Kendilerinden olmayanı insan yerine bile koymayan emperyalistler sömürebilmek için her türlü yalanı, iftirayı, hileyi, suikastı, katliamı kullanırlar öyle ki bu yolda kutsal kitapları bile tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Onlar için 'hedefe giden her yol mubahtır.'
Hedefe gitmeye engel olanlara her kim olursa olsun gözlerini kırpmadan her türlü kötülüğü yapabilirler. Bu güruhun vebali çok ağırdır. İnsanlığın saadete kavuşabilmesi için bunların ıslah edilmeleri veya etkilerinin kırılması şarttır. Aksi takdirde Müslim- gayrimüslim hiç kimsenin başı beladan kurtulmaz.
Günümüzde dünya Müslümanları büyük bir zulüm altındadır. Savaş bölgelerindeki Müslümanların hali ise içler acısıdır. Savaşları çıkartan emperyalistler buraların bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerini, tarih ve kültür varlıklarını talan ediyorlar. Geriye adeta bir korku filmini andıran harabe şehirler bırakıyorlar. Nerede ise tüm mallarını kaybeden zavallı insanlar canlarını kurtarabilmek için her şeyi göze alıyor.
Sığınmacı ya da mülteci olarak kendilerini biran önce can güvenliği olan ülkelere atma derdindeler. Bu da hiç kolay değil. Yokluk, açlık, hastalık… Çetin şartlar bir an olsun peşlerini bırakmıyor. Yolları kat ederken sadece umutlarını değil kimi zaman sevdiklerini de yollarda bırakıyorlar. Sevdikleri kollarının arasından kayıp gidiyor...
Sınırı geçtikten sonra da zorluklar bitmiyor. Gittikleri yerlerde kendilerine bir hayvan kadar değer verilmiyor, her türlü hakarete, tacize, dışlanmaya, şiddete maruz kalıyorlar. Yine de talihleri yaver giderse oralarda kalabiliyor yoksa en aşağılayıcı şekilde geldikleri yere geri gönderiliyorlar.
Aslında kalanları da emperyalistler köle gibi görüyor elektronik bileklik denilen çağdaş prangalarla yaşamaya zorluyor hatta ev hapsinde tutuyorlar. Ülkelerini yağmalayıp bu insanları yerlerinden ettikleri yetmezmiş gibi kendi memleketlerinde de soyup soğana çeviriyor, yanlarında getirebildikleri her şeye el koyuyorlar. Gerçekte buralarda tam olarak can güvenliği de yok. Savunmasız bir şekilde ırkçıların önüne canlı bir hedef gibi konuluyorlar. Şahsiyetleri çiğneniyor, ibadetleri engelleniyor ve Hıristiyan olmaları için ağır baskılar görüyorlar.
Çocuklarını kurtarmak için çıktıkları bu yolda çocukları birer birer kayboluyor, fuhuş çetelerinin, organ mafyalarının eline düşüyor.
Kıyıya vuran cesetler zalimleri zerre miktar olsun etkilemiyor hatta onlarla alay eden, aşağılayan karikatürler çiziyorlar. İnsanlıktan nasibini almamış bu mahlûklar Aylan bebeğe bile “büyüseydi tacizci olacaktı” diyerek kinlerini kusuyorlar. Kıyıya vuran cesetler aslında insanlığın da öldüğünü gösteriyor.
Peki, biz ne yapıyoruz? Şahsımız olarak, ülke olarak, ümmet olarak?
Şüphesiz ki yapmamız gerekenleri yapsaydık bu zulümler olmazdı. Bizler yangın çıkmadan önce tedbir alan değil çıkan yangını söndürmeye çalışanlarız. Sebeplerle değil sonuçlarla uğraşıyoruz.
Milyonlarca sığınmacı ülkemizde… Şahısların ve STK’ların yaptığı yardımların dışında bu işin şu ana kadar devlete maliyeti 10 milyar dolar civarında. Buna rağmen hala bu zulmü yapanlarla 3 milyar euro için –ki bunu da vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar- bu insanları Türkiye’de tutma ve oralara gidenleri de geri almak için anlaşma yapılıyor.
Niçin bunlara "biz zaten tek başımıza 15 milyar dolar harcamışız ve halen de harcıyoruz. Siz 28 ülkelik AB olarak karşımıza geçmiş her istediğimizi yaparsanız size 3 milyar euro veririz diyorsunuz. Gelin biz size o parayı verelim de hepsini siz alın" denilmiyor? Aslında bir şey vermeye de gerek yok, oralardan yağmaladıklarının küçücük kısmıyla bile bu insanlar ihya olur.
Bütün bu zulmün esas elebaşları siyonistler. Büyük İsrail'i kurmak uğruna doğulu ve batılı tüm emperyalistleri bölgeye çekiyorlar. Kendileri de boş durmuyor, Filistin’de küçücük çocukları dahi ağızlarından salyalar saçarak vurup öldürüyorlar.
Bütün bu olanlar karşısında basiretini kaybetmiş, şuursuz bir kısım insanımız hala aman partimiz zarar görmesin derdinde. Yaptıkları yardımlarla vicdanlarını temizleyip kendilerine Ensar diyorlar! Ensar olmak akıllı olmak, şuurlu olmak, mücahid olmaktır! Hangi Ensar zalimlerle el sıkışıp, anlaşmalar yaptı?
Daha da zor günler ümmeti bekliyor. Hükümet şimdi kanlı bıçaklı olduğu paralelcilerle canciğer dost olduğu zamanlarda bir diyalogdur tutturmuştu. Bu uğurda 1000 senedir birbirlerini boğazlayacak kadar birbirine düşman olan Katoliklerle Ortodoksları bile bir araya getirmiş, Papayı ve Fener Rum Patriğini İstanbul’da buluşturmuştu.
Bu şer ittifakının akabinde sadece diğer Müslüman ülkelerde değil Türkiye’de de terör ortamından savaş ortamına geçilmişti. Şimdi de Papa ile Rus Ortodoks Patriği bir araya geliyorlar. Sürekli 3. dünya savaşından, haçlı ittifakından bahseden Papa Suriye’ye ve Ortadoğu’ya hâkim olmak isteyen Rusya ile neler görüşecek dersiniz?