Boşanma, gerekçesi ne olursa olsun, eşlerin hayatında yaşadıkları en ciddi travmalardan biridir.
Bazen boşanmaya mecbur kalınmış olsa bile, olumsuz etkileri, çocuklar üzerinde olduğu gibi, erkek ve kadın üzerinde de ömür boyu devam eder.
İnsanların bir kısmı güçlü kişilik/karakter yapıları, çevre desteği veya muhtemel yeni uyumlu bir evlilikle bu travmayı daha asgari düzeyde atlatabiliyor, o kadar.
Gerçek bu olmasına rağmen, radikal feminist yazar ve çizerler hemcinslerini sözde, 'evlilik esaretinden' (!) kurtarmak amacıyla boşanmayı normalleştiriyorlar. Bununla da kalmıyor, boşanmayı kadınlar için yükten 'hafifleme' olarak gösteriyorlar. Buna karşın boşanan erkeklerin konforunun bozulduğu, çok mağdur olduklarını anlatıyorlar.
Oysaki boşanma sonrasında kadın da ve erkek de hayatın farklı alanlarında zorluklar çekiyor. Her ikisi de boşanma sonrasında çok ciddi ruhsal, ekonomik, psikolojik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.
Burada erkeklerin konforunun bozulduğu da, bir dönem depresyon geçirdikleri de doğrudur. Hatta boşanmış erkeklerde madde kullanımı, diğer erkeklere göre daha yüksektir. Ancak kadınların daha az etkilendiği, boşanmayı 'hafifleme' olarak” kodladığı doğru değildir. Kadınlar, boşandıktan sonra daha çok sıkıntılı günler yaşıyorlar.
Öncelikle boşanan kadınlar erkeklere karşı güvenlerini kaybettikleri için evlilikten korkar bir duruma geliyorlar ve tekrar evlenmekte zorlanıyorlar. Bilimsel araştırmalar da göstermektedir ki, mutsuz evliliklerin ardından kadın, bir daha iyi bir eş bulamayacağım ya da kimseye güvenemeyeceğim gibi düşüncelere daha hızlı kapılıyor. Bu da onun kaygı ve stresini artırıyor.
Ayrıca çocuğunu üvey baba ile muhatap etmemek için birçok kadın boşandıktan sonra evlenmek istemiyor. Dolayısıyla hayatın yükünü, çocuklarıyla beraber tek başına çekmek zorunda kalıyor ki bu onlara hayatı azaba çeviriyor.
Ayrıca kadınlar, aldatılma gibi bir sorun yoksa boşanma sürecinin öncesinde ve sonrasında kendilerini erkeklere oranla daha suçlu hissediyorlar. Çocukları olan bir anne için bu süreç normalden çok daha zor geçebiliyor. Özellikle erkek çocuğu varsa onu 'baba rol modeli' olmaksızın büyütmenin zorluğunu biliyor ve bunun için de ayrıca suçluluk duyabiliyor.
Bu nedenlerden dolayı bilimsel araştırmalar boşanan kadınların, evli kadınlara göre yüzde otuz daha fazla depresyona girdiğini; bu kadınların çalışmıyorlarsa erkeklere oranla çok daha fazla ekonomik sorunlarla boğuştuğunu; çalışan annelerin ise, çocukların yüklerini tek başlarına çekmekten dolayı erken yaşlandıklarını ortaya koyuyor.
Aslında tüm kadınlar, boşandıktan sonra yaşayabilecekleri sorunların farkındadır, ancak duygusal olarak karar verdikleri için çoğu durumda kadınlık gururunu, benliğini koruma adına bu olası sıkıntıları bile bile peşinen kabul ediyorlar. Yani, boşanan kadın iki sıkıntıdan birini tercih ediyor.
Gerçek olan şudur, ciddi travmatik evlilik sorunları dışında, diğer nedenlerden dolayı boşanan kadınların hiçbiri, evlilik hayatında yakaladığı mutluluğu bir daha asla yakalayamıyor, yeniden evlenemiyor. Erkek, eş konusunda kadın kadar seçici olmadığı ve ondan daha cesaretli olduğu için boşandıktan sonra, mutlu olmasa da, birkaç defa tekrar evlenip boşanabiliyor. Boşanan kadın bu açıdan erkeğe göre çok daha dezavantajlı bir durumda.
Evlilikte zaman zaman sorunlar olacağı gibi, hayatı ağırlaştıran sorunlu evlilikler de olabilmektedir. Bu yükten kurtulmanın yolu kadınları boşanmaya özendirmek değildir. Olsa olsa sorunlar karşısında çözümler üretebilecek donanıma sahip kılmak, başta iletişim becerileri olmak üzere hayatı, evliliği, kişiler arası ilişkiyi anlamaya yönelik eğitim vermektir. Şayet tek çözüm gerçekten boşanmak ise, o zaman da bu süreci doğru ve en az zarar alarak ve vererek yönetmek adına kadın ve erkeğe yol göstermektir.
Boşanan kadın ve erkeğin yapması gereken şey, boşandıktan sonra öncelikle kendini güçsüz, savunmasız ve yalnız hissetmemektir. Kötü giden evlilik hayatını gözden geçirip kendi hatalarına odaklanarak, bunları telafi etmenin yoluna gitmektir. Aksi takdirde yeniden evlendiğinde, eski model kendisini tekrar edecektir.
Bazen boşanmaya mecbur kalınmış olsa bile, olumsuz etkileri, çocuklar üzerinde olduğu gibi, erkek ve kadın üzerinde de ömür boyu devam eder.
İnsanların bir kısmı güçlü kişilik/karakter yapıları, çevre desteği veya muhtemel yeni uyumlu bir evlilikle bu travmayı daha asgari düzeyde atlatabiliyor, o kadar.
Gerçek bu olmasına rağmen, radikal feminist yazar ve çizerler hemcinslerini sözde, 'evlilik esaretinden' (!) kurtarmak amacıyla boşanmayı normalleştiriyorlar. Bununla da kalmıyor, boşanmayı kadınlar için yükten 'hafifleme' olarak gösteriyorlar. Buna karşın boşanan erkeklerin konforunun bozulduğu, çok mağdur olduklarını anlatıyorlar.
Oysaki boşanma sonrasında kadın da ve erkek de hayatın farklı alanlarında zorluklar çekiyor. Her ikisi de boşanma sonrasında çok ciddi ruhsal, ekonomik, psikolojik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.
Burada erkeklerin konforunun bozulduğu da, bir dönem depresyon geçirdikleri de doğrudur. Hatta boşanmış erkeklerde madde kullanımı, diğer erkeklere göre daha yüksektir. Ancak kadınların daha az etkilendiği, boşanmayı 'hafifleme' olarak” kodladığı doğru değildir. Kadınlar, boşandıktan sonra daha çok sıkıntılı günler yaşıyorlar.
Öncelikle boşanan kadınlar erkeklere karşı güvenlerini kaybettikleri için evlilikten korkar bir duruma geliyorlar ve tekrar evlenmekte zorlanıyorlar. Bilimsel araştırmalar da göstermektedir ki, mutsuz evliliklerin ardından kadın, bir daha iyi bir eş bulamayacağım ya da kimseye güvenemeyeceğim gibi düşüncelere daha hızlı kapılıyor. Bu da onun kaygı ve stresini artırıyor.
Ayrıca çocuğunu üvey baba ile muhatap etmemek için birçok kadın boşandıktan sonra evlenmek istemiyor. Dolayısıyla hayatın yükünü, çocuklarıyla beraber tek başına çekmek zorunda kalıyor ki bu onlara hayatı azaba çeviriyor.
Ayrıca kadınlar, aldatılma gibi bir sorun yoksa boşanma sürecinin öncesinde ve sonrasında kendilerini erkeklere oranla daha suçlu hissediyorlar. Çocukları olan bir anne için bu süreç normalden çok daha zor geçebiliyor. Özellikle erkek çocuğu varsa onu 'baba rol modeli' olmaksızın büyütmenin zorluğunu biliyor ve bunun için de ayrıca suçluluk duyabiliyor.
Bu nedenlerden dolayı bilimsel araştırmalar boşanan kadınların, evli kadınlara göre yüzde otuz daha fazla depresyona girdiğini; bu kadınların çalışmıyorlarsa erkeklere oranla çok daha fazla ekonomik sorunlarla boğuştuğunu; çalışan annelerin ise, çocukların yüklerini tek başlarına çekmekten dolayı erken yaşlandıklarını ortaya koyuyor.
Aslında tüm kadınlar, boşandıktan sonra yaşayabilecekleri sorunların farkındadır, ancak duygusal olarak karar verdikleri için çoğu durumda kadınlık gururunu, benliğini koruma adına bu olası sıkıntıları bile bile peşinen kabul ediyorlar. Yani, boşanan kadın iki sıkıntıdan birini tercih ediyor.
Gerçek olan şudur, ciddi travmatik evlilik sorunları dışında, diğer nedenlerden dolayı boşanan kadınların hiçbiri, evlilik hayatında yakaladığı mutluluğu bir daha asla yakalayamıyor, yeniden evlenemiyor. Erkek, eş konusunda kadın kadar seçici olmadığı ve ondan daha cesaretli olduğu için boşandıktan sonra, mutlu olmasa da, birkaç defa tekrar evlenip boşanabiliyor. Boşanan kadın bu açıdan erkeğe göre çok daha dezavantajlı bir durumda.
Evlilikte zaman zaman sorunlar olacağı gibi, hayatı ağırlaştıran sorunlu evlilikler de olabilmektedir. Bu yükten kurtulmanın yolu kadınları boşanmaya özendirmek değildir. Olsa olsa sorunlar karşısında çözümler üretebilecek donanıma sahip kılmak, başta iletişim becerileri olmak üzere hayatı, evliliği, kişiler arası ilişkiyi anlamaya yönelik eğitim vermektir. Şayet tek çözüm gerçekten boşanmak ise, o zaman da bu süreci doğru ve en az zarar alarak ve vererek yönetmek adına kadın ve erkeğe yol göstermektir.
Boşanan kadın ve erkeğin yapması gereken şey, boşandıktan sonra öncelikle kendini güçsüz, savunmasız ve yalnız hissetmemektir. Kötü giden evlilik hayatını gözden geçirip kendi hatalarına odaklanarak, bunları telafi etmenin yoluna gitmektir. Aksi takdirde yeniden evlendiğinde, eski model kendisini tekrar edecektir.
Boşanma her iki cin için de bir taravmadır….. 'Allah Teâlâ'ya helallerin en sevimsizi boşanmaktır.' (Hadis)