Hepimiz Victor HUGO ve onun vazgeçilmez eseri olan SEFİLLER’i biliriz.
Ben ilk okuduğumda ortaokul birinci sınıftaydım. Rahmetli dedem bu kitabı almıştı bana. Ama bu eseri şu yaşıma kadar 6 kere tekrar tekrar okudum ve her okuduğumda yeni şeyler keşfettim.
Bu eserde en hoşuma giden paragraf ise; “Cahillere elinizden geldiğinden fazla bilgi verin. Toplum bedava öğretim yaptırmadığı için sorumludur. Toplum yarattığı bu karanlığın hesabını verecektir. Kabahatli olan günaha giren değil, karanlığı ortalığa yayandır”
İşte; yıllar önce yazarın tespiti bu. O yıllarda nasıl bu tespit gerçekçi ise şimdi de aynı, eğitimin kökü aileden başlayarak kişinin yaşadığı toplumdaki gelenek, görenek ve ufuk genişliği ile yoğrulur bir noktaya gelir. Öğrenim ise okulla ve her ülkenin kendi belirlediği milli ama uluslararası kabul edilen sistemlere uygun olarak global bir düzeyde olmalıdır ki, kişi kendini yurt içine ve yurt dışına uyumlayabilsin.
Eğitim ve öğretimin beraberliğinde ise kişinin şahsiyeti ve edilgenliği ortaya çıkar. Dünya üzerinde bazı ülkeler emperyal güçlerin onları konumlandırdığı gibi yerli işbirlikçileri ile birlikte milletlerin öğretim sistemlerini, kişilerin sadece günlük yaşantılarını karşılayabilecek düzeye indirgerler ki, bunun sonucunda iki kuşak sonrası o toplumda direnç, kendini yenileme, ileri ufuklara yönelme azalır. Sonunda toplum, her şeye boyun eğen, toplumsal suçları normal gören , sosyolojik yapısı değişmiş bir hale gelir. Artık o toplumun, milletin ortak özellikleri bitmeye başlar ve o toplum o millet köleliğe adım atar.
Suçların normal sayılmaya başladığı bir toplumda ise ne kişisel ahlaktan ne de toplum ahlakından bahsedilebilir.
Victor HUGO nun dediği gibi; “Kabahatli olan günaha giren değil, karanlığı ortaya yayandır.”
Karanlıkların olmadığı , günahkarların en aza indirgendiği ve bunun için de özellikle kadınlardan başlamak üzere ulusal ve uluslararası normlara uygun öğretime ulaşan milletler her zaman ayakta kalır.