Mardin, Diyarbakır ve Van belediye başkanları görevlerinden alındı yerlerine valiler kayyum olarak tayın edildi.
Görevden almaların hukuki ve siyasi yönden, farklı açılardan değerlendirmesi yapılabilir. "Seçimle gelen seçimle gider" diyenler de var. "Madem suç işlediler niçin aleyhlerinde mahkeme kararı olmadan bu işlem yapıldı" diyenler de var.
Görevden almaların hukuki ve siyasi yönden, farklı açılardan değerlendirmesi yapılabilir. "Seçimle gelen seçimle gider" diyenler de var. "Madem suç işlediler niçin aleyhlerinde mahkeme kararı olmadan bu işlem yapıldı" diyenler de var.
Mezkûr belediye başkanlarının teröre ve teröristlere destek verdiği konusunda hiç kimsenin şüphesi yok! Zaten bu desteği kendileri reddetmedikleri gibi göğüslerini gere gere terörist cenazelerinde boy göstererek, konuşmalarında teröristlere methiyeler düzerek ve terör ile ilişiği olanları yanlarında tutarak, istihdam ederek açık açık gösteriyorlar. Maddi ve manevi, her yönden terörün ve teröristlerin yanındalar.
"Seçimle geldi seçimle gitsin" diyen CHP 28 Şubatta aleyhine hiçbir delil olmayan Necmettin Erbakan’ı darbe ile indirmiş ve seçim isteyen Erbakan Hocamıza karşı seçimi ağzına dahi almamıştı. Şimdi demokrasiden dem vuruyorlar. CHP’nin yaptığı gibi işine geldiği gibi hareket etmeye 'demokrasi' değil, 'fırsatçılık' deniyor.
Mahkeme kararından ve hukuk devletinden bahsederken suç şüphesi olan kişi hakkında cezai kovuşturmaların başlatılması ve görevden el çektirme de dâhil olmak üzere tedbirlerin alınmasının hukuk düzeninin bir parçası olduğu da unutulmamalıdır.
Görevden alınmaların yaşandığı 19 Ağustos’ta Mardin’de, 20 Ağustos’ta ise Diyarbakır’daydım. Olaylar karşısında verilen ilk tepkiler gerçek ve samimi tepkilerdir.
Gerek Mardin gerekse Diyarbakır’da belediyelerin önü ve çevresi de dâhil olmak üzere her yer sakindi. Belediye çevresinde sadece güvenlik amaçlı polisler bulunuyordu. Halkta hiçbir gerginlik, olumsuzluk, huzursuzluk yoktu. Herkes işinde gücünde normal hayatını idame ettiriyordu. Hatta Diyarbakır’da birçok olayın yaşandığı Sur bölgesinde dahi durum bu şekildeydi. Bu tarihten sonra bu illerde protesto olayları yaşanırsa bilinmelidir ki, bu dışardan organize edilen suni bir harekettir ve halkın hür iradesi ile karar verip gerçekleştirdiği bir olay değildir.
Gerek Mardin gerekse Diyarbakır’da belediyelerin önü ve çevresi de dâhil olmak üzere her yer sakindi. Belediye çevresinde sadece güvenlik amaçlı polisler bulunuyordu. Halkta hiçbir gerginlik, olumsuzluk, huzursuzluk yoktu. Herkes işinde gücünde normal hayatını idame ettiriyordu. Hatta Diyarbakır’da birçok olayın yaşandığı Sur bölgesinde dahi durum bu şekildeydi. Bu tarihten sonra bu illerde protesto olayları yaşanırsa bilinmelidir ki, bu dışardan organize edilen suni bir harekettir ve halkın hür iradesi ile karar verip gerçekleştirdiği bir olay değildir.
Bu illerdeki seçim sonuçlarına bakıp "niçin tepki göstermediler" sorusu akla gelebilir. O zaman seçim dönemlerini bir kez daha hatırlamakta fayda vardır. Teröristlerin tehditlerle, zorbalıkla, baskıyla, silahların gölgesinde hatta açık oy gizli sayımla bölge halkını nasıl sindirdiği unutulmasın. Bu durum milletin gerçek iradesinin sandıklara yansımadığının bir göstergesidir. Aksi halde açıklandığı ilk an herkesin sokaklara dökülmesi, belediyelerin önünde toplanması gerekmez miydi?
İşin ilginç yanı bu illerde hiçbir tepki yokken İstanbul’da bazı malum bölgelerde ufak çaplı 15-20 kişilik protestolar oldu. Büyük ihtimal hayatları boyunca o illerimize hiç gitmemiş, bölgedeki insanlarımızla bir ekmeği bile paylaşmamış, gerçek dertleriyle dertlenmemiş bu emir erleri aldıkları talimat üzere bu protestoları yapmaya çalışıyorlar.
Sadece bu iller değil, başta Güneydoğu Anadolumuz olmak üzere doğu bölgemiz hiç hak etmediği halde terörle anılıyor. Sanki buralarda hep terör olayları yaşanıyor, kimse rahatça sokaklarda gezemiyor, dışarıdan gelenler rahatsız ediliyormuş gibi bir algı oluşturuluyor.
Ölüm ve yaralanma istatistiklerine baktığımızda İstanbul birinci sıradadır ve Adana, İzmir gibi diğer büyük şehirler bunu takip etmektedir. O zaman buralar artık suç batağı oldu diyor muyuz? Buralarda suç çok fazla diye bırakıp gidiyor muyuz? Aynı yaklaşımı niçin doğu illerimiz için göstermiyoruz?
Tatillerini her daim Ege, Akdeniz, Karadeniz bölgelerinde geçirenler bir tatillerini de doğu illerimize ayırsalar ne olur? İşte o zaman bütün bu olumsuz algı kırılacak, milletimiz arasına sokulmak istenen ayrılık ve yabancılık gidecek, bir ve beraber olduğumuz hissiyatı kuvvetlenecektir. İşte bunun olacağını bilip tamda böyle olsun istemeyen şer odakları terör damgasını vurarak bizleri o bölgelerden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.