Kudüs Müslümanları birleştiren, İslam kardeşliğini pekiştiren, Kur'ani ifade ile kutsal ve bereketli topraklardır. Günümüzde ise ne yazık ki Müslümanların en fazla zulüm gördüğü yerlerin başında geliyor.
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir, Allah için inşa edilmiş ikinci mescittir, İslam’daki konumu itibarıyla da üçüncü sıradaki mescittir. Miraç hadisesinin gerçekleştiği kutsal mekândır. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Peygamberlerin çoğunluğu buralarda yaşamıştır. İslam’a göre haşr’ın ve neşrin yapılacağı topraklardır. Dâru'l İslam arazisidir.
Bütün Peygamberler tevhidi, İslam’ı tebliğ etmiştir. Bütün Peygamberlerin getirdiği hak dinin asıl temsilcileri tevhid inancına sahip olan Müslümanlardır. Bu mukaddes belde Peygamberleri bile katletmiş, bozuk bir inanca sahip, lanetli siyonistlerin değil Müslümanların hakkıdır.
Filistinliler kadim zamanlardan beri bu topraklarda var olmuşlardır. Yakın tarihte uluslararası sözleşme adı altında oynanan oyunlarla Filistin Filistinlilerden çalınmıştır. Bu çirkin tezgâhta İngiltere, Fransa, Amerika ve BM başı çekmektedir.
İslam diyarlarını parçalamak ve büyük İsrail’i kurmak için asırlardır yoğun çaba harcayan İngiltere günümüzde siyonizme hizmeti Amerika ile birlikte yürütmektedir. İslam düşmanı, siyonizm hizmetkârı devletler halen aynı doğrultuda var güçleriyle çalışıyorlar.
Filistin’in yüzölçümü sürekli küçültülmektedir. İşgalci İsrail kalan son yerleri de gasp etmeye devam etmektedir. Siyonistlerin maşalığını yapan Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başşehri kabul etmesi gelinen son noktadır. Bu karar Siyonistleri daha da azdırmıştır. Şimdi de Avrupa’ya “Amerika gibi siz de Kudüs’ü başşehrimiz olarak ilan edin” diye bastırıyorlar.
Türkiye bu süreçte Filistin’in yanında yer aldı, Kudüs’e sahip çıktı. Lakin gerektiği kadar değil izin verildiği kadar. İslam ülkelerini bir araya getirdi ancak Batı’nın istediği gibi sadece Doğu Kudüs’ü Filistin’in başşehri olarak kabul etti. Amerika tüm Kudüs’ü başşehir olarak kabul etmişken biz niçin onların istediği gibi hareket ettik?
Avrupa Doğu Kudüs’ü kendi kutsallarını muhafaza etmek için Filistin’in başşehri olarak kabul ediyor. Doğu Kudüs Hz. İsa’nın doğup, yaşadığı ve onların inancına göre vefat ettiği, kabrinin bulunduğu yerdir. Kutsal saydıkları her olay orada geçmiştir, başlıca kutsal mekânları oradadır. Onun için buralarda işgalci İsrail’in değil zararsız gördükleri Müslümanların idaresini tercih ediyorlar. Bizim başkalarının çizdikleri sınırlara göre değil inancımıza göre hareket etmemiz ve bir an önce Kudüs’ün tamamını Filistin’in başşehri olarak tanımamız gerekmektedir.
Bu kadarcık bir duruş dahi İsrail’in yüreğini hoplatmaya yetti. Tam Doğu Kudüs başşehir ilan edilmiş ve büyükelçilikler taşınacakken Suriye sınırımızda Amerika’nın tahrikleri arttı. Elbette buna sessiz kalınamazdı. Zeytin Dalı harekâtımız başlatıldı. İnşallah şanlı ordumuz bu harekâtta da muzaffer olacaktır. Lakin bu müdahale bizi asla ve asla Kudüs hedefimizden saptırmamalıdır. Selahaddin Eyyubi’ye de aynı oyunlar oynanmış Kudüs’ü fethedeceği zaman onu bu hedefinden alıkoymak için tarihin en büyük Türk Kürt savaşı çıkartılmıştı. Ancak O bunlara aldırmaksızın hedefine yürümüş Kudüs’ü fethederek tarihteki ve gönlümüzdeki o müstesna yerini almıştır.
Türkiye dostunu düşmanını tanımalı, tarihte olduğu gibi ümmete ve tüm mazlumlara sahip çıkmalıdır. Türkiye oynanan oyunlara gelmeden, kurulan tuzaklara düşmeden kararlı bir şekilde hedefine yürümelidir. Dünyadaki tüm Müslümanların ve zulüm altında inleyen insanların umudu ve hasreti İslam Birliğidir. Sinsi siyonist ve haçlı komplolarıyla dağılan Müslümanlar İnşallah çok yakın bir zamanda tekrar bir ve beraber olacaktır.