Zalim Gider Zulmü Kalır…
Kendimi bildim bileli Milli Görüşçüyüm. 28 senedir de gerek üye olarak gerekse oylarımla Milli Görüş partilerini destekliyorum. İdealist, uzman bir hukukçu olarak alanımla ilgili çalışmalar yaparken ve aklımda hiç aktif siyasete girmek de yokken sırf AKP’nin yaptığı hukuki düzenlemeler sebebi ile kendimi aktif siyasetin içerisinde buluverdim.
2002 yılında tek başına iktidara geldiğinde AB müktesebatına uyum süreci adı altında nerede ise mevzuatımızdaki milli ve manevi değerlerimizi koruyan her hükmü ya kaldırdılar ya da aleyhimize olacak şekilde değiştirdiler. Ayrıca bunların üzerine kabul edilemeyecek siyasi icraatları da eklediler.
2002 yılında tek başına iktidara geldiğinde AB müktesebatına uyum süreci adı altında nerede ise mevzuatımızdaki milli ve manevi değerlerimizi koruyan her hükmü ya kaldırdılar ya da aleyhimize olacak şekilde değiştirdiler. Ayrıca bunların üzerine kabul edilemeyecek siyasi icraatları da eklediler.
2002 yılında başlayan, değerlerimize aykırı bu mevzuat değişiklikleri dinler arası diyalog, hoşgörü gibi söylemlerle yapıldı. Milli Görüşçüler, inancımızı ortadan kaldırmayı hedefleyen bu siyonist-haçlı projelere ve buna paralel icraat ve düzenlemelere karşı çıktıkları için her türlü zulme, eziyete, dışlanmaya maruz kaldılar.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra milli ve manevi değerlerimize taban tabana zıt tüm bu düzenleme ve icraatların sorumlusu olarak FETÖ gösterildi. Ortaya çıktıkları günden beri bu şer yapılanmasına karşı çıkan Milli Görüşçülere ise sadece birkaç defa Erbakan Hocamızın bu yapılanma ile hiç ilgisinin olmadığının söylenmesinin dışında 'siz haklıymışsınız' bile denilmedi. İşin garibi 15 Temmuz'dan sonra FETÖ her musibetin sorumlusu ilan edilip artık yeni bir döneme girildiği iddia edilmesine rağmen özellikle son 14 sene boyunca yapılanlar unutuldu, FETÖ ye karşı asıl mücadele eden Milli Görüşçüler her defasında yeni bir suçlamayla yine karşı karşıya kaldılar.
2019 Temmuz ayında bu sürecin üzerinden tam tamına 3 sene geçmiş olacak. Birçok gözaltılar, tutuklamalar, mahkûmiyetler söz konusu. Her geçen gün bu haberlere yenileri ekleniyor. Her kesime dokunulmasına rağmen siyasetçilere dokunulmadı. En fazla bir sonraki seçimlerde aday gösterilmediler. FETÖ her yere girip ele geçirirken hayati kararların alındığı meclisimize girmemiş olması ne garip! Kısacası biz millet olarak, emekli edilmiş olsalar bile FETÖ'nün siyasi kanadının emekli maaşlarını ve sosyal haklarını halen ödemeye devam ediyoruz.
Meclisin 1/5'i avukat. 123 avukatın 68'i AKP’de, 5’i MHP'de. İktidarda olan ittifakın 73 hukukçu milletvekili var. Mecliste bu kadar hukukçuya sahip olan iktidar FETÖ ile gereği gibi mücadele ediyor olsaydı öncelikle bir mevzuat taraması yapar, ulusal ve uluslararası her türlü anlaşmayı gözden geçirir, FETÖ'nün mevzuatımıza soktuğu tabiri caiz ise nükleer bombaları bulur, gözler önüne serer ve onları lağvederdi.
Misyonerler bir süredir açıktan açığa, en kalabalık meydanlarda misyonerlik faaliyetlerini yürütüyorlar. Artık sadece Doğu’da ekonomik olarak zor durumda olan halkımızı kandırmaya çalışmıyorlar, büyükşehirlerde inanç boşluğuna düşmüş veya psikolojik sorunlar yaşayan insanlarımızın da peşindeler.
İyi giyimli, gösterişli kızlı erkekli guruplar şirin, sempatik sahte tavırlar takınarak meydanlarda İncil dağıtıyorlar. Ekonomik krizden bunalmış, siyasi gerilimlerden bıkmış, Müslümanım deyip nerede ise her haramı caiz gören zihniyetlerden usanmış insanların kafasını karıştırmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar.
Misyonerlerin önünü açan, onları cesaretlendiren, apartman kiliseler kurmalarını sağlayan, onlara karşı çıkmayı suç haline getiren AKP'nin yaptığı mevzuat değişiklikleridir.
Geçenlerde bir alışveriş merkezinin önünde işbaşındaki misyoner grubu gören bir vatandaş hemen orada nöbet tutan polislere gitmiş. Polislere -zaten gözlerinin önünde cereyan eden- durumdan duyduğu rahatsızlığı iletmiş. Polisler şikâyeti dinlemek yerine terslenip bir de kendisini suçlu çıkarmaya çalışmışlar.
Eskiden polisimiz misyonerlere halkı tahrik etmemeleri için müdahale eder, kamu güvenliğini sağlamak adına izin vermezdi. AKP misyonerlerin önünü TCK 115. ve 125/2-b, İmar Kanunu ek 2. madde gibi kanunlarda yaptığı değişiklikler ile açmıştır. Acilen bu değişiklikler iptal edilmelidir.
Asıl beka sorunu milletin milli ve manevi değerlerini, kendi özünü kaybetmesidir. Meclisteki hukukçular bir araya gelip acilen mevzuat taraması yaparak değerlerimize aykırı bütün mevzuat hükümlerini ortaya koymalı ve değiştirilmesi için gerekeni yapmalıdırlar.
FETÖ ile mücadele onları sadece hapsetmekle olmaz! Yıllar içerisinde haince millete zerk ettikleri zehirleri yok etmekle olur.