Türkiye olarak ilim ve teknolojide büyük ataklar yapmamız, buluşlara imza atarak hayata geçirmemiz gerekiyor. Ağır sanayi hamleleri gerçekleştirerek, en ileri teknolojiye sahip arabalar, telefonlar, bilgisayarlar üretmeliyiz.
Sanayi devrimi ile geride kalan Müslüman dünya yeni bir devrim yaparak maddi üstünlüğü tekrar ele geçirmelidir. İnsanlık tarihindeki bütün önemli buluşlar, keşifler Müslümanlar tarafından yapılmış gayrimüslimler ise el çabukluğu ile bunları çalarak kendilerine mal etmişlerdir. Müslümanların bunlara kanıp aşağılık komplesine kapılması bir garabettir.
Ayağa kalkmak için bizim asıl ilim irfan yolunda ilerlememiz, üretim yapmamız gerekiyor. Bunu istemeyen şer odaklar önümüzü kesmek için kalkınmanın, gelişmenin yolu olarak bize nerede ise sadece turizm sektörünü gösteriyorlar.
Bacasız fabrikadır diyerek sadece hizmet-eğlence sektörüne ağırlık vermemiz isteniyor. Dünyada hangi ülke sadece turizm ile ihya olmuştur? Türkiye gibi tarihi misyonu liderlik olan bir ülkenin bu duruma düşmesi tam bir züldür. ANAP döneminde başlayan bu şuursuz gidişat maalesef halâ devam ediyor.
Şuursuzluk her yerde olduğu gibi bacasız fabrika olduğu ileri sürülen turizm sektöründe de kendisini gösteriyor. Avrupa'da turistler bulundukları yerin nizamına, kurallarına uyarlar. Yerli halkın ayrı-özel bir yeri ve önceliği vardır. Tarihi eserleri, yolları, ağaçları, her şeyleri değerlidir. Kendilerini ağırdan satarlar. Fotoğraf çektirmek için bile olsa tarihi/turistik bir havuzun kenarına bir an otursanız hemen yüksek para cezaları ile karşılaşabilirsiniz.
Bize gelince turizm-hizmet sektörü tam bir 'uşaklık' olarak anlaşılıyor. Parasız pulsuz, işsizlik maaşı ile ülkemize gelip tura ödediği para dışında nerede ise hiçbir şey harcamayan bitli turistler canları ne isterse yapıyorlar. Bunları memnun etmek için her şeylerine eyvallah deyip bir de el üstünde tutuluyorlar. Kendi vatandaşımız olan yerli turistler ise yeri gelip insan yerine bile konulmadıklarından hak ettikleri değeri görmüyorlar öyle ki, turist rehberleri bile canları istediğinde bu insanları azarlama hakkını kendilerinde görebiliyor.
Tüm şahsiyetimizi ayaklar altına atarak, ne olursa olsun 'yeter ki gelsin' denilen yabancı turistinde gele gele sosyal, kültürel, ekonomik, en alt seviyedekileri geliyor. Asıl para harcayan, yüksek gelire sahip üst seviyeler kendilerini özel hissetmek istedikleri ve bizden buna uygun hizmeti alamadıkları için ülkemizi tercih etmiyorlar.
Her alandaki ahlaki zafiyet ve şuursuzluk bu sektörde de kendisini fazlasıyla gösteriyor. Yalan ve yanıltıcı bilgiler, çifte rezervasyon rezaletlerinin üstüne bir de kötü davranışlar sergileniyor. Sırf turizm diyerek camilerin yanına fütursuzca içkili yerler açılıyor, tarihi yerler meyhaneye dönüştürülüyor. Müslüman Türkiye'de şarabıyla meşhur! Beldelerde kapalı kadınlar su satar gibi içki satıyorlar. Dini mekânlara, camilere kıyafetlerinin uygun olup olmadığına bakılmaksızın 'aman o turist karışmayın' denilerek neredeyse çıplak bir şekilde girmelerine göz yumuluyor.
Her konuda ve alanda olduğu gibi ahlaklı, şuurlu ve şahsiyetli bir turizm anlayışına ihtiyacımız var. Aksi halde günü kurtarmaya çalışan, bu uğurda bütün değerlerini ayaklar altına seren sektörden geriye hüsrandan başka bir şey kalmayacak.
Turizm gelişme ve kalkınmada sadece bir yan yol olabilir, gelir kalemlerinden birisi olabilir ancak asla ana hedef, anayol olamaz.