NET TAMİR
türkiye erken genel seçim istiyor mu
Adana
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
Nedim BAYAR

Nedim BAYAR

Mail: [email protected]

Başbakan Erdoğan ve 'Basında Sansürün Zirvesi'

Yerel bir internet sitesinde 'Basında Sansürün Zirvesindeyiz' başlıklı bir köşe yazısı yayınlandı. Tesadüfen rastladım. Recep Özcan kaleme almış.

Başbakan Erdoğan'ın kendisini bir köşe yazısından ötürü mahkemeye verdiğinden söz ediyor: "Düne kadar büyük çaplı medya patronlarına uygulanan baskı artık yerel bazda çalışan basın mensuplarına kadar indi" diyor.
Okuyuculara da seslenmiş: " Size soruyorum saygıdeğer okurlar siz olsanız haksızlık karşısında susup dilsiz şeytanı mı oynardınız?..."
. . .

Basında çıkan eleştirisel yazılara karşı açılan davalara sert şekilde tepki veren birisi olarak bu ifadeyi şüphesiz onaylarım.
Sadece bir farkla! Bu ülkede eleştiriye tahammül göstermeyen sadece bir kişi var, o da başbakan mı?

Ulusal basının tuzu kuru. Yaptıkları paravan işlerle milyonluk, milyarlık hatta trilyonluk kaynaklara sahipler. Mahkemeler tarafından verilen tazminat cezaları umurlarında değil. Ne kadar çıkarsa çıksın karşılamak üzere ayrılan özel bütçeleri var. Kaldı ki, kamuoyu algısında en önemli güç haline gelen yaygın medyaya kefen biçecek bir mahkeme hakimini bulursam alnından öperim.
Onların gücü bize yeter!

Bölge ekleri ile yerel basını yerle yeksan eden, mezar kazıp kefen giydiren yaygın medya değil mi?
İstanbul basının sözde duayenleri lüks kotralarda çıtırlarla ceviz üstünde fındık kırarken, günü kurtarma kavgası veren, sermayesi bir atımlık barut olan yerel basın ne yapsın?
En ufak eleştiriye tahammülü olmayan hazımsız belediye başkanlarına mı haykırsın?
El ovuşturup mahkemeye koşan avukatlara mı seslensin,
5187 ve 5651 sayılı yasaların hayati özelliklerinden bi-haber savcılara, 'kalem kırma heveslisi' hakimlere mi feryat etsin?

Günah keçisi bulmak işin kolay tarafı.
Yerel siyasetçi, adliyedeki savcı, mahkeme hakimi sütten çıkmış ak kaşık!
Sadece Başbakan suçlu,!
O halde 'Vurun Abalıya!'

Yazın da göreyim sizi...
Valiyi, emniyet müdürünü, kaymakamı, savcıyı, hakimi, hatta cümlesinin ayıbını, hatasını bulduğunuzda yerden yere vurabiliyorsanız, delikanlısınız...

Geçin bu fasaryaları...

Bu ayıp; 'Halkı gerçekleri yansıtacak şekilde aydınlatmanın, yöneticileri eleştirme ve uyarmanın basının en temel görevi' olduğu gerçeğini gözardı edenlerindir...
AHİM kararları, Anayasa Mahkemesinin bu yöndeki sayısız mütaalası orta yerde dururken, yerel mahkemelerin hiç olmazsa bir kısmının -gözünün üstünde kaşın var - yaklaşımı ile mazoşistliğe soyunanlarındır...

Kurnazlıkta kendileri ile yarışanlar da var.
Ferman yüksek yargıdan dönmesin diye para cezasını 2000 TL ile sınırlandırarak temyiz yolunu kapatılıyorlar. Böylelikle Yargıtaydan dönme ihtimali ortadan kalkıyor. Ne olacak, çıkmaza sokulan gazeteci gitsin kumda oynasın. 'Hırsıza Hırsız!' demenin günümüz Türkiyesinde suç olduğu gerçeğinden hareketle ardı ardına 3-5 ceza yerse, birilerine ters gelen medya gücü tükensin, ittirsin gitsin, ruhuna fatiha!
Hırsızın ipliğini pazara çıkardı diye boynu vurulan gazeteci, o parayı çıkarmak için tefeciye mi başvurur, mafyanın kucağına mı oturur, güç odaklarının dümen suyuna mı girer, orasını Allah bilir?
Neticede muhalif basın ortadan kalkar, meydan 'o biçimlere' kalır ya, esas mesele burada...
. . .
Malum, bi-taraf olanın bertaraf olduğu bir devirde yaşıyoruz.
Her oluşumun yarattığı nimetler türlü türlü servis ediliyor, dışarda kalana su yok.
. . .

Tarafsız basına Allah sabır versin!
Genç kalem, Recep Özcan önemli bir kuralı, 'Basının objektilik ilkesini' es geçiyor.
Hüseyin Sözlü mahreçli engizisyon mahkemeleri kime giydirirse 'hoş geldi sefa geldi!'
Başbakan Erdoğan gönderirse 'yandı gülüm keten helva...

Dolap beygiri gibi 'hep öne baktırılmak' kaderimiz olmamalı.

. . .

FENOMEN
Çok eski yıllarda İngiltere'de bir gelenek varmış.

Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş.

Bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü taktirde ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş..

Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş..

''Ey papaz efendi kraldan daha önemli biri var mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın''

Papaz yanıt vermiş: Kraldan daha önemli bir şey var .!
''Adalet Öldü.!''

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
TEST-DENEME