Anayasa değişsin derken Anayasanın bütünü bir yana bırakıldı yine AKP'nin istediği kısma odaklanıldı, diğer maddeler unutuldu. Bütün gündem 'Başkanlık Sistemi' ile dolduruldu.
Bu süreçte algı yönetimi çalışmaları da tam yol ilerliyor…
Evet mi denilecek hayır mı? Evet diyenler mi vatan haini, hayır diyenler mi? Bu konuda öyle ileri gidiliyor ki hayır diyen gurubun içerisine sadece CHP konulmuyor HDP de konuluyor, "bak hayır dersen sen de teröristsin", hatta LGBT’de konulup en hafifinden, "bak hayır dersen kimlerle bir oluyorsun" deniliyor.
Başkanlık sistemi gelirse rejim mi değişecek sistem mi? İkisi de farklı dillerde aynı manaya geliyor ancak rejim yerine sistemi duyanlar önemli bir değişiklik yok diye düşünüyorlar.
İşin özünü söyleyip 'düzen değişiyor' demek en doğrusu. Aslında bir bakıma fiili düzen resmileştirilmiş oluyor. Şu anda yasama, yürütme ve yargı gerçekten ayrı ve bağımsız mı? Herkes özgür iradesi ile hiçbir şeyden korkmadan doğru ve hak bildiği üzere mi?
Başkanlık sistemi denilirken bir anda 'Cumhurbaşkanlığı Sistemi' kavramı ortaya atılarak olay cumhurbaşkanının şahsına indirgeniverdi. Böylece kendisini sevenlerin oylarının 'evet' olması hedefleniyor. Hâlbuki, 'her canlı ölümü tadacaktır', kimse baki değildir. Bu yetkileri sadece mevcut cumhurbaşkanı kullanmayacak, bundan sonra o makama gelen herkes kullanacak.
AKP'lilerin dillerinden düşürmedikleri 'kazanımlar' Recep Tayyip Erdoğan sonrası, yerine karşı görüşten birisi gelirse ne olacak? Sadece 14 senelik kazanımlar değil muhterem Erbakan'ın 1960’lı yıllardan ölümüne kadar elde edilen tüm kazanımlar da tehdit altında olacak!
En çirkin algı çalışmalarından birisi de bugün hayatta olmayan liderlerin propagandalarda kullanılması. Erbakan'ın istediği başkanlık sistemi sanki bugün getirilmek istenen sistem ile aynıymış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Hâlbuki Erbakan hiçbir zaman denetimden uzak, başına buyruk bir sistemi savunmadı.
Erbakan sanki yaşıyormuş da evet diyormuş gibi her türlü propaganda materyalinde fotoğrafı kullanılıyor. Hatta daha da ileri gidip Erbakan'ın sesi taklit edilerek evet diyormuş gibi sahte bir ses kaydı da sanal ortamda yayılıyor. Üstelik bu kayıtta mesaj öbür dünyadan veriliyormuş gibi 'öteden' kelimesi de geçiyor.
Hatta kaydın sonunda merhum Türkeş'e de sesleniyor. Hocam sağlığında bile defaten kendisinin AKP'yi desteklemediğini, yerinin Milli Görüşün tek temsilcisi Saadet Partisi olduğunu ifade etmesine rağmen bu zihniyet ısrarla 'aslında Erbakan AKP'yi destekliyor' diyordu.
Aynı şekilde merhum Başbuğ Alparslan Türkeş de yaşasaydı sanki Bahçeli ile aynı şekilde düşünüp evet diyecekmiş gibi bir propaganda yürütülüyor. Türkeş hayatta olsaydı daha 15 Temmuza kadar oğluna etmediğini bırakmayan, partiden dahi ihraç eden Bahçeli ile gerçekten de aynı mı düşünürdü?
Mevkiler, makamlar kişiler ile kaim değildir. İnsanlar bu fani dünyada gelip geçicidir. Makamlar denetlenebilir olmalıdır çünkü buralar kendisini işgal edenin niyeti ile şekil alır. Kötü niyetli hatta hain unsurlar makamları ele geçirdiğinde neler olabileceğini 15 Temmuz'da en acı şekilde gördük.
Sonuçta evet mi diyeceğiz, hayır mı, yoksa yetmez ama evet mi? Kararınızın sonuçlarına katlanmaya hazır mısınız?
Gündemi 'Başkanlık Sistemi' ile dolduranlar Varlık Fonu'nu gündemden kaçırmaya çalışıyorlar. Her türlü denetimin dışında bir Varlık Fonu kurulması ile siyonistlerin salyaları akmaya başladı.
Hazine Müsteşarlığı 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla 759,6 milyar TL borcumuzun olduğunu açıkladı. Tam bir borç batağındayız. Bu bataktan çıkmak için borcu borçla kapatan bir iktidarımız var. Böylesi bir borç batağında yeni borçlar alabilmek için de teminat göstermek, garanti vermek gerekiyor.
Bu teminat da milletin zenginlikleri şehit kanıyla sulanmış toprağı oluyor. Milli varlıklarımız 'Varlık Fonu' adı altında bir araya toplanıyor. Mevcut borcu dahi ödeyemeyen iktidar yenilerini ödeyebilir mi?
Peki, ödeyemediğinde ne olacak? Malını ipotek gösterip borç alan ödeyemediğinde ne olursa aynısı olacak. Şimdiye kadar satıp savarak bitiremedikleri millet mallarını bundan sonra da borç karşılığında haraç mezat verecekler.
Rabbim milletimize feraset versin, aklıselim düşünmeyi nasip etsin!
Bu süreçte algı yönetimi çalışmaları da tam yol ilerliyor…
Evet mi denilecek hayır mı? Evet diyenler mi vatan haini, hayır diyenler mi? Bu konuda öyle ileri gidiliyor ki hayır diyen gurubun içerisine sadece CHP konulmuyor HDP de konuluyor, "bak hayır dersen sen de teröristsin", hatta LGBT’de konulup en hafifinden, "bak hayır dersen kimlerle bir oluyorsun" deniliyor.
Başkanlık sistemi gelirse rejim mi değişecek sistem mi? İkisi de farklı dillerde aynı manaya geliyor ancak rejim yerine sistemi duyanlar önemli bir değişiklik yok diye düşünüyorlar.
İşin özünü söyleyip 'düzen değişiyor' demek en doğrusu. Aslında bir bakıma fiili düzen resmileştirilmiş oluyor. Şu anda yasama, yürütme ve yargı gerçekten ayrı ve bağımsız mı? Herkes özgür iradesi ile hiçbir şeyden korkmadan doğru ve hak bildiği üzere mi?
Başkanlık sistemi denilirken bir anda 'Cumhurbaşkanlığı Sistemi' kavramı ortaya atılarak olay cumhurbaşkanının şahsına indirgeniverdi. Böylece kendisini sevenlerin oylarının 'evet' olması hedefleniyor. Hâlbuki, 'her canlı ölümü tadacaktır', kimse baki değildir. Bu yetkileri sadece mevcut cumhurbaşkanı kullanmayacak, bundan sonra o makama gelen herkes kullanacak.
AKP'lilerin dillerinden düşürmedikleri 'kazanımlar' Recep Tayyip Erdoğan sonrası, yerine karşı görüşten birisi gelirse ne olacak? Sadece 14 senelik kazanımlar değil muhterem Erbakan'ın 1960’lı yıllardan ölümüne kadar elde edilen tüm kazanımlar da tehdit altında olacak!
En çirkin algı çalışmalarından birisi de bugün hayatta olmayan liderlerin propagandalarda kullanılması. Erbakan'ın istediği başkanlık sistemi sanki bugün getirilmek istenen sistem ile aynıymış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Hâlbuki Erbakan hiçbir zaman denetimden uzak, başına buyruk bir sistemi savunmadı.
Erbakan sanki yaşıyormuş da evet diyormuş gibi her türlü propaganda materyalinde fotoğrafı kullanılıyor. Hatta daha da ileri gidip Erbakan'ın sesi taklit edilerek evet diyormuş gibi sahte bir ses kaydı da sanal ortamda yayılıyor. Üstelik bu kayıtta mesaj öbür dünyadan veriliyormuş gibi 'öteden' kelimesi de geçiyor.
Hatta kaydın sonunda merhum Türkeş'e de sesleniyor. Hocam sağlığında bile defaten kendisinin AKP'yi desteklemediğini, yerinin Milli Görüşün tek temsilcisi Saadet Partisi olduğunu ifade etmesine rağmen bu zihniyet ısrarla 'aslında Erbakan AKP'yi destekliyor' diyordu.
Aynı şekilde merhum Başbuğ Alparslan Türkeş de yaşasaydı sanki Bahçeli ile aynı şekilde düşünüp evet diyecekmiş gibi bir propaganda yürütülüyor. Türkeş hayatta olsaydı daha 15 Temmuza kadar oğluna etmediğini bırakmayan, partiden dahi ihraç eden Bahçeli ile gerçekten de aynı mı düşünürdü?
Mevkiler, makamlar kişiler ile kaim değildir. İnsanlar bu fani dünyada gelip geçicidir. Makamlar denetlenebilir olmalıdır çünkü buralar kendisini işgal edenin niyeti ile şekil alır. Kötü niyetli hatta hain unsurlar makamları ele geçirdiğinde neler olabileceğini 15 Temmuz'da en acı şekilde gördük.
Getirilmek istenen sistemin mahzurları defaten dile getirildi. Ancak hakkı değil gücü üstün tutanlar sayı hesapları içerisinde çoğunluğu esas alıyorlar. 15 Temmuz sürecinde büyük bir korkuya kapılan Bahçeli, top atışına tuttuğu Tuğrul Türkeş'i bile fersah fersah geçerek, kraldan fazla kralcı, militan bir AKP’li oluverdi.
Sonuçta evet mi diyeceğiz, hayır mı, yoksa yetmez ama evet mi? Kararınızın sonuçlarına katlanmaya hazır mısınız?
***
Gündemi 'Başkanlık Sistemi' ile dolduranlar Varlık Fonu'nu gündemden kaçırmaya çalışıyorlar. Her türlü denetimin dışında bir Varlık Fonu kurulması ile siyonistlerin salyaları akmaya başladı.
Hazine Müsteşarlığı 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla 759,6 milyar TL borcumuzun olduğunu açıkladı. Tam bir borç batağındayız. Bu bataktan çıkmak için borcu borçla kapatan bir iktidarımız var. Böylesi bir borç batağında yeni borçlar alabilmek için de teminat göstermek, garanti vermek gerekiyor.
Bu teminat da milletin zenginlikleri şehit kanıyla sulanmış toprağı oluyor. Milli varlıklarımız 'Varlık Fonu' adı altında bir araya toplanıyor. Mevcut borcu dahi ödeyemeyen iktidar yenilerini ödeyebilir mi?
Peki, ödeyemediğinde ne olacak? Malını ipotek gösterip borç alan ödeyemediğinde ne olursa aynısı olacak. Şimdiye kadar satıp savarak bitiremedikleri millet mallarını bundan sonra da borç karşılığında haraç mezat verecekler.
Rabbim milletimize feraset versin, aklıselim düşünmeyi nasip etsin!