Müslüman soykırımı artan bir ivmeyle dünyanın her tarafında devam ediyor. Bu vahşete karşı kuru laflardan ibaret kınamaların dışında fiilen hiçbir savunma yapılmıyor.
Arakan, Doğu Türkistan, Filistin, Bosna, Afrika, Türkmenler, Çeçenler, Araplar… Soykırımları sadece seyrediyoruz. Buna o kadar alıştırıldık ki! Acımız, duamız, vicdanımızın sesi bir sonraki katliama kadar sürüyor.
Cinayetleri, soykırımları, cesetleri, işkence görmüş bedenleri görmek artık bizleri pek etkilemiyor. Hâlbuki çok yakın zamanlara kadar bile bu kadar duyarsız değildik.
İslam düşmanları için her zaman, 'en iyi Müslüman ölü Müslümandır.' Her türlü yalan ve hilelerle Müslüman soykırımına meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Bırakın gayrimüslimleri bir kısım şuursuz Müslümanlarda bunlara inanmaya başladı. Bunlara kanmayanlar ise yine aynı mihraklar tarafından vahşi, ilkel, terörist olarak nitelendiriliyorlar.
Bu siyonist haçlı zihniyeti İslam dünyasını kuşattı ve topraklarımızdan önce zihinlerimiz ele geçirildi. Müslümanlar bilerek ya da bilmeyerek onların askeri haline getirildiler. Artık haçlı ordularına gerek kalmaksızın Müslümanlar birbirlerinin kuyusunu kazar, öldürür, yok eder hale geldiler.
Siyonist haçlı melunlar bu kıyımda kendi beşeri, mali ve askeri kaynaklarını kullanmadıkları gibi bir de Müslümanlara silah satarak vahşetlerini ve sömürülerini katmerlendiriyorlar. Kendilerine dünyanın sahibi, efendisi imajı vererek kargaşa ve savaş ortamlarında aç kurtlara taş çıkartırcasına hem de herkesin gözü önünde her türlü zenginliği de yağmalayıp götürüyorlar.
Arakan’a çok üzülüyoruz. Ancak bu yetmez… Yaptığımız maddi yardımlar da vicdanımızı temizleyemez. Bugün Arakan yarın başka bir Müslüman belde. Bu aralıksız süren bir kıyım ve sömürü. "Buna sebep BM veya NATO'dur" diyemez. Çünkü asıl suçlu kendileridir. Çoğu zaman el altından kimi zaman -Bosna'daki gibi- açıkça Müslüman katliamı yaparlar. Kuruluşlarından bu yana hiçbir Müslüman ülkeye bir faydaları olmamıştır. Zaten onların varlığının esas sebebi önce Küçük İsrail'i arkasından Büyük İsrail'i kurmaktı.
Bu meyanda şimdilerde Büyük Ortadoğu işgali ile meşguller. Müslüman idareciler İslam'ı ve Müslümanları yok etmek için kurulmuş, 'yeşili' düşman rengi olarak gören bu kurumların kapılarına gitmeyi bırakmalılardır. Aslında bunların gerçek yüzünü bilen işbirlikçi liderler halklarına zulme karşı sanki bir şey yapıyormuş görüntüsü vermek için buralara müracaat ediyorlar.
Olmayan Ermeni soykırımı ile ilgili anıtlar diken, meclislerinde özel oturumlar düzenleyen, tasarılar kanunlar hazırlayan ülkeler şu anda yaşanan Müslüman soykırımları için ne yapıyorlar? Burma (Myanmar) devlet başkanına 'Nobel Barış Ödülü' de dâhil olmak üzere birçok insan hakları ödüllerini veren uluslararası kuruluşlar niçin bu ödülleri geri almıyorlar?
İSLAM DÜNYASI ARTIK KENDİSİNİ KANDIRMAYI BIRAKMALI, SANİYE KAYBETMEKSİZİN İSLAM BM'SİNİ VE İSLAM NATO'SUNU KURMALIDIR. Artık D-8'de tekrar aktif hale getirilmelidir. İSLAM ORDUSU KURULARAK NEREDE BİR ZULÜM VAR İSE ORAYA MÜDAHALE EDİLMELİDİR. Dünyada adalet ancak bu yolla tesis edilebilir.
İslam NATO'su aslında dünyanın bağrına hain bir hançer gibi saplanan işgalci siyonist İsrail'in varlığına da acilen son vermelidir. Binlerce yıldır o topraklarda yaşayan Filistinlilerin mülklerini dünkü İsrail uydurduğu 'stratejik mülkümüz' kavramı ile Filistinlilerden çalmak istiyor. Yeni kavramlar uydurup uydurdukları kavramlar ile kendilerine haklar ihdas eden siyonistlere karşı tüm Müslümanlar buralara Kur'ani tabirle 'kutsal toprağımız' diyerek sahip çıkmalıdırlar.
*Stockholm Sendromu: Bir insanın kendisini zora sokan, üzen şartları kabullenmesi, benimsemesi hatta savunması, sıkıntıya sokan şartları oluşturan nedenleri görmemesi, ezilmesine rağmen ezenin yanında yer alması olarak da tanımlanabilen Stockholm Sendromu; rehinelerin, kendilerini esir alanların duygularını anlama durumuna gelmeleri ve daha sonrasında suçlulara yardımcı olmaya çalışmaları ve sonunda özdeşim kurmaları halidir.
Arakan, Doğu Türkistan, Filistin, Bosna, Afrika, Türkmenler, Çeçenler, Araplar… Soykırımları sadece seyrediyoruz. Buna o kadar alıştırıldık ki! Acımız, duamız, vicdanımızın sesi bir sonraki katliama kadar sürüyor.
Cinayetleri, soykırımları, cesetleri, işkence görmüş bedenleri görmek artık bizleri pek etkilemiyor. Hâlbuki çok yakın zamanlara kadar bile bu kadar duyarsız değildik.
İslam düşmanları için her zaman, 'en iyi Müslüman ölü Müslümandır.' Her türlü yalan ve hilelerle Müslüman soykırımına meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Bırakın gayrimüslimleri bir kısım şuursuz Müslümanlarda bunlara inanmaya başladı. Bunlara kanmayanlar ise yine aynı mihraklar tarafından vahşi, ilkel, terörist olarak nitelendiriliyorlar.
Bu siyonist haçlı zihniyeti İslam dünyasını kuşattı ve topraklarımızdan önce zihinlerimiz ele geçirildi. Müslümanlar bilerek ya da bilmeyerek onların askeri haline getirildiler. Artık haçlı ordularına gerek kalmaksızın Müslümanlar birbirlerinin kuyusunu kazar, öldürür, yok eder hale geldiler.
Siyonist haçlı melunlar bu kıyımda kendi beşeri, mali ve askeri kaynaklarını kullanmadıkları gibi bir de Müslümanlara silah satarak vahşetlerini ve sömürülerini katmerlendiriyorlar. Kendilerine dünyanın sahibi, efendisi imajı vererek kargaşa ve savaş ortamlarında aç kurtlara taş çıkartırcasına hem de herkesin gözü önünde her türlü zenginliği de yağmalayıp götürüyorlar.
Arakan’a çok üzülüyoruz. Ancak bu yetmez… Yaptığımız maddi yardımlar da vicdanımızı temizleyemez. Bugün Arakan yarın başka bir Müslüman belde. Bu aralıksız süren bir kıyım ve sömürü. "Buna sebep BM veya NATO'dur" diyemez. Çünkü asıl suçlu kendileridir. Çoğu zaman el altından kimi zaman -Bosna'daki gibi- açıkça Müslüman katliamı yaparlar. Kuruluşlarından bu yana hiçbir Müslüman ülkeye bir faydaları olmamıştır. Zaten onların varlığının esas sebebi önce Küçük İsrail'i arkasından Büyük İsrail'i kurmaktı.
Bu meyanda şimdilerde Büyük Ortadoğu işgali ile meşguller. Müslüman idareciler İslam'ı ve Müslümanları yok etmek için kurulmuş, 'yeşili' düşman rengi olarak gören bu kurumların kapılarına gitmeyi bırakmalılardır. Aslında bunların gerçek yüzünü bilen işbirlikçi liderler halklarına zulme karşı sanki bir şey yapıyormuş görüntüsü vermek için buralara müracaat ediyorlar.
Olmayan Ermeni soykırımı ile ilgili anıtlar diken, meclislerinde özel oturumlar düzenleyen, tasarılar kanunlar hazırlayan ülkeler şu anda yaşanan Müslüman soykırımları için ne yapıyorlar? Burma (Myanmar) devlet başkanına 'Nobel Barış Ödülü' de dâhil olmak üzere birçok insan hakları ödüllerini veren uluslararası kuruluşlar niçin bu ödülleri geri almıyorlar?
İSLAM DÜNYASI ARTIK KENDİSİNİ KANDIRMAYI BIRAKMALI, SANİYE KAYBETMEKSİZİN İSLAM BM'SİNİ VE İSLAM NATO'SUNU KURMALIDIR. Artık D-8'de tekrar aktif hale getirilmelidir. İSLAM ORDUSU KURULARAK NEREDE BİR ZULÜM VAR İSE ORAYA MÜDAHALE EDİLMELİDİR. Dünyada adalet ancak bu yolla tesis edilebilir.
İslam NATO'su aslında dünyanın bağrına hain bir hançer gibi saplanan işgalci siyonist İsrail'in varlığına da acilen son vermelidir. Binlerce yıldır o topraklarda yaşayan Filistinlilerin mülklerini dünkü İsrail uydurduğu 'stratejik mülkümüz' kavramı ile Filistinlilerden çalmak istiyor. Yeni kavramlar uydurup uydurdukları kavramlar ile kendilerine haklar ihdas eden siyonistlere karşı tüm Müslümanlar buralara Kur'ani tabirle 'kutsal toprağımız' diyerek sahip çıkmalıdırlar.
*Stockholm Sendromu: Bir insanın kendisini zora sokan, üzen şartları kabullenmesi, benimsemesi hatta savunması, sıkıntıya sokan şartları oluşturan nedenleri görmemesi, ezilmesine rağmen ezenin yanında yer alması olarak da tanımlanabilen Stockholm Sendromu; rehinelerin, kendilerini esir alanların duygularını anlama durumuna gelmeleri ve daha sonrasında suçlulara yardımcı olmaya çalışmaları ve sonunda özdeşim kurmaları halidir.