© Adana Haber - 2005

ABD'nin güvenli bölge planı PKK'ya hizmet için mi?

ABD'nin güvenli bölge planı PKK'ya hizmet için mi?

Ahmet Rüstem Bey, Mondros Mütarekesi sonunda, Anadolu’da kurulan çeşitli Müdafaa-i Hukuk Dernekleri’nden birinde, Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yöneticileri arasında da yer alan bir isimdir.

Yıl: 1914
Ahmet Rüstem Bey, 24 Haziran 1914’te Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi olarak göreve başlamıştı. 
Göreve başlar başlamaz göz attığı Amerikan gazetelerinde; Müslüman Türklerin Hıristiyan Ermenileri kılıçtan geçirdiği, Türklere ağır sözler söylendiği, Amerikan başkanından Türk karasularına Amerikan gemileri göndermesi gerektiği konularında yazılar okuyordu.

Bu yayınların kaynağında, 1. Dünya savaşına giren İngiltere ile Fransa’nın Amerika’yı kendi yanlarında savaşa çekme isteğinin yattığını anlayan Ahmet Rüstem Bey, 8 Eylül 1914 günü Evening Star gazetesinde yayımlanan demecinde;

'İngiltere ve Fransa’nın Türkiye’de Hıristiyanlara katliam yapıldığı yalanını Amerikan kamuoyunun önüne serdiklerini ve bu yalanı bahane ederek Türk limanlarına Amerikan savaş gemileri gönderilmesini istediklerini' yazdı.

Ermenilerin Hıristiyan oldukları için değil, isyan ettikleri için, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın desteğiyle ayaklanarak Osmanlı devletini zayıflatmak istedikleri için cezalandırıldığını belirtiyor, "Böylesi bir silahlı ayaklanma karşısında kalsalardı Fransa İngiltere ve Rusya acaba ne yaparlardı" diye ekliyordu.

Masum bir ırka karşı dünyanın gözleri önünde 20 tasarlanmış soykırım gerçekleştirmiş olan Rusya, acaba ne yapardı? Ya Fransa ve İngiltere? 

"Ülkelerinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri bir yerlere tıkıp sonra dumanla boğmuş olan Fransa, Sipahi İsyanında yakaladığı Hintlileri top namlularının ağzına bağlayıp sonra o topları ateşleyen İngiltere, aynı tahrikler karşısında kalsalardı acaba ne yapardı" diyordu. 

Amerikalıların Filipinleri işgal ederken yerli halka uyguladıkları Water Cure denen su işkenceleriyle, Amerika’da her gün işlenen zencileri linç etme suçlarını anımsatıyor; 

"Varsayalım ki Amerika’daki zencilerin, Amerika Birleşik Devletleri’nin işgal edilmesini kolaylaştırmak için Japonlarla gizlice anlaşmış oldukları ortaya çıkarıldı. Acaba o zencilerin kaçı hayatta kalabilirdi" diye soruyordu. 

Ahmet Rüstem Bey’in bu demeçlerine öfkelenen Amerikan başkanı Wilson, 10 Eylül 1914 günü dışişleri bakanına gönderdiği yazıda, "Türk büyükelçisi sınırı aşmıştır" diyerek, sözlerini geri alıp özür dilememesi durumunda Amerika’dan sınır dışı edilmesi gerektiğini bildiriyordu. 

Dışişleri bakanı, 11 Eylül 1914 günü Ahmet Rüstem Bey’den Evening Star'da yayınlanan demecindeki sözlerini geri almasını istiyordu. Buna karşılık Ahmet Rüstem Bey, Amerika dışişleri bakanına gönderdiği 12 Eylül 1914 günkü cevap yazısında, sözlerini geri almayacağını belirterek şöyle diyordu; 

"Türkler yıllardan beri Amerikan basınının düzenli saldırılarına hedef olmaktadır. Bu saldırılar sık sık en ağır dille yapılmakta ve Türklerin bütün duygularını incitmektedir. Türklerin dinine, milliyetine, geleneklerine, göreneklerine, gelmişine geçmişine sövülmüş, bütün kötülüklerin bataklığı Türkiye imiş gibi gösterilmiştir. Benim Amerikan saldırısına karşı ülkemi savunduğum apaçıktır. Savunmam, ABD’nin de kınanacak birtakım özürleri olduğunu göstermek biçiminde olmuşsa, bu Amerikan basınını daha insaflı davranmaya ikna etmenin başka bir yolu bulunmadığına inandığımdandır. Diplomatik kuralları aşmış olabilirim fakat insanlığın çıkarı şekle feda edilemez.”

Bu cevabından sonra Amerika birleşik devletlerince istenmeyen adam ilan edilen Ahmet Rüstem Bey, 9 Ekim günü Sait Halim Paşa’ya çektiği telgrafta; aynı gün İtalyan vapuru ile New York’tan yola çıkacağını, 18 Ekim’de Napoli’de, 25 Ekim’de de İstanbul’da olacağını bildiriyor ve ekliyordu; 
'25 Ekim 1914 tarihine dek benden haber alamayacak olursanız, akıbetim (öldürülüp öldürülmediğim) hakkında araştırma yapınız.'
Yıl: 2019
1991 yılında 'dünya barışı için' diyerek Irak topraklarını işgal eden, bu zamana kadar İsrail ile birlikte çeşitli oyunlar kurarak Ortadoğu’da hüküm süren, bu işten maddi kazançlar elde eden, terör örgütleriyle partner olan ABD şimdilerde Suriye’ye barış getirme iddiasıyla bizim sınırlarımıza kadar dayanmış.

Türkiye Cumhuriyeti’nin dostu ve müttefiki olduğunu belirtir bir başlık altında kendini tanımlarken, yaklaşık 40 yıldır başımıza bela olan PKK ve uzantısı YPG-PYD terör örgütlerini silahlandırmış, eğitmiş ve korur duruma gelmiştir.

Dışişleri Bakanımızın, "Suriye sınırında herkese rağmen kontrolünün sadece bizde olacağı bir güvenli bölge oluşturacağız" açıklamasının üzerinden henüz çok fazla zaman geçmedi ki geçen gün akşam haberlerinde Sayın Cumhurbaşkanımız, "güvenli bölge için ABD ile ortak harekat merkezi kurma kararı aldık" dedi.

'Ortak harekat merkezi' tam olarak ne anlam taşıyor henüz ayrıntılı bir açıklama yapılmadı.
Türkiye’nin Fırat'ın doğusunda güvenli bölge oluşturmak istemesindeki sebep; ABD'nin koruduğu, silahlandırdığı, eğittiği ve beslediği, 40 yıldır ülkemizde terör faaliyetlerinde bulunan PKK terör örgütü uzantısı YPG ve benzer terör örgütleri değil miydi? Evet, sebep tamda buydu.

Türkiye, kendi güvenliği için planlayıp oluşturmak istediği bölgeyi, sadece kendi kontrol ederse ancak o durumda güvenli bölge amacına ulaşır diye düşünüyorum.

Aksi halde, ABD ile ortak oluşturulacak bir güvenli bölge, YPG'nin şimdikinden daha rahat hareket edeceği ve Türkiye için şimdiye oranla daha çok tehdit oluşturacağı bir bölge halini alacaktır.

Sonunda güvenli bölge denilen yer, Türkiye için değil YPG için yani PKK için güvenli bir bölge olacaktır.

Örneğini verdiğim Ahmet Rüstem Bey’in 1914 yılında ABD’de yaşadıklarıyla, 2019 yılında yaşanılan ikili ilişkilerimiz arasında ABD’nin ve dahi başka dünya ülkelerinin Türkiye Cumhuriyetine karşı bakışlarında ve yaklaşımlarında en küçük bir değişim, bir iyi niyet, ya da güven duyacağımız dostça bir yaklaşım görmek mümkün değil.

Türkiye’nin güvenliği için oluşturulacak güvenli bölge sadece Türkiye’nin yetki ve sorumluluğunda olmaz ise, amacından tam ters yöne sapacak ve en güvensiz bölge haline gelecektir.

"Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur" (M. Kemal ATATÜRK)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER