Habercilik halkı doğru yönde bilgilendiren tartışmasız, önemli bir kaynaktır. Bir gazetecinin konumu ise gerek resmi, gerekse de özel kuruluşlar ile kamuoyu arasında köprü mahiyetindedir.
Başta valilik ve belediye başkanları olmak üzere, resmi ya da özel tüm kişi ve kuruluşlar çalışmalarını medyaya göndererek, yaptıklarının halk tarafından görülmesini ve bu yolla takdir edilmesini isterler. Amaç, halka ve üst düzey bürokrasiye, "bakın yatmıyoruz, durmaksızın çalışıyoruz" mesajını vermektir.
Karşılığı "oy ya da sırt sıvazlama" olabilir. Ne çıkarsa bahtına!
* * *
Yerel gazeteciler haber alma/haber verme görevini yerine getirirken ulaşım sıkıntısı çekerler. İstanbul basının tuzu kuru! Böyle bir dertleri hiç bir zaman olmadı. Her temsilcilikte yöneticilere ayrı, muhabirlere ayrı kiralık araçlarla işlerini sürdürebiliyorlar, onlarda no problem!
Çile yerel basında..
Yazılı basın da önce kendi arasında çifte standartlı muamele görüyor.
Büyükşehir Belediyesi 500 satan günlüklere yağdırıyor. Diğerlerine dirseğinden su içirtiyor.
Günde ortalama 3,000 ila 200.000 arasında izlenme sayısı olan internet haber sitelerini görmezden geliyor.
Teknoloji çağında böylesi bir öngörüye artık ne ad verirseniz!
***
Bunları neden yazdım?
Adana Büyükşehir Belediyesi imkanları sınırlı gazetecilere toplu taşımada geçerli, 1 yıl süreli basın pasosu veriyor. Bunu yaparken de, sadece Çukurova Gazeteciler Cemiyeti'ne imtiyaz tanıyor. ÇGC'de bunu üyelerine ve ayrıca hatırlı dostlara dağıtıyor. Karşılığında bir miktar da tahsilat yaparak gelir elde ediyor.
Yeni çıkan İnternet Kanunu aracılığı ile yasal olarak gazeteci kimliğine kavuşan internet gazetecilerine ise böyle bir hak tanınmıyor. Adana Büyükşehir Belediyesi internet gazetecilerine sürekli bülten gönderiyor, reklamını yaptırıyor ama, iş pasoya gelince suya yatıyor, kafalar ters yöne dönüyor, sırtlar duvara çevriliyor.
2012 yılında kurulan, kimseden yardım almadan 10 yıldır yaşama mücadelesini başarıyla sürdüren Çukurova İnternet Gazetecileri Derneği olarak paso talebi ile Büyükşehir'e iki kez dilekçe verdik.
Aldığımız cevap her defasında şu oldu:
"Bu hak ancak, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının verdiği turkuaz basın kartı sahiplerine tanınmıştır"
İnternet yasa tasarı çıktı, bir kez daha başvuru yaptık, yine aynı tutuma muhatap olduk!
Benim üyemin turkuaz basın kartı olsa senden paso talebinde mi bulunur, daha üstünü mü var? Laf ola beri gele!
O halde ben de, 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde soruyorum. Cevabını dilerim hukuki yollarla almak zorunda kalmam.
ÇGC'den halen kullanımda olmak kaydı ile tarafınıza kaç adet basın pasosu talebi geldi, kaçı onaylanıp kullanıma sunuldu.
Bunlardan kaç tanesi (önceden) Başbakanlık /Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen basın kartlarını kapsıyor?
Sosyal Demokrat CHP'li Belediyeden sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Daha fazla hamallık yapmaya hiç niyetimiz yok.
Haber varsa paso da olmalı. Nokta!
Kestane kebap acele cevap!
xxx
"AĞA KİMİ SEVERSE GÜZEL O MU OLMALI?"
Konu yine aynı, tek farkla; Valilik Protokol Listesindeki Basın Meslek Kuruluşları arasında "Çukurova İnternet Gazetecileri neden yer almıyor" diye sordum.
Bir valilik görevlisi, " onlar kamu yararına dernek, siz değilsiniz" dedi.
Protokol listesinde yer alan " RATEM ve Küresel Gazeteciler Konseyi'nin kamu yararına dernek statüsü taşımamasına rağmen listede yer alma sebebini sorduğumda aldığım cevap şu oldu:
"Vali beyin tensipleri doğrultusunda böyle bir durum söz konusu olmuştur."
Ben Vali Dr. Süleyman Elban'ın böyle bir haksızlığa imza atmasının söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Kuvvetle muhtemeldir ki, alttakilerden biri yapıp faturanın valiye kesilmesini amaçlamış olabilir. Tipik Fetö taktiği!
Biliyorum ki, Cumhurbaşkanımızın Adana'daki elçisinin terazisi her zaman doğru tartar.
Yapılan bir yanlışlık varsa da düzeltilmesi için gerekeni yapar.
Saygılarımla,
Facebook Yorum
Yorum Yazın