edas-yılbaşı
türk haberler
ilan
Adana
DOLAR34.7535
EURO36.5589
ALTIN2950.5
Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Mail: [email protected]

Benliğe Saldırı ve 'Rahman'ın Has Kulları'

Günümüzde kişilerin onur ve benliğini koruma duygusu, hiç olmayacak kadar yükselmiştir. Çünkü bireyci toplum yapılanması sürekli egoizmi, gururu kamçılıyor.

Rekabete ve üstün gelmeye yönelik hayat felsefesi sonucu hiç kimse bir diğerinin haklı olduğunu kabullenmiyor. Kişi, 'Ben' duygusunu sürekli merkezde tutuyor. "Ben her şeye değerim","ben bunu hak etmedim", "ben böyle istiyorum" gibi anlayışlarla ego sürekli körükleniyor.

Egolar bu şekilde tavan yapınca, kimse kimseden en küçük bir eleştiri dahi kabul etmiyor. Çocuklar arasındaki kavgaların, anne-baba arasındaki tartışmaların içeriğine dikkat edilirse çatışmanın çoğunlukla benliğe karşı bir saldırıdan kaynaklandığı anlaşılacaktır. Aileler arası anlaşmazlıklarda, gelin kaynana çekişmelerinde, akrabalık ilişkilerinde durum bundan farklı değildir.

Bu durumdan da en fazla evlilik ilişkileri etkileniyor. Çünkü kişi, eşine veya ailesine yönelik küçük de olsa hakaret içeren bir söz sarf ettiğinde, karşı tarafta da bunun altında kalmıyor ve aynı şekilde veya misliyle karşılık veriyor. Böylece kişi, karşı tarafın saldırmasını meşru hale getirmiş, hakaret etme kapısını da açık bırakmış oluyor. Bu, zamanla döngü haline geliyor; "Sen bana söyledin, ben de sana.."
"Sen benim aileme hakaret ettin ben de seninkilere.."

İşte bu karşılıklı hakaret savaşları, karı-kocanın arasındaki muhabbeti sarsan en temel hatalardan biridir.  Çünkü karşılıklı hakaretler devam ettiği sürece, eşlerin onurları tekrar tamir edilmeyecek kadar kırılıyor. 

Bundan dolayı evlilik hayatının devamı için karşılıklı saygıyı esas almak, hakaret ve tahkirden uzak durmak, en az sevgi kadar önemlidir. Hatta bazen daha da önemlidir. Çünkü saygının olmadığı yerde sevgi de zemin bulamıyor, gelişemiyor.

Bu durumda yapılması gereken en güzel şey, ilk önce hakaret ve aşağılama kapısını hiç açmamaktır. Bakınız Allah, 14 asır önce Kur'an'da bizleri bu tehlikeye karşı uyarıyor ve değil eşimize ve yakın çevremize, putlara tapanlara bile hakaret edilmemesini tavsiye ediyor. Çünkü "bu şekilde kendinize ve kutsallarınıza hakaret edilmesine neden olacaksınız" der.

"Allah'tan başkasına tapanlara hakaret etmeyin, sonra onlar da bilgisizlik yüzünden sınırı aşarak Allah'a hakaret ederler" (Enam 108).

Bunun için yapılması gereken bir diğer şey ise, karı-kocanın birbirlerine karşı empati geliştirmeleridir. Çünkü karı-Koca  arasındaki hakaret ve saygısızlık gibi davranışların nedenlerinden biri evliliklerde empatinin, başka bir deyişle duygusal anlayışın eksik olmasıdır. Empati kısaca eşin duygularını hissedebilmektir; kendini onun yerine koymaktır. Empati duygusu gelişmiş bir insan eşine hakaret etmez! Edilmesine de izin vermez! 

Peki, eşimizin benliğimize saldırı olarak düşündüğümüz bir hakaretine karşı nasıl davranmalıyız?
Öncelikle aynen karşılık vermemek gerekir. Çünkü o zaman kısır döngünden çıkılması mümkün olmaz. Ancak hakarete karşı, sessiz de kalınmamalıdır. Yani hakaretten dolayı kişide  tepki ve öfke oluşmuş ise, bu içe atılıp bastırılmamalıdır. O anda değil, ama eşe duygusal olarak yakın olunduğu bir zamanda, karşıyı suçlamadan, hakaret etmeden, açık, net ve kararlı bir biçimde rahatsız olunduğu mutlaka vurgulanmalıdır. Eşin bu davranışından dolayı ne kadar kırıldığı, rahatsız olunduğu 'ben diliyle' söylenmelidir. 

Karşı taraf, kişiliği hedef almayan, samimi açıklamadan sonra eminim ki, hatasını anlayıp telafi etme yoluna gidecektir. 
Eğer yine de değişmezse, evlilik hayatında mutluluğu 'haklı' olmaya tercih edenlerinin yapması gereken şey, 'Rahman'nın has kulları' gibi davranmak ve sabırlarının mükafatını beklemektir. 

"Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) 'Selametle' derler (geçerler)" (Furkan, 63)
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
TEST-DENEME