MHP'de Olağanüstü Kongre Beklentisi Gerçekçi mi?
TÜRKİYEMHP'nin ağır seçim yenilgisinin ardından olası liderlik mücadelesinin olağan kongreye kalacağı anlaşılıyor.
Bunun en önemli nedeni ise olağanüstü kongre toplamanın zorlu bir süreç gerektirmesi.
Bin 241 kongre delegesi bulunan MHP'de olağanüstü kongreye gitmek için ise tüzükte 249 delegenin oy vermesi şartı yer alıyor.
Partiden sızan bilgiler olağanüstü kongreyi talep edeceklerin yeterli imzayı bulamayacağı yönünde. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de seçim gecesi görevinin başında olduğunu açıklaması sonrası parti içindeki muhalefetin 2017 yılına kadar bekleyeceği anlaşılıyor.
MHP'yi yakından tanıyan Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yeniçağ gazetesi yazarı Doç. Dr. Kürşad Zorlu da bu fikirde. Zorlu, "Önümüzdeki günlerde bir sürpriz olmazsa, büyük ihtimalle bir yıl sonra birden fazla adaylı bir olağan kongre MHP'yi bekliyor" diyor.
MHP'de oy ve milletvekili kayıpları sonrası Ankara kulislerinde olağanüstü kongre söylentileri dolaşsa da parti içinde bir muhalefetin varlığı ya da bu yönde bir hazırlık olduğu bilinmiyor.
MHP Genel Merkezi ve teşkilatlar ise hangi seçim bölgelerinde darbe aldıklarını ve gerekçelerini anlamaya çalışıyor.
5 ayda yaklaşık 1 milyon 900 bin oy kaybeden MHP'nin yenilginin nedenleri konusunda yaptığı iç değerlendirmesinden herhangi bir ayrıntı henüz sızmış değil.
Geleneksel ideolojiyi ayakta tutan iller
Türkiye’nin hiçbir seçim bölgesinde birinci parti olamayan ve oy oranı yüzde 16.3’ten yüzde 12.3’e gerileyen MHP özellikle oy deposu olan Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Afyon, Kastamonu gibi illerde büyük kan kaybı yaşadı.
Bu iller MHP’nin geleneksel oy sahası olması dışında ideolojisini de öteden beri ayakta tutan iller arasında yer alıyor.
MHP, 2002 genel seçimlerinde seçmeni AKP’ye kaydığı için bu illerden az oy almış ve yüzde 10'luk ülke barajını geçememişti.
Kürşad Zorlu da bu tespitlere katılıyor ve özellikle 7 Haziran sonrasındaki duruşu nedeniyle MHP'nin, seçmeninin bir kısmı tarafından 'cezalandırmış olabileceğini' söylüyor.
MHP'nin 'her şeye hayır diyen parti' algısını kıramadığını aktaran Zorlu, şöyle devam ediyor:
"1 Kasım’da ortaya çıkacak olası bir koalisyonda MHP'nin nasıl bir tavır sergileyeceği de oy kaybında etkili oldu diyebiliriz. MHP dört ilkesinde ısrar ettiğinde yine koalisyon kurulamaması sonucu ortaya çıkacaktı. Bu ihtimal oy verecek vatandaşı etkiledi."
Akşener ve Türkeş’in etkisi
Birçok siyasi yorumcu, MHP'deki oy kaybının nedenleri arasında partinin önemli isimlerinden Meral Akşener'in aday gösterilmemesini ve Tuğrul Türkeş'in, seçim hükümetinde yer aldığı için ihraç edilmesini de sayıyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Direktörlerinden Nebi Miş, bu durumun AKP'ye oy verecek milliyetçi seçmenin bir kısmında 'motivasyonu artırdığını' düşünüyor, ama her iki siyasi aktörün MHP'nin oylarının düşmesinde büyük etkisinin olmadığını dile getiriyor.
1 Kasım'daki seçim tablosunu en yakın tahmin eden araştırma şirketi A&G'nin sahibi Adil Gür de Türkeş ve Akşener'in oy kaybında etkisinin sınırlı olduğu kanısında.
Hem Gür'e hem de Miş'e göre oy kaybında asıl, '7 Haziran sonrasında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin negatif siyaseti etkili oldu.'
Doç. Dr. Zorlu da bu soruya, seçim çalışmaları sırasındaki izlenimlerini anlatarak yanıt veriyor. Zorlu, illerde seçim çalışması yürüten MHP adaylarının iki soruyla karşılaştıklarını, bu soruların birincisinin "Neden koalisyon kurmadınız, her şeye hayır diyorsunuz", ikincisinin de "Meral Akşener'i neden aday yapmadınız" olduğunu belirtiyor.
Zorlu, "Bence, Meral Akşener'in aday gösterilmemesinden ziyade aday gösterilmeyiş biçimi diğer etmenlerle birleşerek tabanda birtakım huzursuzlukları beraberinde getirmiş olabilir" diyor.
MHP tabanı AKP karşıtlığından rahatsız mı?
MHP'nin son 13 yılda yapılan seçimlerde oy bakımından sık sık kırılma yaşadığı dönemler oluyor. Bu dönemlerden ilki, 2002 yılında ANAP-DSP ve MHP'nin kurduğu 57. Hükümet'in seçimlere gitmesi ve MHP’nin baraj altı kalmasıydı.
MHP, 2007'de tekrar baraj üstü konumuna geçerken 2010 yılında bir kırılma daha yaşadı. 12 Eylül referandumunda merkezi olarak 'hayır' kararı alınmış ancak tabanının önemli bir kısmı bu karara uymamıştı. Bu dönemde sık sık MHP tabanı ile tavan arasında uçurum yaşandığı yorumları yapıldı. MHP 2011’deki seçimlerde baraj altı kalmadı ama yüzde 14’lük oyu 13’e düştü.
SETA'dan Miş, Türkiye'de MHP’nin, hem CHP hem de AKP seçmeni nezdinde ikinci partisi olduğunu savunuyor. AKP ve MHP arasında gidip gelen seçmenler için Miş'in gözlemi farklı:
"MHP’nin özellikle Orta Anadolu ve kıyılardaki seçmeni birbirine geçişkenliğe sahip olan bloklar. Gidip gelen bu seçmen aslında konjonktürel olarak bir siyasi partiye uyarı vermek istediğinde bloklar arasında bir gecişkenlik yaşanıyor."
Yeniçağ gazetesi yazarı Zorlu da bu dönemlerde yaşanan oy kayıplarının AKP karşıtlığıyla ilgisi olmadığını savunuyor.
A&G araştırma şirketi sahibi Gür, iki partinin seçmeninin birbirine benzediği yorumunu yapıyor ve onun deyimiyle 'iki parti birbirine vurdukça' kaybediyor. Gür, bir önceki genel seçimde yaşanan ve MHP yöneticilerinden bazılarının istifasıyla sonuçlanan kaset krizini anımsatarak şöyle devam ediyor:
"MHP, barajın altına gidiyor derken bu kasetler üzerinden AK Parti MHP'ye vurmuş ama MHP güçlenmişti. İki partinin kavga etmesini seçmenleri sevmiyor."
Sinan Onuş/ BBC Türkçe / Ankara
İlginizi Çekebilir