Siyonistler ve kuklaları Arap Baharı diyerek insanları kandırdılar. Amaçları son kullanma tarihi geçmiş uşaklarını yenisi ile değiştirmekti. Birçok yerde başarılı oldular, yeni uşakları ile sömürüye devam ettiler ancak Mısır farklıydı.
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin zaferi kaçınılmazdı. O zaman Türkiye’de Erbakan’a yaptıkları gibi Müslümanlar en olumsuz şartlarda başa geçip başarısız olmalı ve halkın güvenini kaybetmeliydiler, başarılı olurlarsa o zaman da darbeyle indirilmeliydiler. Türkiye’de 11 ayda indirdikleri hükümeti Mısırda 1 yılda indirdiler.
'Arap Baharı'nı planlayan, halka "idarecilerinizi kendiniz seçin" diyen vampirlerin sistemi cennetmekân Erbakan Hocamın tabiri ile demokratur. Her hâlükârda kendi adamlarını seçtirdikleri hileli bir sistem. Sonra da halka “bakın siz seçtiniz” derler. Demokrasi evazeleri ile ortalığı çınlatanlar biraz gözlerini açarlarsa demokraturu görürler.
Kâfirler, zındıklar, münafıklar! Bütün Müslüman ülkeleri, dünyayı karıştıranlar bunlardır. Müslümanlara kan kusturmaktan, böcekler gibi öldürmekten, soykırımdan, işkence yapmaktan zevk alırlar. Bunlar insanlığın başına beladır. Bunlardan hiçbir hayır gelmez, çünkü şerden beslenirler. Yalan, iftira, hile, komplo, kan, kin, suikast, fitne, fesat … cümle kötülükler bunların hayat kaynağıdır.
1400 sene sonra ilk defa bir Hıristiyan Mısır’a başkan oldu, Cumhurbaşkanlığı görevine getirildi. Mısır’da çağdaşlar, demokratlar, laikçiler çıldırdı, resmen zil takıp oynadılar. Ekranlarda tabir caizse şükür ayinleri yaptılar. İçindeki tüm kini kusan Kıpti papaz "topraklarımızdan çıkın" diyerek müslümanları Mısır’dan kovma cüretini dahi gösterdi. Arap Baharının kimlerin baharı olduğu, neye hizmet ettiği çok açık görülüyor. Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur adlı soytarı sanki seçilmiş bir cumhurbaşkanı edası ile tiyatro oynamaya devam ediyor. Ancak bu trajikomik bir tiyatro. Darbeyle gelen Mansur, halkın çoğunluğunun seçtiği Mursi’nin zorbalıkla indirilmesi karşısında hayâsızca "Bu görevi bana Mısır halkı verdi. Tiran olmayacağız" diyor. Tiran siz değilseniz kimdir? Tiran tarif edilse o sizin tarifiniz olur. Mansur, halkın duyguları ve isteklerinden, demokrasiye sahip çıkılmasından bahsediyor. Darbenin adı ne zaman demokrasi oldu? Gerçek şu ki firavunlar Müslümanları bir halk hatta insan olarak görmüyorlar. Müslümanların bir fikri, tercihi olacağını kabul etmiyorlar.
Bizim sözde aydınlarımızda Tanzimat’tan buyana uyanamadılar. Hala aynı tas aynı hamam, hem demokrasiden bahsediyor hem de Mısır dâhil tüm darbelere, tüm darbecilere şakşakçılık yapıyorlar. Aslında kimse umurlarında değil kendi nefsani arzularına uyduğu için darbeyi istiyor ve bunu kim yaparsa yapsın kayıtsız şartsız ona tabi oluyorlar. İşin kötüsü heva ve hevesleri uğruna kullanıldıklarının farkında da değiller. O derece narkozlanmışlar!
Mısır asıl şimdi baharını yaşıyor. Müslümanların iktidarı için verilen mücadele gerçek mücadeledir. Kefenleri ile meydanlara inenlerin karşısında hiçbir güç duramaz. Allah yar ve yardımcınız olsun.
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin zaferi kaçınılmazdı. O zaman Türkiye’de Erbakan’a yaptıkları gibi Müslümanlar en olumsuz şartlarda başa geçip başarısız olmalı ve halkın güvenini kaybetmeliydiler, başarılı olurlarsa o zaman da darbeyle indirilmeliydiler. Türkiye’de 11 ayda indirdikleri hükümeti Mısırda 1 yılda indirdiler.
'Arap Baharı'nı planlayan, halka "idarecilerinizi kendiniz seçin" diyen vampirlerin sistemi cennetmekân Erbakan Hocamın tabiri ile demokratur. Her hâlükârda kendi adamlarını seçtirdikleri hileli bir sistem. Sonra da halka “bakın siz seçtiniz” derler. Demokrasi evazeleri ile ortalığı çınlatanlar biraz gözlerini açarlarsa demokraturu görürler.
Kâfirler, zındıklar, münafıklar! Bütün Müslüman ülkeleri, dünyayı karıştıranlar bunlardır. Müslümanlara kan kusturmaktan, böcekler gibi öldürmekten, soykırımdan, işkence yapmaktan zevk alırlar. Bunlar insanlığın başına beladır. Bunlardan hiçbir hayır gelmez, çünkü şerden beslenirler. Yalan, iftira, hile, komplo, kan, kin, suikast, fitne, fesat … cümle kötülükler bunların hayat kaynağıdır.
1400 sene sonra ilk defa bir Hıristiyan Mısır’a başkan oldu, Cumhurbaşkanlığı görevine getirildi. Mısır’da çağdaşlar, demokratlar, laikçiler çıldırdı, resmen zil takıp oynadılar. Ekranlarda tabir caizse şükür ayinleri yaptılar. İçindeki tüm kini kusan Kıpti papaz "topraklarımızdan çıkın" diyerek müslümanları Mısır’dan kovma cüretini dahi gösterdi. Arap Baharının kimlerin baharı olduğu, neye hizmet ettiği çok açık görülüyor. Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur adlı soytarı sanki seçilmiş bir cumhurbaşkanı edası ile tiyatro oynamaya devam ediyor. Ancak bu trajikomik bir tiyatro. Darbeyle gelen Mansur, halkın çoğunluğunun seçtiği Mursi’nin zorbalıkla indirilmesi karşısında hayâsızca "Bu görevi bana Mısır halkı verdi. Tiran olmayacağız" diyor. Tiran siz değilseniz kimdir? Tiran tarif edilse o sizin tarifiniz olur. Mansur, halkın duyguları ve isteklerinden, demokrasiye sahip çıkılmasından bahsediyor. Darbenin adı ne zaman demokrasi oldu? Gerçek şu ki firavunlar Müslümanları bir halk hatta insan olarak görmüyorlar. Müslümanların bir fikri, tercihi olacağını kabul etmiyorlar.
Bizim sözde aydınlarımızda Tanzimat’tan buyana uyanamadılar. Hala aynı tas aynı hamam, hem demokrasiden bahsediyor hem de Mısır dâhil tüm darbelere, tüm darbecilere şakşakçılık yapıyorlar. Aslında kimse umurlarında değil kendi nefsani arzularına uyduğu için darbeyi istiyor ve bunu kim yaparsa yapsın kayıtsız şartsız ona tabi oluyorlar. İşin kötüsü heva ve hevesleri uğruna kullanıldıklarının farkında da değiller. O derece narkozlanmışlar!
Mısır asıl şimdi baharını yaşıyor. Müslümanların iktidarı için verilen mücadele gerçek mücadeledir. Kefenleri ile meydanlara inenlerin karşısında hiçbir güç duramaz. Allah yar ve yardımcınız olsun.