Abone ol
Müslüman dini adamlarının İslam öncesi dini inançlar ile aktif şekilde mücadele etmesine rağmen onlardan çoğu yine de halk içinde yaygındı.
Karaçaylarda egemen resmi din XVIII. yüzyılda aralarında yayılmış Sünni İslam'dır.
Müslüman dini adamlarının İslam öncesi dini inançlar ile aktif şekilde mücadele etmesine rağmen onlardan çoğu yine de halk içinde yaygındı. Bu arada ağaç ve taşlara tapınma korunuyordu.
Karaçaylar, tek baş Tanrı Teyri’nin yanısıra koruyucu ruhlara inanırlardı. Av Tanrısı Apsatı, koyunların koruyucusu olarak Aymuş sanılır, nehirde Su Anası, ormanda ise Ağaç Kişilerin yaşadığına inanılırdı.
Her arazi ve toprak kısmının kendi görülmez sahibi Yer Yesi vardı.
Soba yanında ikram yemeğinin bırakıldığı evin koruyucu ruhu ile ilgili inanç en çok yaygındı. Bu ruhun bir sürü ismi vardı bu arada Yüy Yesi (Ev Sahibi), Bayçı (Zenginlik Yaratıcısı), Yüy Biyçe (Ev Hanımı) v.s. Evin koruyucusu saç telinin kesilmesi ve saklanması halinde insanın hizmetçisine dönüştürülebildiğine inanılan uzun saçlı kadın olarak betimlenirdi.
Bir sürü törenler ve gelenekler ziraat ile ilgiliydi. Çiftlik hayvanlarının hastalıklar ve yırtıcı hayvanlardan korunmasına yönelik büyü ritüelleri sırasında mutlaka kurbanlar kesilirdi. Toprak sürme sırasında ailenin en yaşlı kadını kilit şeklindeki buğday ekmeğini (ismi kalaç) pişirir, sonra da ekmek çift süren öküzler boynuzlarına takılırdı. Toprak sürüldükten sonra bu ekmeği oğlanlar yerdi. Bu törenin amacı toprak ve çiftlik hayvanlarının verimliliğini artırmaktı.
Yağmur yağmasını sağlamak için eski Karaçaylar birbirlerine su dökme ve nehirde süslenmiş eşeği yıkama gibi yöntemleri uygulardı. Daha sonra İslam’ın yayılmasıyla onlar küçük taşlar üzerinde dualar okur, taşları nehre atardı.
Karaçayların ölüm sonrası yaşam ile ilgili pagan inançları mezar taşlarını ölü için gereken eşyaların resimleriyle süsleme geleneğinde yansıtıldı. XX. yüzyıl başına ait mezar taşlarında saat, ayakkabı, şemsiye, dikiş makinesi bile resimlerine rastlanır.
Müslüman dini adamlarının İslam öncesi dini inançlar ile aktif şekilde mücadele etmesine rağmen onlardan çoğu yine de halk içinde yaygındı. Bu arada ağaç ve taşlara tapınma korunuyordu.
Karaçaylar, tek baş Tanrı Teyri’nin yanısıra koruyucu ruhlara inanırlardı. Av Tanrısı Apsatı, koyunların koruyucusu olarak Aymuş sanılır, nehirde Su Anası, ormanda ise Ağaç Kişilerin yaşadığına inanılırdı.
Her arazi ve toprak kısmının kendi görülmez sahibi Yer Yesi vardı.
Soba yanında ikram yemeğinin bırakıldığı evin koruyucu ruhu ile ilgili inanç en çok yaygındı. Bu ruhun bir sürü ismi vardı bu arada Yüy Yesi (Ev Sahibi), Bayçı (Zenginlik Yaratıcısı), Yüy Biyçe (Ev Hanımı) v.s. Evin koruyucusu saç telinin kesilmesi ve saklanması halinde insanın hizmetçisine dönüştürülebildiğine inanılan uzun saçlı kadın olarak betimlenirdi.
Bir sürü törenler ve gelenekler ziraat ile ilgiliydi. Çiftlik hayvanlarının hastalıklar ve yırtıcı hayvanlardan korunmasına yönelik büyü ritüelleri sırasında mutlaka kurbanlar kesilirdi. Toprak sürme sırasında ailenin en yaşlı kadını kilit şeklindeki buğday ekmeğini (ismi kalaç) pişirir, sonra da ekmek çift süren öküzler boynuzlarına takılırdı. Toprak sürüldükten sonra bu ekmeği oğlanlar yerdi. Bu törenin amacı toprak ve çiftlik hayvanlarının verimliliğini artırmaktı.
Yağmur yağmasını sağlamak için eski Karaçaylar birbirlerine su dökme ve nehirde süslenmiş eşeği yıkama gibi yöntemleri uygulardı. Daha sonra İslam’ın yayılmasıyla onlar küçük taşlar üzerinde dualar okur, taşları nehre atardı.
Karaçayların ölüm sonrası yaşam ile ilgili pagan inançları mezar taşlarını ölü için gereken eşyaların resimleriyle süsleme geleneğinde yansıtıldı. XX. yüzyıl başına ait mezar taşlarında saat, ayakkabı, şemsiye, dikiş makinesi bile resimlerine rastlanır.
Yorum Yazın