Kıbrıs’ı kendi elimiz ile teslim etmeye hazırlanıyoruz. Yakın tarihte yaşanan acı olaylar, müslümanların gördüğü zulümler çok çabuk göz ardı edildi. AKP hükümeti ülke topraklarından sonra KKTC’yi de feda ediyor, yapılanı satmakta alınanı vermekte bu hükümetin üstüne yok… İşe insanları uyutmanın etkili araçlarından birisi olan futbol ile başlandı bile, KKTC takımları Rum Futbol Federasyonu’na dâhil edildi, Rum bayrağı altında birleştirildi.
Rumlar Kıbrıs Barış Harekâtının acısını çıkarmaya çalışıyor, enosis hedeflerinden ise zerre miktar vazgeçmiyor. Bu uğurda kendisini İsrail’in kollarına bırakmış durumda. Ekonomik kriz ile yumuşak lokma haline getirilen Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan İsrail’den başka çıkar yol görmüyor. Kısacası yeni komşumuz İsrail.
İsrail ile gizli ve açık anlaşmalar imzalayan Rumlar kapılarını siyonistlere derhal açtı, Türk askerini gördüğünde krizlere girerken İsrail askerlerinin adaya yığılmasına ses çıkarmadılar. Karşılığını da hemen aldılar; AB Dönem Başkanlığı kendilerine verildi, İsrail ile siyasi, ekonomik ve askeri anlaşmalar ardı ardına imzalandı, petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapıldı, ortak askeri tatbikatlar yapılarak Türkiye’ye gözdağı verilmeye çalışıldı.
Şimdi ise daha önce reddettikleri Annan Planı doğrultusunda Kıbrıs’ta federe devlet kurulması konusunda ısrarcılar. Bu uğurda din adamları da dâhil olmak üzere Türkiye’yi tehdit etme cüretini de kendilerinde bulabiliyorlar.
Federe devlet tezinin asıl amacı KKTC’yi öncelik ile Türkiye’den koparmak sonrasında ise 'yutmak.' Güney Kıbrıs’ın artık İsrail demek olduğunu düşünürsek Kıbrıslı vatandaşlarımızı nelerin beklediğini görmemek büyük basiretsizliktir. Müslümanları enosis ve siyonizm peşinden koşanların eline bırakmak bir facia olur.
Günü kurtarma peşindeki politikacılar Türkiye’de ve Kıbrıs’ta vatandaşlara masal anlatıyor. İnsanları AB’den, İsrail’den, Yunanistan’dan medet umar hale getiriyor. Yine AKP hükümeti hiçbir mütekabiliyet şartı aramaksızın, Yunanistan’daki Müslümanların uğradığı zulme aldırmadan, İslam eserlerinin yok edilmesini umursamadan Rumlara vakıf mallarını iade ediyor. Yunanlılar ise bu konudaki sorulara cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan mütekabiliyet esasını uygulamayacaklarını, bu konuları asla konuşmayacaklarını söyleyip, bir de üstüne alay eder gibi müslümanların mülkiyet haklarıyla ilgili bir sorun olmadığını söylüyorlar.
Jeopolitik yönden eşsiz bir yerde bulunan, ülkemizin ve İslam dünyasının güvenliği için hayati bir önem taşıyan ve şehit kanlarıyla sulanan Kıbrıs kifayetsiz muhterislerce elden çıkarılıyor. Deniz altındaki doğal kaynaklardan da hiçbir hak iddia edemez hale getirileceğiz, kıta sahanlığı konusunda mil hesapları hep bizim aleyhimize yapılacak, Akdeniz’de elimiz kolumuz bağlanacak, güvenlik yönünden hep tehdit altında olacağız. Batı, hukuku ve mahkemeleri de dâhil olmak üzere bütün kılıfları ile bunların zeminini hazırlamış durumda. Uçak gemisi filoları ile sağlanamayacak imkânlara sahip doğal bir üs olan, Akdeniz’e hâkim olmanın yegâne şartı Kıbrıs’tan vazgeçemeyiz.
Rumlar Kıbrıs Barış Harekâtının acısını çıkarmaya çalışıyor, enosis hedeflerinden ise zerre miktar vazgeçmiyor. Bu uğurda kendisini İsrail’in kollarına bırakmış durumda. Ekonomik kriz ile yumuşak lokma haline getirilen Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan İsrail’den başka çıkar yol görmüyor. Kısacası yeni komşumuz İsrail.
İsrail ile gizli ve açık anlaşmalar imzalayan Rumlar kapılarını siyonistlere derhal açtı, Türk askerini gördüğünde krizlere girerken İsrail askerlerinin adaya yığılmasına ses çıkarmadılar. Karşılığını da hemen aldılar; AB Dönem Başkanlığı kendilerine verildi, İsrail ile siyasi, ekonomik ve askeri anlaşmalar ardı ardına imzalandı, petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapıldı, ortak askeri tatbikatlar yapılarak Türkiye’ye gözdağı verilmeye çalışıldı.
Şimdi ise daha önce reddettikleri Annan Planı doğrultusunda Kıbrıs’ta federe devlet kurulması konusunda ısrarcılar. Bu uğurda din adamları da dâhil olmak üzere Türkiye’yi tehdit etme cüretini de kendilerinde bulabiliyorlar.
Federe devlet tezinin asıl amacı KKTC’yi öncelik ile Türkiye’den koparmak sonrasında ise 'yutmak.' Güney Kıbrıs’ın artık İsrail demek olduğunu düşünürsek Kıbrıslı vatandaşlarımızı nelerin beklediğini görmemek büyük basiretsizliktir. Müslümanları enosis ve siyonizm peşinden koşanların eline bırakmak bir facia olur.
Günü kurtarma peşindeki politikacılar Türkiye’de ve Kıbrıs’ta vatandaşlara masal anlatıyor. İnsanları AB’den, İsrail’den, Yunanistan’dan medet umar hale getiriyor. Yine AKP hükümeti hiçbir mütekabiliyet şartı aramaksızın, Yunanistan’daki Müslümanların uğradığı zulme aldırmadan, İslam eserlerinin yok edilmesini umursamadan Rumlara vakıf mallarını iade ediyor. Yunanlılar ise bu konudaki sorulara cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan mütekabiliyet esasını uygulamayacaklarını, bu konuları asla konuşmayacaklarını söyleyip, bir de üstüne alay eder gibi müslümanların mülkiyet haklarıyla ilgili bir sorun olmadığını söylüyorlar.
Jeopolitik yönden eşsiz bir yerde bulunan, ülkemizin ve İslam dünyasının güvenliği için hayati bir önem taşıyan ve şehit kanlarıyla sulanan Kıbrıs kifayetsiz muhterislerce elden çıkarılıyor. Deniz altındaki doğal kaynaklardan da hiçbir hak iddia edemez hale getirileceğiz, kıta sahanlığı konusunda mil hesapları hep bizim aleyhimize yapılacak, Akdeniz’de elimiz kolumuz bağlanacak, güvenlik yönünden hep tehdit altında olacağız. Batı, hukuku ve mahkemeleri de dâhil olmak üzere bütün kılıfları ile bunların zeminini hazırlamış durumda. Uçak gemisi filoları ile sağlanamayacak imkânlara sahip doğal bir üs olan, Akdeniz’e hâkim olmanın yegâne şartı Kıbrıs’tan vazgeçemeyiz.