Kanal İstanbul ısrarı hala devam ediyor. İyi niyetli her uyarı siyasi bir muhalefet olarak algılanıyor. Projenin temelini Bülent Ecevit'e hatta Osmanlıya dayandırma gayretlerine girilerek muhaliflerin güya ağzının payı da verilmiş oluyor.
Kanal İstanbul açıklandığından beri bu projenin stratejik, demografik ve ekolojik sakıncalarını ortaya koymaya çalıştık. Şubat 2013'de yayınlanan 'Kanal İstanbul Hakkında Genelkurmay'dan Görüş Alındı Mı?' başlıklı yazımda da görüşlerimi paylaşmıştım.
Bu 'çılgın' -ki bunda hiç şüphe yok- projenin ihalesinin yakın zamanda yapılacağı açıklanırken bir yönden de ilgili bakan bu proje için 10 köprü yapılacağını söylüyor. Önce ayıracağız sonra 10 köprü ile birleştirmeye çalışacağız. Karadeniz fıkrası gibi! Aslında tam bir basiretsizlik örneği.
Kanal İstanbul'u Osmanlıya dayandırmaya çalışanlar yüzölçümü, konum, idari yapı… Dünyaya hâkim bir cihan devleti olan Osmanlı ile günümüzü nasıl bağdaştırıp mukayese edebiliyorlar?
Bu projeye ilmin kapısı, Allah'ın Kılıcı Hz. Ali (r.a.) Efendimizin "elindekinden faydalanmasını bilmeyene, elinde olmayan hiçbir fayda sağlamaz" sözünün ışığında da bakılmalıdır. Ülkemiz üç tarafı denizlerle kaplı bir yarımada. Keza İstanbul da denizlerle çevrili. Allah'ın verdiği bu nimeti hakkıyla kullanabiliyor muyuz? Hakkıyla olmasa bile yeterince kullanabiliyor muyuz?
Ticaret, ulaşım, seyahat, balıkçılık, spor… Hiçbir alanda denizlerimizi verimli kullanmıyoruz. Hatta yakın zamanda İDO iç hat seferlerini durdurma kararı aldığını açıkladı sonrasında gelen tepkiler üzerine bunu geri çekti.
Kanal İstanbul ekonomik olarak da ağır bir yüktür. Kalkınmanın motoru olan üretime, ağır sanayie, tarıma, hayvancılığa… Reel sektöre ait hiçbir proje açıklanmazken hep tüketime yönelik, müteahhitleri sevindirecek projeler açıklanıyor.
Bu projenin en büyük sakıncası aidiyet hissini dolayısı ile ülke bütünlüğünü baltalamasıdır. Trakya ile Anadolu topraklarını İstanbul Boğazından sonra ikici kez Kanal İstanbul ile ayırmak ve tarihi yarımadayı bir ada haline getirmek ne kadar akıl kârıdır?
Bu arada dikkat çekici bir haber; 'Türkiye'nin Trakya bölgesinde çok büyük bir doğal gaz rezervi olduğunu düşünen Kanadalı şirket 500 milyon lira yatırım hazırlığında. Rezervin Akdeniz'de bulunan dünyanın en büyük rezervinin 20'de biri kadar olduğu düşünülüyor.'
Şubat 2013 tarihli yazımı önemine binaen ve tekrara girmemek adına aşağıda tekrar bilginize ve istifadelerinize sunuyorum:
"KANAL İSTANBUL HAKKINDA GENELKURMAY’DAN GÖRÜŞ ALINDI MI?"
Yerel seçimlerde farklı olup öne çıkmak için Kanal İstanbul diye bir proje ortaya atıldı. Tüm sakıncalarına rağmen Başbakanımız bu projede ısrar ediyor ve çok yakında ihalelerinin yapılacağını söylüyor. Bir gözünde dolar diğerinde euro işareti olan müteahhitlerimiz sevinçten havalara uçuyordur! Hele bir de AKP bağlantıları varsa tadından yenmez! Fakat halkımız özellikle İstanbullular bu projenin nelere sebep olacağının idrakinde değil.
Kanal İstanbul'un ekolojik dengeyi bozacağı yönünde ciddi uyarılar yapıldı. Bunların dikkat ile değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak milli savunma ve psikolojik yönden değerlendirmeleri hiçbir yerde görmedik.
Öncelikle İstanbul'un iki yakası nerede ise iki ayrı şehir gibidir. Sosyal, kültürel, ekonomik… Bu her yönden böyledir. Aynı yakada kilometrelerce yol kat eden İstanbullular için boğazı geçmek hiç de kolay değildir. Zihinlerde iki ayrı şehir hatta iki ayrı kıta algılaması vardır. Ayrı yakadaki akrabalar ve ahbaplar çok sık görüşmez hatta bir kısmı ancak bayramlarda bir araya gelir. Aidiyet hissi göz ardı edilemeyecek bir duygu. Bu kanal ile Avrupa yakası bir kez daha bölünecek, arada bir adacık oluşacak. Anadolu ve Avrupa yakasındakiler birbirlerine daha da uzaklaşacaklar. Avrupa yakasının da batısında kalan ve Anadolu ile bağı iki defa kesilmiş olan insanlarımızın fikri bağları da iyice kopmuş olacak. Onlara belki de Yunanistan ve Bulgaristan'a gitmek daha kolay görünecek. Sınır sonuçta temsili bir hattır. Sınır yeri gelip bir vasıta veya köprüye ihtiyaç duymadan da geçilebilir.
Milli savunma açısından bu proje ne kadar doğrudur? Genelkurmay'ın görüşü alınmış mıdır? İstanbul'un fethinin önemini her açıdan unutanlar zorluğunu da mı unuttular? Peygamber müjdesine nail olmak isteyen Hak âşıkları içerisinde fetih Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerine müyesser oldu. Onun nasıl fethettiğini ise dünya âlem biliyor.
Birkaç köprü ve tünelden ibaret iki ayrı yaka arasındaki bağı koparmak çok kolaydır. Bunlar devre dışı bırakıldığında bağ tamamen kopar. Artık gözle görülen ancak ulaşılamayan bir belde oluverir. İşgalciler için bulunmaz fırsat!
Genelkurmayın görüşü alınmadı ise derhal alınmalıdır! Bu işlem formalite icabı olmamalı, askerlik sanatının icaplarına uygun olmalıdır!
Aslında oldu bittiye getirilmeye çalışılan bu proje bir an önce iptal edilmelidir!"