Abone ol
Kitabında 'Bergen'in hayatını anlatan Yavuz Hakan Tok, önemli bir ayrıntıyı ıskalıyor.
'Acıların Kadını' kitabında Bergen'in hayatını anlatan Yavuz Hakan Tok, önemli bir ayrıntıyı ıskalıyor.
Hakan Tok, kitabında 'Bergen'i Adana'ya getiren kişinin Kuyubaşı Gazinosunun sahibi Ahmet (soyadı bilinmiyor) olduğunu yazıyor. Oysa ki, gerçek öyle değil. Belli ki, yazarın oturduğu yerden kulağına fısıldamışlar.
Bergen'i Adana'ya getiren kişi ünlü gazinocu Topal lakabı ile tanınan Selahattin Erbaş'tan başkası değil.
Bergen'in Adana serüvenini Topal Selahattin'den dinleyelim:
"1976 senesinde Marmara Barı'nı çalıştırıyordum. Yanımda idarecilik yapan Niyazi Özcan'ı Ankara'ya solist anlaşmaları yapmak üzere gönderdim. O zamanlar gazinolar şimdiki barlar gibi çalışmazdı. Sahne kadrosu ile özel sözleşmeler yapılırdı. Anlaşma öncesi çalıştıkları yerlere gidilir, avansları verilir, maaşları belirlenirdi.
Bekardım. Bergen'le dost hayatı yaşamaya başladık. Biraz zaman geçti. Birlikte Ankara'ya ailesini ziyarete gittik. Yeni Mahalle'de oturuyorlardı. Kirada yaşıyorlardı. Çok fakirlerdi, bir şeyleri yoktu. Annesinin ismi Sabahat'ti, babası da adaşımdı, adı Selahattin'di. Bunların ataları Mısır'dan gelme idi. Mısır Araplarıydılar. Durumlarını görünce aldım bunları Karamürsel'e götürdüm. Halılarını, mobilyalarını aldım. Adeta yeni bir ev dizdim. 2-3 gün daha kaldıktan sonra birlikte Adana'ya döndük.
Bergen Araba kullanmasını biliyordu, ancak ehliyeti yoktu. Ben de aynı durumdaydım.İkimiz de aynı zamanda başvuru yaparak ehliyetimizi aldık. Bergen'in ehliyet numarası 58359, benimki ise 58360'dı.
Felaketi, Azrail'i olacak; Halis Serbest'le tanışıyor. Kuyubaşı Gazinosunun sahibi ile Halis Serbest arkadaşmış. Halis Bergen'e bekar olduğunu söylemiş.
Halis Serbet'le, ünlü Devecilerin klübünde karşılaşır kumar oynardım. Deveciler çok yakın dostlarımdı. Bu kulüpte, Ankara Emniyet Müdürü (sonradan Adana Belediye Başkanı oldu) Selahattin Çolak ve kardeşi Hanifi ile kumar oynardık.
Halis, Bergen'le evlenmek istiyor. Bergen konuyu bana açınca, "Beni enterese etmiyor, istediğini, istediğin kişi ile yapabilirsin" dedim. Bu arada, adamlarıma Halis'i araştırmalarını yaptırdım. Sonucunda da, evli barklı olduğunu, 3 tane de çocuğunun bulunduğunu öğrenerek, Bergen'e bildiklerimi aktardım. Bergen dik kafalı bir insandı. Halis'in evli ve çocuklu olduğunu bile bile gitti evlendi. Söz dinleyen biri değildi. Kendisi için iyi şeyler düşünen kişileri dinlemez, bildiğini yapar, sonra da bundan zarar gördüğünde, gelir af diler, "beni kurtar" derdi. Bir ara Kozan'a gitmiş, Halis'le orada yaşamış.
Galleria'nın olduğu yer eskiden Portakal bahçesiydi. Numune isimli pavyonu işletiyordum. Adamlarımdan birisi yanıma gelerek, "sizi biri genç diğeri yaşlı iki bayan soruyor" dedi. Çıkıp baktım; Bergen'le annesi gelmişler. "Hayırdır inşallah" dedim. Bergen evden kaçtığını söyledi. Halis sadistlik yapmış. Bergen'in vücudunda sigara söndürmüş, Bacaklarına sigara basmış. Dinledikten sonra, "Ben sana bu adam böyle biri demedim mi?" diye sordum. Aldım evime götürdüm. İki tane evim vardı. Birisi Adanaspor'un üzeri 11. Kat. Diğeri de 50. Yıl mevkiinde.. Anahtarı verdim. "Oturun burada" dedim. Menekşe Kardeşlere de telefon açtım. "Buradan telefon geldiğinde, yiyecek içecek ne varsa benim hesabıma yazın" talimatını verdim. Bir hafta kadar durdular. Bu sürede Bergen'e elimi bile sürmedim. İzmir'e giderek fuarda sahneye çıkacağını söyledi. Bir süre sonra haber geldi. Halis, Bergen'in yüzüne kezzap attırmış. Hastaneye yattı. Beni aradı. Gittim, "Bu adam böyle demedim mi" dedim.
Aradan uzun zaman geçti. Bacımlarla otururken Bergen geldi. Yüzünün yarısını saçıyla kapatmış. Vücudunun bir kısmı yanmış. Bir müddet yine bana sığındı. Biti kanlanınca yne duramadı. Kayseri'ye gitti.
Kayseri'den dönerken Pozantı'da Halis taraından öldürüldü. Halis hakkında da en son 'Çocuk Tecavüzünden' Kozan'da cezaevine girdiğini duydum.
Not: Yavuz Hakan Tok'un yayınladığı 'Acıların Kadını' adlı kitabı ile ilgili konuşan Selahattin Erbaş, yazara ulaşarak yaşanan gerçek olayları izah ederek kitapta yer alan yanlış ifadelere açıklık getirdiklerini ancak "istediğinizi yapabilirsiniz" yanıtını aldığını kaydetti. Bergen ile olan yaşanmış tüm doğruları Adana Haber Net'e anlattığını söyledi.
Hakan Tok, kitabında 'Bergen'i Adana'ya getiren kişinin Kuyubaşı Gazinosunun sahibi Ahmet (soyadı bilinmiyor) olduğunu yazıyor. Oysa ki, gerçek öyle değil. Belli ki, yazarın oturduğu yerden kulağına fısıldamışlar.
Bergen'i Adana'ya getiren kişi ünlü gazinocu Topal lakabı ile tanınan Selahattin Erbaş'tan başkası değil.
Bergen'in Adana serüvenini Topal Selahattin'den dinleyelim:
"1976 senesinde Marmara Barı'nı çalıştırıyordum. Yanımda idarecilik yapan Niyazi Özcan'ı Ankara'ya solist anlaşmaları yapmak üzere gönderdim. O zamanlar gazinolar şimdiki barlar gibi çalışmazdı. Sahne kadrosu ile özel sözleşmeler yapılırdı. Anlaşma öncesi çalıştıkları yerlere gidilir, avansları verilir, maaşları belirlenirdi.
Niyazi Özcan Ankara'dan beni aradı. "Sesi çok güzel bir kız var. Fakat, yaşını büyütmüş. Esas yaşı 16 ama 18 olarak göstermiş kendisini" diye bilgi verdi.O tarihlerde 20 yaşındaki bayanlar bar, pavyon, gazino gibi yerlerde çalışamazdı. Alt yaş limiti 22 idi. Müdürüme "o kızı getir" dedim. 8000 lira avans ve 800 lira yevmiye ile anlaşmasını yaptırarak Adana'ya getirdim. Adı, Bergen'di, doğum tarihi söylendiği gibi 1960'dı. Evime götürdüm. Evim Adana'nın en güzel iç mimarisi ile yapılmıştı. Gazeteciler, Sinemacılar Adana'ya geldiklerinde metnini duydukları evimi ziyaret etmeden gitmezlerdi. Bergen'i, yaşı ufak oluşundan dolayı sahneye gizlice çıkartıyordum. Polis kontrole geldiğinde yanıma oturtuyor, 'müşteri' diyordum. Muazzam bir sesi vardı.
Bekardım. Bergen'le dost hayatı yaşamaya başladık. Biraz zaman geçti. Birlikte Ankara'ya ailesini ziyarete gittik. Yeni Mahalle'de oturuyorlardı. Kirada yaşıyorlardı. Çok fakirlerdi, bir şeyleri yoktu. Annesinin ismi Sabahat'ti, babası da adaşımdı, adı Selahattin'di. Bunların ataları Mısır'dan gelme idi. Mısır Araplarıydılar. Durumlarını görünce aldım bunları Karamürsel'e götürdüm. Halılarını, mobilyalarını aldım. Adeta yeni bir ev dizdim. 2-3 gün daha kaldıktan sonra birlikte Adana'ya döndük.
Bergen Araba kullanmasını biliyordu, ancak ehliyeti yoktu. Ben de aynı durumdaydım.İkimiz de aynı zamanda başvuru yaparak ehliyetimizi aldık. Bergen'in ehliyet numarası 58359, benimki ise 58360'dı.
Bergen'le ilişkimizi ilerlettik. Çok iyi bir insandı ancak içkiye karşı büyük zaafı vardı, çok içerdi. Ben de içkiden, sigaradan bugün bile nefret ederim. Hayatımda hiç içmedim. Bergen'i bu konuda çok ikaz ettim, beni dinlemedi. Sonunda, "bu şekilde devam edersen seninle birlikteliğimizi sürdüremeyiz" dedim. Bir süre sonra da ayrılarak geri gönderdim. 10 gün sonra tekrar geldi, gitti. Bir daha geldi, bir daha gitti. Son olarak Kuyubaşı isimli bir gazinoya geçti. Gazinocu Bergen'e araba sözü vererek kandırmış. Parasını vermemiş, boş sözleşmeye çalıştırmış. Bana geldi. gittiği yerin patronunu şikayet etti. Ben de ona, "yerinde durmuyorsun, 3 gün bir ylerde 5 gün başka yerdesin. Ne yapmak istediğini anlamış değilim" dedim, ilgilenmedim.
Felaketi, Azrail'i olacak; Halis Serbest'le tanışıyor. Kuyubaşı Gazinosunun sahibi ile Halis Serbest arkadaşmış. Halis Bergen'e bekar olduğunu söylemiş.
Halis Serbet'le, ünlü Devecilerin klübünde karşılaşır kumar oynardım. Deveciler çok yakın dostlarımdı. Bu kulüpte, Ankara Emniyet Müdürü (sonradan Adana Belediye Başkanı oldu) Selahattin Çolak ve kardeşi Hanifi ile kumar oynardık.
Halis, Bergen'le evlenmek istiyor. Bergen konuyu bana açınca, "Beni enterese etmiyor, istediğini, istediğin kişi ile yapabilirsin" dedim. Bu arada, adamlarıma Halis'i araştırmalarını yaptırdım. Sonucunda da, evli barklı olduğunu, 3 tane de çocuğunun bulunduğunu öğrenerek, Bergen'e bildiklerimi aktardım. Bergen dik kafalı bir insandı. Halis'in evli ve çocuklu olduğunu bile bile gitti evlendi. Söz dinleyen biri değildi. Kendisi için iyi şeyler düşünen kişileri dinlemez, bildiğini yapar, sonra da bundan zarar gördüğünde, gelir af diler, "beni kurtar" derdi. Bir ara Kozan'a gitmiş, Halis'le orada yaşamış.
Galleria'nın olduğu yer eskiden Portakal bahçesiydi. Numune isimli pavyonu işletiyordum. Adamlarımdan birisi yanıma gelerek, "sizi biri genç diğeri yaşlı iki bayan soruyor" dedi. Çıkıp baktım; Bergen'le annesi gelmişler. "Hayırdır inşallah" dedim. Bergen evden kaçtığını söyledi. Halis sadistlik yapmış. Bergen'in vücudunda sigara söndürmüş, Bacaklarına sigara basmış. Dinledikten sonra, "Ben sana bu adam böyle biri demedim mi?" diye sordum. Aldım evime götürdüm. İki tane evim vardı. Birisi Adanaspor'un üzeri 11. Kat. Diğeri de 50. Yıl mevkiinde.. Anahtarı verdim. "Oturun burada" dedim. Menekşe Kardeşlere de telefon açtım. "Buradan telefon geldiğinde, yiyecek içecek ne varsa benim hesabıma yazın" talimatını verdim. Bir hafta kadar durdular. Bu sürede Bergen'e elimi bile sürmedim. İzmir'e giderek fuarda sahneye çıkacağını söyledi. Bir süre sonra haber geldi. Halis, Bergen'in yüzüne kezzap attırmış. Hastaneye yattı. Beni aradı. Gittim, "Bu adam böyle demedim mi" dedim.
Aradan uzun zaman geçti. Bacımlarla otururken Bergen geldi. Yüzünün yarısını saçıyla kapatmış. Vücudunun bir kısmı yanmış. Bir müddet yine bana sığındı. Biti kanlanınca yne duramadı. Kayseri'ye gitti.
Kayseri'den dönerken Pozantı'da Halis taraından öldürüldü. Halis hakkında da en son 'Çocuk Tecavüzünden' Kozan'da cezaevine girdiğini duydum.
Not: Yavuz Hakan Tok'un yayınladığı 'Acıların Kadını' adlı kitabı ile ilgili konuşan Selahattin Erbaş, yazara ulaşarak yaşanan gerçek olayları izah ederek kitapta yer alan yanlış ifadelere açıklık getirdiklerini ancak "istediğinizi yapabilirsiniz" yanıtını aldığını kaydetti. Bergen ile olan yaşanmış tüm doğruları Adana Haber Net'e anlattığını söyledi.
Yorum Yazın