Türkiye resmi olarak başkanlık sistemine geçene kadar emanetçi bir başbakana sahip oldu. Davutoğlu ataması yapılmış bir bürokrattan farksız, zaten bu hal davranışlarına da yansıyor. Tek söz sahibi Erdoğan, fiilen başkanlık sistemine geçilmiş durumda. Milletimiz buna alıştırılıyor ve iş sandığa geldiğinde 'zaten'ler devreye girecek.
Psikolojik zeminlerin hazırlandığı bir süreç yaşıyoruz. Başkanlık sisteminin dışında yüksek mahkemelere karşı yapılacak bir operasyonun da zemini hazırlanıyor. Adli yıl açılışında yaşananlar bu sürecin bir parçası gibi gözüküyor. İktidar bütün kurumların kayıtsız şartsız emri altında olmasını istiyor.
Güçler ayrılığı tek kişinin hâkim olduğu bir yapıya doğru gidiyor. İktidardan nemalananlar bu durumdan çok memnun. Ancak bu kesim tek başlarına iktidara gelmeden önce hep "adalet bir gün size de lazım olur" diyerek karşı mahalleyi dizginlemeye çalışırdı. Şimdi dönüp kendilerine bakmaları gerek, bu yol çıkmaz sokak!
Bu sürecin kaybedenlerinden biriside MHP oldu. Bahçeli cumhurbaşkanlığı seçim döneminde CHP ile adeta bir ve beraber hareket ederek farklarının olmadığını bir kez daha gösterdi. Gazze'de soykırımın yaşandığı bir dönemde Erdoğan'ın Filistin’i milli mesele olarak gördüğünü söylemesi eminim ki MHP tabanını da çok rahatsız etmiştir. Durumu kurtarmak için Türkmenlerin dramını ileri sürdü. Siyonist İsrail’in Filistinlilere uyguladığı soykırıma küresel güçlerin gözlerini kapadığı ve karşı çıkanları aforoz ettiği dönemde Bahçeli güç odaklarına mesaj verme gayreti içerisine girdi. Küresel güçlere selam, parti içinde İslami hassasiyeti olanlara 'ayağınızı denk alın!' mesajı niteliğindeki bu söz ve davranışları kendisini de partisini de bitiriyor.
Bütün bu koltuk savaşları esnasında 'Kürdistan'nın da psikolojik zemini hazırlanıyor. Ordu dahi bir haber kanalı gibi çalışıyor. Sitesinden olayları duyurmakla yetiniyor. Hâlbuki olayları önleme, çıktığında bastırması gereken kurum kendisi. Asker Diyarbakır'daki hava üssünü de kaldırdı. Bunun sebebi nedir? Suriye, Irak bu haldeyken çekilmesinin makul tek bir sebebi yok. Görülen o ki bu bölge şimdiden kurulması planlanan Kürdistan’a bırakıldı.
Yaşanan bir felakette insan bir defa üzüldükten sonra bu felaketi sanki bir sahne gösterisi gibi seyretmeye başlarmış. Siyonizmin dünyadaki ve Türkiye’deki vahşi oyunlarına karşı dünya milletlerinin ve bizim durumumuzda aynen bu.
Ülkemizdeki ve dünyadaki bu vahşete karşı bizler hedeflerimizi belirlemeliyiz. Hatta bu hedeflerin gerçekleşmiş halini zihnimizde tümüyle, en ince ayrıntısına kadar tasvir etmeliyiz. Bir olayın yazılı tasviri, o olayın zihindeki temsili ile tamamlanıyor. Biz Müslim, gayrimüslim bütün zulüm altındaki insanlar için İslam NATO’'unu, İslam BM'ni, İslam Birliğini kurmalıyız! Her yere barış ve adalet götürmeliyiz! Zulüm altındaki insanlar hangi din ve ırktan olursa olsun kurtarmalıyız! Bunu yapabiliriz! Bu birliği önce zihnimizde bir kursak, gerisi inanın o kadar kolay gelecek ki…
Psikolojik zeminlerin hazırlandığı bir süreç yaşıyoruz. Başkanlık sisteminin dışında yüksek mahkemelere karşı yapılacak bir operasyonun da zemini hazırlanıyor. Adli yıl açılışında yaşananlar bu sürecin bir parçası gibi gözüküyor. İktidar bütün kurumların kayıtsız şartsız emri altında olmasını istiyor.
Güçler ayrılığı tek kişinin hâkim olduğu bir yapıya doğru gidiyor. İktidardan nemalananlar bu durumdan çok memnun. Ancak bu kesim tek başlarına iktidara gelmeden önce hep "adalet bir gün size de lazım olur" diyerek karşı mahalleyi dizginlemeye çalışırdı. Şimdi dönüp kendilerine bakmaları gerek, bu yol çıkmaz sokak!
Bu sürecin kaybedenlerinden biriside MHP oldu. Bahçeli cumhurbaşkanlığı seçim döneminde CHP ile adeta bir ve beraber hareket ederek farklarının olmadığını bir kez daha gösterdi. Gazze'de soykırımın yaşandığı bir dönemde Erdoğan'ın Filistin’i milli mesele olarak gördüğünü söylemesi eminim ki MHP tabanını da çok rahatsız etmiştir. Durumu kurtarmak için Türkmenlerin dramını ileri sürdü. Siyonist İsrail’in Filistinlilere uyguladığı soykırıma küresel güçlerin gözlerini kapadığı ve karşı çıkanları aforoz ettiği dönemde Bahçeli güç odaklarına mesaj verme gayreti içerisine girdi. Küresel güçlere selam, parti içinde İslami hassasiyeti olanlara 'ayağınızı denk alın!' mesajı niteliğindeki bu söz ve davranışları kendisini de partisini de bitiriyor.
Bütün bu koltuk savaşları esnasında 'Kürdistan'nın da psikolojik zemini hazırlanıyor. Ordu dahi bir haber kanalı gibi çalışıyor. Sitesinden olayları duyurmakla yetiniyor. Hâlbuki olayları önleme, çıktığında bastırması gereken kurum kendisi. Asker Diyarbakır'daki hava üssünü de kaldırdı. Bunun sebebi nedir? Suriye, Irak bu haldeyken çekilmesinin makul tek bir sebebi yok. Görülen o ki bu bölge şimdiden kurulması planlanan Kürdistan’a bırakıldı.
Yaşanan bir felakette insan bir defa üzüldükten sonra bu felaketi sanki bir sahne gösterisi gibi seyretmeye başlarmış. Siyonizmin dünyadaki ve Türkiye’deki vahşi oyunlarına karşı dünya milletlerinin ve bizim durumumuzda aynen bu.
Ülkemizdeki ve dünyadaki bu vahşete karşı bizler hedeflerimizi belirlemeliyiz. Hatta bu hedeflerin gerçekleşmiş halini zihnimizde tümüyle, en ince ayrıntısına kadar tasvir etmeliyiz. Bir olayın yazılı tasviri, o olayın zihindeki temsili ile tamamlanıyor. Biz Müslim, gayrimüslim bütün zulüm altındaki insanlar için İslam NATO’'unu, İslam BM'ni, İslam Birliğini kurmalıyız! Her yere barış ve adalet götürmeliyiz! Zulüm altındaki insanlar hangi din ve ırktan olursa olsun kurtarmalıyız! Bunu yapabiliriz! Bu birliği önce zihnimizde bir kursak, gerisi inanın o kadar kolay gelecek ki…