Cumhurbaşkanlığı seçimi için güçlü bir çıkış yakalamaya çalışan CHP ve MHP koalisyonundan çıkan isim Ekmeleddin İhsanoğlu. Kendilerini temsil edebilecek aynı zihniyete ve siyasete sahip birisini aday gösterdiler. Bu arada güya cinlik yapıp AKP'nin oy oranını da düşünerek, sureti haktan görünen, 'İslam' kelimesi ile ismi yan yana gelmiş ve isminde de din olan İhsanoğlu'nu seçtiler.
Bu durum İnönü’ye ait bir anekdotu hatırlatıyor. Partililer İsmet İnönü'den konuşmalarında dinden de bahsetmesini isterler, kabul eder. Meydanda konuşmasını yapar fakat dinden yine hiç bahsetmez. Konuşma sonrası "Paşam hani dinden de söz edecektiniz" diye sitem edilince "Allahaısmarladık dedim ya" der.
İhsanoğlu Mısır’da cuntaya açıkça sahip çıkmış onları tüm gücü ile desteklemiştir. Ayrıca 2004-2014 yılları arasında on sene İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Genel Sekreterliğini yürütmüş, Müslümanların önünü açacak hiçbir çalışma yapmamış, bu tavrı ile Müslüman âleminin değil ama Batı âleminin oldukça takdirini kazanmıştır. Batı'dan onay almadan hareket edemeyenler için İhsanoğlu ismine şaşırmamak gerekiyor.
Liderler hemfikir olabilirler ancak tabanlarının aynı görüşte olmadığı aşikâr. Bu isim özellik ile Mısır’da yaşananlara karşı sergilediği tavırla ne olduğunu açıkça göstermiştir. Milletin bütününü temsil edecek cumhurbaşkanlığı makamına uygun bir isim değildir. AKP’nin göstereceği aday karşısında hiçbir şansının olmadığını şimdiden söyleyebiliriz.
***
Suriye ve Irak’ta yaşanan -Allah muhafaza ülkemize de sıçrama tehlikesi bulunan- işgallerin sonucunda halk birbirini katlediyor. Son zamanlarda Musul’da yaşanan olaylar, konsolosluk görevlilerimiz de dâhil olmak üzere Türk vatandaşlarına karşı yapılan muameleler oldukça endişe verici. Bu manzara karşısında batı sevinç çığlıkları atarken Müslümanlar arasındaki nifaktan bilistifade kendi topraklarındaki din kardeşlerimize de kan kusturuyor. Irkçı siyasetçiler gündemi meşgul ediyor, söylemleri halkları nezdinde itibar görüyor. Irkçı partilerin artan oy oranları gelecekte Müslümanları daha da ağır imtihanların beklediğini gösteriyor.
Dikkat çeken bir hususta IŞİD'in faaliyetlerinin Papa’nın ve Patriğin Kudüs ziyaretinden sonra patlak vermiş olması. Papa barış diyerek gittiği Kudüs'te dahi Müslümanları sever gibi gözükürken sinsice beyanlarıyla gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi. "Şiddet için Allah’ın adını kullanmayın, diğerlerini kardeşimiz olarak görüp sayalım" diyerek yine masum Müslümanları suçladı, terörist İsrail'in ellerini eteklerini öptü. Sahte barış havariliğinin arkasında hep haçlı zihniyeti ve kini yatıyor. Hiçbir zaman Hıristiyanlara, Müslümanların topraklarında ne işiniz var diyen bir Papa veya Patrik görmedik!
Sınırlarımızı da saran bu ateş çemberine karşı hükümet hala devekuşu siyaseti yürütüyor, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Günü birlik horoz dövüşleri ile vakit geçiriyor. Zaten Ayasofya'nın manasını idrak edememiş ve Ayasofya Camii'ni cemaat sayısına indirgeyen bir Başbakandan daha fazlasını beklemiyoruz. Ne zaman ki Ayasofya’nın manasını idrak edip onu ibadete açan ve en ön safta namaz kılan bir devlet başkanımız olur işte bu hem ülkemizin hem Müslüman âleminin kurtuluşu olur!
Bu durum İnönü’ye ait bir anekdotu hatırlatıyor. Partililer İsmet İnönü'den konuşmalarında dinden de bahsetmesini isterler, kabul eder. Meydanda konuşmasını yapar fakat dinden yine hiç bahsetmez. Konuşma sonrası "Paşam hani dinden de söz edecektiniz" diye sitem edilince "Allahaısmarladık dedim ya" der.
İhsanoğlu Mısır’da cuntaya açıkça sahip çıkmış onları tüm gücü ile desteklemiştir. Ayrıca 2004-2014 yılları arasında on sene İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Genel Sekreterliğini yürütmüş, Müslümanların önünü açacak hiçbir çalışma yapmamış, bu tavrı ile Müslüman âleminin değil ama Batı âleminin oldukça takdirini kazanmıştır. Batı'dan onay almadan hareket edemeyenler için İhsanoğlu ismine şaşırmamak gerekiyor.
Liderler hemfikir olabilirler ancak tabanlarının aynı görüşte olmadığı aşikâr. Bu isim özellik ile Mısır’da yaşananlara karşı sergilediği tavırla ne olduğunu açıkça göstermiştir. Milletin bütününü temsil edecek cumhurbaşkanlığı makamına uygun bir isim değildir. AKP’nin göstereceği aday karşısında hiçbir şansının olmadığını şimdiden söyleyebiliriz.
***
Suriye ve Irak’ta yaşanan -Allah muhafaza ülkemize de sıçrama tehlikesi bulunan- işgallerin sonucunda halk birbirini katlediyor. Son zamanlarda Musul’da yaşanan olaylar, konsolosluk görevlilerimiz de dâhil olmak üzere Türk vatandaşlarına karşı yapılan muameleler oldukça endişe verici. Bu manzara karşısında batı sevinç çığlıkları atarken Müslümanlar arasındaki nifaktan bilistifade kendi topraklarındaki din kardeşlerimize de kan kusturuyor. Irkçı siyasetçiler gündemi meşgul ediyor, söylemleri halkları nezdinde itibar görüyor. Irkçı partilerin artan oy oranları gelecekte Müslümanları daha da ağır imtihanların beklediğini gösteriyor.
Dikkat çeken bir hususta IŞİD'in faaliyetlerinin Papa’nın ve Patriğin Kudüs ziyaretinden sonra patlak vermiş olması. Papa barış diyerek gittiği Kudüs'te dahi Müslümanları sever gibi gözükürken sinsice beyanlarıyla gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi. "Şiddet için Allah’ın adını kullanmayın, diğerlerini kardeşimiz olarak görüp sayalım" diyerek yine masum Müslümanları suçladı, terörist İsrail'in ellerini eteklerini öptü. Sahte barış havariliğinin arkasında hep haçlı zihniyeti ve kini yatıyor. Hiçbir zaman Hıristiyanlara, Müslümanların topraklarında ne işiniz var diyen bir Papa veya Patrik görmedik!
Sınırlarımızı da saran bu ateş çemberine karşı hükümet hala devekuşu siyaseti yürütüyor, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Günü birlik horoz dövüşleri ile vakit geçiriyor. Zaten Ayasofya'nın manasını idrak edememiş ve Ayasofya Camii'ni cemaat sayısına indirgeyen bir Başbakandan daha fazlasını beklemiyoruz. Ne zaman ki Ayasofya’nın manasını idrak edip onu ibadete açan ve en ön safta namaz kılan bir devlet başkanımız olur işte bu hem ülkemizin hem Müslüman âleminin kurtuluşu olur!