Abone ol
Modern dünyanın hali için 'muhteşem gereksizlik' benzetmesi yapar Baudrillard..
Modern dünyanın hali için 'muhteşem gereksizlik' benzetmesi yapar Baudrillard ve ekler 'Sürekli şişen ama bir türlü doğuramayan bir dünya..'
Biraz üzerinde düşününce hâlâ dünya insanının 'ilkel standart sapmadan' çıkamadığını öngörebiliriz. Mesela hani uzayda yaşam inancını taşıyan bilim adamları dünya insanının beta zihin düzeyinde buna karşılık bir uzaylının teta beyin düzeyinde olduğunu söyler.. İnanıp inanmamaktan değil sadece bir varsayım üzerine biraz düşünürsek yani diyelim ki doğru dersek vardığımız sonuç şu olmuyor mu?
Düşünün teta beyin düzeyine seyahat ediyorsunuz, yani uzayda bir medeniyete, sonra dünyaya evinize geri dönüyorsunuz. Dünya artık gözünüze nasıl görünür? Bir çöl, verimsiz amaçsız boşa çalışan bir makina düzeyi, ilkel insanoğlu. Hatta sen çok önemlisin mottosu aşılanmış aslında önemsiz insan topluluğu.. Klan, kabile, kolonik zihin düzeyi..
Kendinden ilkeli gözlemleyip kendini üst seviye tekamül mahlukat görme tümevarımı.. Vardığın tüm, bildiğin bütünlerin toplamıdır oysa. Varlık gördüğün kadar, bildiğin öğrendiğin kadar, beta zihin düzeyi böyle birşey olsa gerek.. Aslında genel geçer davranışlardan ilkel düzeyi saptamıyor muyuz?
İnsan denen ilkel varlığın makineyi değil kendini geliştirmesi gereğini, kendini geliştirdiğini zannederek açıklıyor olması. Kendimize muazzam aşığız, kişinin kendi mutsuzluğuna ağlaması ve dertlenmesi kadar ilkel zihni daha güzel açıklayan birşey yok aslında. Başka hiç birşeyi görmeyen göz duygularını kendi üzerinde yoğunlaştırıyor hatta kendinde sabitleyerek karartıyor. Başka acılar, başka mutsuzluklar, başka hayatlar, başka dramlar hepsi ama hepsi önemsiz..
Şiştikçe şişmemiz bundan, insanın kendine platonik aşkı gibi, karşılığı yok ve düzeyi yok çünkü ilkel. Şişmemiz bundan, karşılıksız aşk kendimize duyduğumuz aşkla başlıyor, işte bu yüzden şiştikçe doğuramıyoruz..!!
Biraz üzerinde düşününce hâlâ dünya insanının 'ilkel standart sapmadan' çıkamadığını öngörebiliriz. Mesela hani uzayda yaşam inancını taşıyan bilim adamları dünya insanının beta zihin düzeyinde buna karşılık bir uzaylının teta beyin düzeyinde olduğunu söyler.. İnanıp inanmamaktan değil sadece bir varsayım üzerine biraz düşünürsek yani diyelim ki doğru dersek vardığımız sonuç şu olmuyor mu?
Düşünün teta beyin düzeyine seyahat ediyorsunuz, yani uzayda bir medeniyete, sonra dünyaya evinize geri dönüyorsunuz. Dünya artık gözünüze nasıl görünür? Bir çöl, verimsiz amaçsız boşa çalışan bir makina düzeyi, ilkel insanoğlu. Hatta sen çok önemlisin mottosu aşılanmış aslında önemsiz insan topluluğu.. Klan, kabile, kolonik zihin düzeyi..
Kendinden ilkeli gözlemleyip kendini üst seviye tekamül mahlukat görme tümevarımı.. Vardığın tüm, bildiğin bütünlerin toplamıdır oysa. Varlık gördüğün kadar, bildiğin öğrendiğin kadar, beta zihin düzeyi böyle birşey olsa gerek.. Aslında genel geçer davranışlardan ilkel düzeyi saptamıyor muyuz?
İnsan denen ilkel varlığın makineyi değil kendini geliştirmesi gereğini, kendini geliştirdiğini zannederek açıklıyor olması. Kendimize muazzam aşığız, kişinin kendi mutsuzluğuna ağlaması ve dertlenmesi kadar ilkel zihni daha güzel açıklayan birşey yok aslında. Başka hiç birşeyi görmeyen göz duygularını kendi üzerinde yoğunlaştırıyor hatta kendinde sabitleyerek karartıyor. Başka acılar, başka mutsuzluklar, başka hayatlar, başka dramlar hepsi ama hepsi önemsiz..
Şiştikçe şişmemiz bundan, insanın kendine platonik aşkı gibi, karşılığı yok ve düzeyi yok çünkü ilkel. Şişmemiz bundan, karşılıksız aşk kendimize duyduğumuz aşkla başlıyor, işte bu yüzden şiştikçe doğuramıyoruz..!!
Yorum Yazın