Son günlerde ulusal bir felaket olan depremin etkileri hala devam ederken siyasetten toplumumuzun beklentilerinin giderek arttığı bir dönemi yaşamaktayız.
Bu beklentileri karşılamak üzere kurulmuş olan toplumun her kesimine hitap eden 6’lı masanın 'Aday' seçimi ise gündemi belirleme noktasında fay hattı olmuştur.
Ancak bana kalırsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ilk planda tercihlerini kesinlikle hükümeti değiştirmek için en yakın çıkış rotası olan 'Aday’' belirleyecek olsa da akabinde ikinci planda siyasetin en büyük belirleyicisi temel disiplinlerin işlemesi ve sonrasında gelen politik gelişmelere verilen reaksiyonlar olacaktır.
Bu nedenle Sayın İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener'in yakın zamanda yaptığı açıklamalar ise Türkiye'yi geçmiş 10 yıldaki yapılan hatalara tekrar tekrar sürükleme girişimini kırmaktan ibarettir.
Her ne kadar belirli bir reaksiyon oluşturmuş olsa da yakın vadede; daha ileriye yönelik bir tabloya baktığımızda 5 yıl 10 yıl gibi faktörlerin devreye alındığı durumlarda. Aslında bu tavrın Türkiye’nin geleceği ile ilgilide belirli eksenler oluşturacağını bekleyebiliriz.
İdealist politik bakışın Türkiye siyasetinde kabul görmediği bir durumda ise, günlük polemikler günlük yapılan siyasetin aslında günü kurtarışını izlerken geleceğe yönelik hiçbir gerçekliğe dayanmama trajedisi ile karşı karşıya kalmaktan öteye gitmiyor.
Bu açıdan Stratejik olarak Türkiye Cumhuriyeti politikalarına ve milletine uzun vadede önemli katkılar sağlamak adına esas meselemizin Türkiye’nin Sorunları olduğuna inandığım için, İyi Parti’nin temelde tutumunun günü birlik olmadığına da inanmaktayım. Bu açıdan Sayın Meral Akşener'in bir kadın olarak adaylığını ortaya koymasını ve daha sağlam bir zeminde milletvekilliği ve meclis grubu oluşturma noktasında sonuç alıcı ve sürdürülebilir bir politika ile ilerlemesinin yanında olurdum.
Hali hazırda seçimin İkinci tura kalmasında ise zaten otomatik olarak seçmen kitlesinin Millet İttifakı'nın adayına destek vereceğinin anlaşıldığını ve mevcut durumda İyi Parti'nin öz seçmen kitlesini demokratik bir alanda netleştirerek yoluna devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Maalesef Cumhurbaşkanı adayına kilitleniyoruz ancak esasında 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin' içinde herkes samimi ise konunun esas muhatabı olan milletvekillerini– bakanlarını da unutmaması gerekir.
Bu açıdan ülkemizde yasalara dahili olan milletvekillerini seçmekle daha çok ilgilenmeliyiz. Çünkü halkımız çok ilginç olarak desteklediği Cumhurbaşkanına oy verse de milletvekillerine desteği belirli sınırlarda veriyor.
Keza 2018 seçim tablosu bunu çok net bir şekilde anlatmaktadır. Sonuç itibariyle İyi Parti’nin kendi seçmen kitlesini saptadığı kemik kitleye ulaşması gelecek meclis kararlarının yapılış metodu açısından daha önemlidir.
Yani özetle İyi Parti’nin tavrı her olasılıkta 6’lı masa için ve partinin kritik konumu açısından doğru bir yolda ilerliyor. Bunun aksi söz konusu olduğunda ve Cumhurbaşkanı seçimi kaybedildiğinde ise İyi Parti’nin aynı kazanımla yola devam edeceğine inanmaktayım. Bu açıdan önemli olan sağlam zemin ve temel deprem olduktan sonra taşların oturması hiçbir şey ifade etmiyor.