© Adana Haber - 2005

Yoksulluk ve Yoksunluk

Mutlak yoksunluğu olmayan insanların neden buna zorlandığını düşündünüz mü?

Küçük şehir devletleri içerisinde sıkışıp kalmış azınlığın litaratürdeki varolma çabasına yoksulluk, bu çabanın herhangi bir gaye gütmeden statükoda esir alınmış ruh tutsaklığına ise yoksunluk diyoruz.

Mutlak yoksunluğu olmayan insanların neden buna zorlandığını düşündünüz mü?

Kapitalizmin insan denen eksik ırkı sürüklediği bu yolda, mutlak yoksunluğu olmayan bir bireyin aracını acelesi olduğu için engelli park yerine bırakması ile ayakta durarak, engelli bir bireyin hak ve vicdani özgürlüğünü gasp eden engelli koltuğunu tüm vicdansızlığı ile zapt eden, 'Engelsiz Adana' projesinin hüküm sürdüğü bir otobüsteki o yolcudan bahsetmek, kapitalizmin mutlak yoksunluk üzerindeki etkisinin en bariz güdümü en acınası hali diyebilir miyiz?

Peki göreli yoksunluk kaygısını taşıyanınız olduğunu düşünüyor musunuz? Örneğin toplumun çoğu genç neferi, üniversite yollarında zaman öldürüp uğraştığı bu yolda (ki üniversiteler artık bilgi yuvalarından çok ticarethane zihniyetinin burjuva biçimi olmaktan alamamışken kendini) insanlığın şıklar içerisinde ayrıştırılarak guruplaşma yöntemi haline gelen kpss, tofel, ygs türevi sınavlarda kendini kanıtlama telaşında boğulmasını yokluğun getirdiği yoksunluk, bu varolma savaşının temel nedenin ise göreli yoksunluk olduğunu biliyor muydunuz?

Zira göreli yoksunluk nüfusun çoğunluğunun faydalandığı yaşam koşullarından faydalanamama durumudur. Devlet ki velinimetimizdir diye yetişmiş bir neslin çocukları olarak bu yoksunluk durumunu sorgulamaktan kendimi alamıyorum.

Yoksul kişileri kendi yoksullukları için sorumlu tutan genel kuramların ham maddesi olan devlet, neden bir öğretmenin hakkını gözetmeksizin veyahutta bir işçinin emekçinin durumunu farketmeksizin zaman yarışında çürük domatesler olarak yetiştirip daha sonra iş gücü ve istihdam konusunda insanlığı taşeronlaştırarak hiyararşinin kolanlarını sağlamlaştırıyor, bunu anlamak güç.

Devlet memuru ünvanını hak etmiş insanlardan 2 tanesinin çocuğu olarak ben, neden Adana'da kilosu 2 lira olan patatesi, patatesinin tatlılığı ve güzelliği ile övünen bir ülkenin bir devletin bir şehrin manavından marketinden pazarından kilosunu 25 liraya almak zorunda bırakılıyorum, doğrusu hala düşünüyorum.

Hem de açık hava ticarethanesi olarak bilinen bu ülkenin geçici bir bireyi olarak yeterince sömürülmediğimi düşünen bazı bürokratların, bu yegane yoksullaştırma ve yoksunlaştırma çabasını aynı zamanda öğrenilmiş çaresizlik iç güdüsü ilede takdir ediyorum. Kıbrıs'ta dram yaşayan bir üniversite öğrencisi olarak bizler her iki devlet unsuru arasında pinpon topu olmaktan bıkkınlığımızı belirterek, bütün alacaklılarımıza öğretmenlerimize evsahiplerimize üniversitelerimize konkordato ilan ettiğimizi duyurmak istedik.

Patates tüketimini desteklediğimizi fakat ziraat mühendisliği bölümlerinin daha çok iş yapması gerektiğini de belirtmek isteriz. Çünkü patates bir öğrencinin yumurta ve makarna kadar önemli bir öğünüdü,  unutmamak ve unutturmamak gerektiğini düşünüyoruz. Bu yüzden devleti velinimet sayan siz yurttaşlarımıza bol kızartmalı ve püreli günler dilerim.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER