Bir okuyucum, “ev işlerinden hoşlanmayan bir erkek illa hanımına yardım etmek için kendini zorlamalı mı?”diye bir soru soruyor. Kadınların ev dışında çalışma oranlarının giderek daha da arttığı günümüzde, böyle olmasa da erkeklerin kafasında benzer soruların olduğu kesin.
Bu soru, bize sadece günümüz evlilik sorunlarından birini değil de, insanların evliliğe bakışının da ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor. Onun için soruya cevap vermeden kısaca evliliğin amacına değinmekte fayda var.
Evliliğin amacı, kadın ve erkeğin, yani zıt kutupların, dünya ve ahiret huzurunu kazanmaları ve vatana, millete faydalı nesiller yetiştirmeleri için bir araya gelerek birbirlerinin ihtiyacını gidermesi ve birbirini tamamlamasıdır.
Görüldüğü gibi evlilik, bir ihtiyaçtan kaynaklanır ve temelinde, hayatı ve güzel şeyleri paylaşma, yardımlaşma, dayanışma ihtiyacı yatar.
Bu çerçevede insanlığın ilk döneminden günümüze kadar, kadın ve erkek, doğuştan getirdikleri kabiliyet ve meyillerine, fiziki ve ruhi yeteneklerine göre aile içinde dayanışma ile iş bölümü yapmışlardır. Burada erkeğin, kadına kıyasla daha güçlü bir fiziki yapıya sahip olması onun ev dışında bulunabilmesine izin verirken; fiziki zayıflığının yanı sıra çocuk doğurma özelliğiyle de kadının ev içinde, eve bağımlı bir rol üstlenmesini gerektirmiştir.
Demek ki bu iş bölümü, resmi ve dini bir belirlenme ve zorunluluk altında değil, fıtri ve gönüllülük esasına göre kendiliğinden gerçekleşmektedir.
Bundan dolayıdır ki, İslam dini de iş bölümünü, tarafların fıtratına, ihtiyacına, kültürüne, örf ve adetlerine ve de eşlerin kendi arasındaki uyum ve anlaşmalarına bırakır.
Aile içinde ihtiyaç olduğunda kadın, gücüne ve fıtratına göre, erkeğin işini yapar. Aynı şekilde erkek de ihtiyaç olduğunda kadının işini yapar, böylece birbirlerine yardım ederler. Özellikle çiftlerden her ikisi de çalışıyorsa, ev işlerinde erkeğin hanımına yardım etmesi, aynı zamanda vicdani bir yükümlülüktür. Erkek bunu zorunluluk olarak değil, sorumluluk bilinci ve yardımlaşma düşüncesiyle yapmalıdır. Çünkü İslam’da nasıl evin geçimi ve yükümlülüğü erkeğe ait, (Bkz: Bakara 233) ama çalışan kadın bu konuda kocasının yükünün bir kısmını üstleniyor. Aynı şekilde erkek de, çalışan hanımının ev işleri ve çocuk bakımı gibi işlerinin bir kısmını üstlenmelidir. Her konuda bize rehber olan Peygamber Efendimiz (ASV) bu konuda da en güzel rehberdir.
Eşi Hz. Aişe'nin anlattığına göre, Peygamberimiz ev işlerinde hanımlarına yardımcı olurdu. Elbisesini yamar, ayakkabılarının söküklerini diker, ev süpürür; deveyi bağlar, yemler, koyunları sağar; alış verişi kendisi yapar, aldıklarını kendisi taşırdı.
Bu şekilde, ihtiyaç halinde karı-koca arasındaki yardımlaşma, aile bireyleri arasında dayanışma, yardımlaşma duygularını artırır. Bu da evde iyilik halinin artmasını sağlar.
Bunun yanında anne-babalarının birbirine yardım ettiklerini gören çocuklarda merhamet duygusu ve yardım etme davranışı gelişir. Onlar da ileride hem eşlerine hem de çevrelerindeki insanlara merhametle yardım ederler.
Karı-Kocanın birbirine yardım etmesinin belki de en güzel neticesi bu yolla, aralarındaki sevgi bağlarının daha da güçlenmesidir.
Ancak burada erkeğin ev işlerinde kadın gibi mahir olmasının beklenilmesi veya kadının dışarı işlerini erkek gibi yapmasının istenmesi, özellikle çalışan çiftleri son derece yıpratmakta ve aile içinde huzursuzluğa neden olmaktadır. Burada yardım düşüncesiyle yola çıkılması ve fıtrata uygun işlerin yapılması sorunları asgari düzeye indirecektir.
Ayrıca burada önemli olan bunun kadın-erkek eşitliği adına veya zorla yapılması değil de evin sorumluluğunu birlikte yüklenmek ve birbirine ihtiyacı olduğunda yardımcı olmak adına yapılmasıdır. Çünkü modern dönemde kadın ve erkeğin eşit olduğu, evlilik hayatında sorumlulukların da eşit bir şekilde paylaşılması gerektiği düşüncesi öne çıkmaya başladı. “Her şeyin eşit olması gerektiği” şeklindeki zorlama bir evlilik algısı, sadece çatışma doğurdu, aile ilişkilerini çözen ve yıpratan bir etken olmaya başladı.