Abone ol
Adana Haber Net yazarı Mahmut Korkmaz çarpıcı bir iddiayı gündeme taşıdı.
İşte o yazı:
"Yeni bir oyun için düğmeye basıldı.
Kan ve ölüm üzerinden yeni planlar peşindeler.
Fetönün laboratuarı.
Dün Kürt Türk savaşı çıkarmak istediler.
Bu günlerde ise, Suriyeliler üzerinden çatışma çıkarıp, kan döküp, devleti zora sokmak istiyorlar.
Adana'da yaklaşık iki yüz bin Suriyeli var. Her toplumda olduğu gibi bunlarda da suça karışanlar olacaktır.
Suriyelilerin işyeri açması, Arapça tabela kullanmaları bazılarını rahatsız etmiş olmalı ki, yetkilerini aşarak müdahale ettiler.
Bu adamlar ne yapacak?
Klasik bir yalan var "Suriyeli iki kişi dolmuşta kendi aralarında konuşurken Arapça olarak bize küfrediyormuş."
Bunun bin çeşit versiyonu var.
Bu kışkırtma Doğankent'te meyvesini verdi.
Sanki Doğankent'e sığınan Suriyeliler Türkiye'de darbe yapacak.
Oysa Doğankent, Solaklı, Mihmandar halkı da göçle gelmiş ve yıllarca kınanmış ve horlanmış insanlardır.
Bu günler geçecek, bu savaş bitecek.
Bu şehri idare eden mülki idareciler çok dikkatli olsunlar.
Devletimiz bu konuda bir tavır belirlemiş.
Sonuç;
Yeryüzü Allah'ın, bütün insanlar onun kulları.
"Yeni bir oyun için düğmeye basıldı.
Oyun bilindik.
Çatışma.
Kan ve ölüm üzerinden yeni planlar peşindeler.
Burası Adana.
Fetönün laboratuarı.
Bütün hücrelerinin korunduğu bir yer.
Dün Kürt Türk savaşı çıkarmak istediler.
Millet buna razı olmadı.
Bu günlerde ise, Suriyeliler üzerinden çatışma çıkarıp, kan döküp, devleti zora sokmak istiyorlar.
Şeytan ayrıntılarda gizlidir.
Adana'da yaklaşık iki yüz bin Suriyeli var. Her toplumda olduğu gibi bunlarda da suça karışanlar olacaktır.
Devletin yasaları bunların da yakasına yapışmaktadır.
Hal ve vaziyet böyle olmasına rağmen kışkırtmalar son hızla devam etmektedir.
Suriyelilerin işyeri açması, Arapça tabela kullanmaları bazılarını rahatsız etmiş olmalı ki, yetkilerini aşarak müdahale ettiler.
İngilizce isim taşıyan mekanların müdavimleri birden kahraman oldular.
Bu adamlar ne yapacak?
Dilencilik yapsa suç, çalışsa suç, işyeri açsa suç.
Hayatında Suriyeli bir ailenin sofrasına bir tas çorba götürmemiş adamlar konuşuyor.
Klasik bir yalan var "Suriyeli iki kişi dolmuşta kendi aralarında konuşurken Arapça olarak bize küfrediyormuş."
"Biz onların memleketine gitsek bizi kabul ederler mi?"
Bunun bin çeşit versiyonu var.
Yalanla kim baş etmiş ki, sen baş edesin.
Kışkırtmayı yapanlar profesyonel unsurlar.
Oyuna gelenler ise ahali.
Kışkırtıcılar düğmeye basıyor ve kayboluyorlar.
Bu kışkırtma Doğankent'te meyvesini verdi.
Bir kahvede oturanlar "Suriyelilerin kendi aralarında Arapça konuşurken bize küfrettiler" diye söz yayarak taraftar toplamışlar.
Allahtan polis uyanık davranmış ve olaya müdahale etmiş.
Gurup Karataş yolunu lastik yakarak kapatmış. ve "Burası Türkiye, Demokrasiden çıkış yok" diye slogan atmışlar.
Buyur buradan yak.
Mevzu küfürden çıkıp nerelere gelmiş.
Sanki Doğankent'e sığınan Suriyeliler Türkiye'de darbe yapacak.
Yerleşik ahali de demokrasiyi korumak için meydana inmiş.
İşte kitle psikolojisi bu.
Oysa Doğankent, Solaklı, Mihmandar halkı da göçle gelmiş ve yıllarca kınanmış ve horlanmış insanlardır.
Yerli ahali yıllarca yabancı görmüş ve binlerce yalanla suçlamıştır.
Biz bu yalanlarla da mücadele ettik.
Memleket sathında herkesin her yerde hakkı olduğunu söyledik.
Ucuz ve kolay yerel milliyetçilik siyaseti yapmadık.
Bu günler geçecek, bu savaş bitecek.
Suriyeliler memleketlerine gidecek.
Kimse sığıntı olarak yaşamak istemez.
Allah bunu kimsenin başına vermesin.
Bu şehri idare eden mülki idareciler çok dikkatli olsunlar.
Ortalığı fokur fokur kaynatmak için çalışanlar var.
Gerekli tedbirler bir an önce alınsın.
Suriyeli konusunu siyasi çıkar için kaşımak isteyenler Allah fırsat vermesin.
Devletimiz bu konuda bir tavır belirlemiş.
Devletini sevenlerin buna uygun davranmasını beklemek gerekir.
Kaldı ki;
Suriyelilerin bu memleketin ekonomisine katkıları yüzde sekiz düzeyindedir.
Bu büyük rakamdır.
Kimsenin yapmadığı, yapmak istemediği işleri onlar yapmaktadır.
Bunun ne anlama geldiğini Suriyeliler gittiğinde herkes anlayacaktır.
Sonuç;
Kimsenin kendini devlet yerine koyup Türkiye Cumhuriyeti Devletinin misafirlerini aşağılamak, dövmek, kovmak hakkı yoktur.
İşin Müslümanlık boyutunu yazmaya gerek yok.
Bilenler biliyor.,
Yeryüzü Allah'ın, bütün insanlar onun kulları.
İnsanlık boyutu ise;
Kalbinde zerre kadar merhamet olanlar düşene vurmazlar, elinde tutar, bağrına basarlar.
İnsan insanın yanında olur.
Karşısında değil."
Yorum Yazın