Kırım Tatarlarına Yeni Sürgün...
DIŞ HABERLERKırım Tatarlarına yönelik baskılara her gün yenisi ekleniyor, Kremlin Tatarları sürgünle tehdit ediyor.
Yarımadada ilhakı resmileştiren sözde referandumdan önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Kırım Tatarlarının yeni düzende çok mutlu olacağını iddia ediyor ve aşırı ilgili davranıyordu. Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Kırımoğlu'nı Moskova'ya davet ediyor, telefonla görüşüyor, Kırım Tatarlarının hiçbir baskıyla karşılaşmayacağını bildiriyor ve hatta gerçekleşmesi mucize gibi görünen vaatlerde bulunuyordu.
Ancak referandumun hemen ardından bunun tam tersi olan ve aslında beklenen uygulamalar devreye sokuldu. Önce sözde referanduma katılmayan ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunan, Ukrayna’nın devlet bayrağını binalarından ve evlerinden indirmeyen Kırım Tatarları fişlenmeye başladı. Rusya'nın Kırım Tatarlarının organize tepkisinin sorumlusu olarak gördüğü Kırım Tatar Milli Meclisi eski Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu yarımadaya sokulmadı, kendisine 5 yıllık giriş yasağı getirildi.
Buna rağmen Kırım Tatar Milli Meclisi kendi içerisindeki eleştirilere ve suçlamalara da göğüs gererek reel politiği dikkate almayı denedi ve nisan ayında Kırım hükümetinde temsilcilik önerisini kabul etti. Ancak deneme çok kısa sürdü – bir ay bile dolmadan Kırım Tatar Milli Meclisinin yerli hükümetteki temsilcileri reel politiğin kendilerine biat dışında hiçbir seçenek tanımadığını görmüş oldular. Kırım Tatarı olan Rusya vatandaşı Lenur İslamov Başbakan Yardımcılığını bıraktığını açıkladı.
Ardından Kremlin Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov'un Kırım'a girişini yasakladı. Belli bir aradan sonra Kırım'a giriş yasağı konulan üçüncü isim ise Kırımoğlu'nun danışmanı, Kırım Haber Ajansı koordinatörü İsmet Yüksel oldu. Süreç Kırım Tatarlarının evlerine ve medreselerine ara ara yapılan korkutma amaçlı baskınlarla devam ederken Kırım'da 14 Eylül’de seçimler yapıldı. Rusya yönetimi bazı Kırım Tatarlarını işbirliğine ikna etmeye çalışırken Kırım Tatar Milli Meclisi Kırım halkına işgal altında gerçekleşen bu seçimlere katılmama çağrısı yaptı. Bu çağrı ne kadar etkili oldu bilinmez ama Kırım'da Moskova’nın beklediği katılım oranına ulaşılamadı. Resmi rakamlara göre ki o rakamların ne kadar gerçek olduğu da ayrı bir konu, Kırımlıların sadece %52,91’i sandığa gitti.
Ve Kırım yönetimi seçimin ardından düşük katılımın intikamını Kırım Tatarlarından almak için düğmeye bastı. Ya da daha önceden mevcut olan planı uygulamaya sokmak için Kırım Tatar Milli Meclisi'nin seçime katılmama çağrısını bahane etti. Hangi ihtimal daha doğru, bilemeyiz, ama gerçek şu ki, Kırım’daki seçimlerin ardından Kırım Tatarlarına yönelik baskılar ürkütücü boyutlara ulaştı.
- Federal Güvenlik Servisi (FSB) elemanları tarafından Kırım Tatarlarının evlerine düzenlenen şafak vakti baskınları sıklaştı;
- İsmail Garpıralı'nın adını taşıyan Kırım Tatar Milli Kütüphanesi kapatıldı;
- Kırım Tatar Milli Meclisi’ne silahlı FSB elemanları baskın düzenledi, Mustafa Kırımoğlu'nun binadaki odasında bulunan özel eşyalarına el konuldu;
- Kırım Tatar Milli Meclisi 15 yıldır faaliyet gösterdiği binadan zorla çıkartıldı;
- Kırım Tatar Milli Meclisi'nin bulunduğu binanın sahibi olan Kırım Vakfı'na 50 bin ruble para cezası kesildi
- Kırım Vakfı'nın bütün banka hesaplarına ve malvarlıklarına haciz konuldu;
- Kırım Vakfı'na ait binada faaliyet gösteren Avdet gazetesi de binadan kovuldu;
- Kırım Başbakanı Sergey Aksyonov Kırım'ın ilhakını kabul etmeyenlerin düşman ilan edileceğini bildirdi ve bu insanları ya Kırım'ın dışına süreceğini, ya da hapse göndereceğini söyledi. Aksyonov, daha sonra da KTMM diye bir kuruluş tanımadığını, bu organın kimseyi temsil etmediğini iddia etti;
- Kırım Savcısı Natalya Poklonskaya, Kırım’ın Rusya'ya bağlanmasına karşı görüş ifade eden herkesin cezalandırılacağını belirterek Kırım Tatarlarını sürgünle tehdit etti;
- Ve nihayet bugün Kırım’da en çok izlenen Kırım Tatarlarına ait (sahibi işadamı Lenur İslamov) ATR televizyonuna 'aşırıcılık' uyarısı içeren bildiri gönderildi. Aşırılıkla Mücadele Merkezinden televizyon yönetimine gönderilen bildiride ATR televizyonunun etnik ve dini sebeplerden dolayı baskı fikrini benimsettiği, Rusya karşıtı oluşmasına yardımcı olduğu, Kırım Tatarları arasında yönetim ve onun faaliyetlerine karşı güvensizliği körüklediği ve bu davranışların dolaylı olarak aşırıcılık tehdidi oluşturduğu bildirildi. Televizyonun Genel Müdürü Elzara İslamova'ya gönderilen söz konusu yazıda ATR'ye ait tüm evraklarla televizyonda çalışanların listesi talep edildi.
Büyük olasılıkla bu bildiri yakın günlerde ATR'in faaliyetinin durdurulacağının ve daha kötü günlerin geleceğinin habercisi. Çünkü Kırım'da işgali destekleyenlerin büyük kısmı Rus milliyetçileri. Her zaman Kırım Tatarlarından nefret eden bu kesim için bugünler büyük bir fırsat. Özellikle de Kırım Tatarlarının büyük kısmı için tek otorite konumunda olan Kırım Tatar Milli Meclisinin tamamen yok edilmesi şu an hem Kırım'daki şovenist kesimin, hem de Kremlin’in en önemli hedefi. Sebep sadece Kırım Tatarlarına olan ebedi nefret de değil, bir halkın tamamını temsil eden ve demokratik seçimlerle belirlenen bir kurum, bir organ Rusya’nın yönetim mantığına uymuyor ve bir nevi veba olarak görülüyor. Daha önce KTMM'ye Kırım’da kota verileceği iddia edildiğinde de altını çizdiğimiz gibi, böyle bir kurumun Rusya içerisinde barınmasının imkanı yok. KTMM işgali kabullenseydi ve Kremlin'in patronajlığını kabul etseydi, daha farklı durum olur muydu? Olurdu. Ancak o zaman da Kırım Tatarlarını temsil eden bir kuruluş değil, Milli Fırka tarzı emir yerine getiren oyuncak bir oluşum olurdu. Çünkü Rusya'nın içerisinde olup ta bir azınlığa hak talep etmek Kremlin kurallarına aykırı…
Dolayısıyla, KTMM Rusya’nın şartlarını kabul etmedi ve yok edilmesi için ferman verildi. Ancak Kırım Tatarları için en büyük tehlike KTMM'in binasından çıkartılması veya kapatılması değil. Zira Kırım Tatarları otoriter ve totaliter rejimlerde faaliyet gösterme tecrübesi olan, binasız merkezsiz de organize olmayı başaran bir toplum. Kırım Tatarları için daha büyük tehlike şu an Kırım'da Rusya istihbarat organlarının gerçekleştirmeye çalıştığı senaryo, yani KTMM ve genel olarak Kırım Tatarlarının bölünmesi ve KTMM'e olan güvenin sarsılması. Bazı KTMM üyelerine yakın olan isimlerin seçime katılarak yerel meclislerde temsil olunması (örneğin, Bahçesaray'da) bu senaryonun uygulamaya konulduğunun göstergesi.
Diğer bir tehlike ise henüz iyimser uzmanlar kabul etmese dahi, sürgün. Aksyonov'un ve Poklonskaya'nın açıklamaları sıradan bir tehdit değil. Kırım Tatarlarını ikinci kez sürgün etme planının Kremlin’in planları arasında olduğunu artık rahatlıkla söylemek mümkün. Sadece bu kez planı daha medeni şekilde uygulama söz konusu olabilir…
Geçtiğimiz haftalarda Rusya Federasyonunun Kırım’da sadece 5400 kişilik uzun süreli ikamet kotası ayıracağı açıklandı. Yani Rusya vatandaşlığı almayanlar, yabancılar ve vatandaşlığı olmayan kişiler dahil, sadece 5400 kişi Kırım'da 5 yıllık ikamet hakkı elde edebilecek. Oysa yarımada nüfusunun en az %14’nü oluşturan Kırım Tatarlarının büyük kısmı da dahil çok sayıda insan Rusya vatandaşlığı almış değil. Onlar halen Ukrayna vatandaşı. Sözde referandumun ardından yapılan açıklamalarda Kremlin Ukrayna vatandaşlığından vazgeçmek istemediğine ilişkin resmi belge alan Kırımlıların sürekli ikametle yarımadada oturabileceğini vaat ediyordu. Ancak şimdi bu insanlar kendi topraklarında yabancılar. Rusya bu insanları tercih yapmaya zorluyor: ya Rusya vatandaşlığını kabul edecekler, Ukrayna vatandaşlığından vazgeçecekler, ya da yarımadayı terk edecekler. Bu şimdilik sorun oluşturmuyor, çünkü henüz geçiş dönemi. Ama 1 Ocak'tan itibaren bu dönem sona erecek. Rusya pasaportu ve oturma izni olmayan Kırımlılar yarımadada 90 günden fazla kalamayacaklar. 90 gün dolduğunda ise büyük olasılıkla sınır dışı edilecekler. Sınır dışı edilmeseler bile, Rusya pasaportu ve ikamet izni olmadığı için bütün sosyal haklarını kaybedecekler, çalışamayacaklar, emekli maaşı, sağlık hizmeti alamayacaklar.
Dolayısıyla, Kremlin bütün yollarla Kırım Tatarlarını ya yarımadayı terk etmeye, ya da biat etmeye zorluyor. Artan baskıların nedeni Kırım Tatarlarını toplu şekilde cezalandırmak için gerekçe oluşturmak. Kırım Tatarlarına ait evlerde, ofislerde, medreselerde, camilerde sürekli aşırılık telkin eden yasak dini edebiyat arayan ve şimdiye kadar tek bir nüsha bile bulamayan FSB elemanları daha fazla baskıya gerekçe oluşturmak amacıyla kaba ve sert davranışlarla Kırım Tatarlarını karşı koymaları, direniş göstermeleri için tahrik ediyor. 1937 fırtınasına yeniden yakalanan Kırım Tatarları içinde bulundukları zor duruma rağmen şiddete başvurmuyor. KTMM ve Kırım Tatar aktivistlerinin sürekli şiddetten uzak durma, direniş göstermeme çağrısı yapıyor. Çünkü acı gerçek ortada: Kırım Tatarlarının kendi topraklarında işgalcilere karşı direnecek gücü yok...
Gönül Şamilkızı - TRT Türk
İlginizi Çekebilir