Bir an için seçimlerin bittiği, sandıkların tamamen açılıp sonuçların gözler önüne serildiği o ana gidelim.
Ne güzel söylemiş alimlerin padişahı..
"Edep sahibi yediği tokadın sahibini aramaz sebebini arar"
***
Bir an için seçimlerin bittiği, sandıkların tamamen açılıp sonuçların gözler önüne serildiği o ana gidelim.
Öncelikle belirtelim:
Kimse niyet okumaya kalkmasın, bu kişisel bir talep ve istek değil!
***
AK Parti, 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulduktan 1 yıl sonra, 2002 yılında yapılan seçimler sonucunda 365 milletvekili çıkarak, 'yazar kasa atılan' kaotik bir dönemde, kahir ekseriyetle tek başına iktidara geldi.
20 yıllık iktidarın 10 yıllık süresi içinde güzel şeyler yapıldı..
Şimdilerde ise, kimilerine göre: Miadını çoktan doldurdu, derhal gitmeli!..
Biz işin niyet kısmına girmiyoruz, amacımız, bir iktidarın doğal yıpranma sürecine kaynak yapan, sebep sonuç ihtimallerini gözler önüne sermek!
Takdir her zaman olduğu gibi okurlarındır.
***
Yıpranma sürecinin birinci etkeni fahiş zamlar olarak gösterilebilir. Bu doğru, ancak sadece budur demek yanlış olur.
Halkı canından bezdiren zamlar, "elde var bir"
***
- 15 Temmuz sonrası hukuk camiası başta olmak üzere FETÖ temizliği ne derece etkin yapıldı. Bu kurumlarda hala -astığı astık, kestiği kestik- uygulamalarla vatandaşlar canından bezdiriliyor mu?
- FETÖ elebaşısı Gülen’in dizinin dibinde poz veren siyasilerden, Bank Asya’da kucak dolusu mevduat desteği bulunduran para babalarından kaç tanesi cezalandırıldı, kaçı ihya edildi?
- Devletin ve milletin değil, sırf -Cumhur ittifakı'nın bek’ası için, FETÖ’ye bulaşmış, maddi manevi destek sağlamış, hakkında ceza dosyası birikmiş bildik belediye başkanları, mülki idare amirleri görevde tutulmaya devam ediyor mu? Yargıtay hakimlerine hapis cezaları onansın diye gönderilen bu dosyalarla ilgili baskı yapılıyor mu?
Bunları bir tarafta tutarak ittifakın diğer ortağının genel vaziyetini de analiz edelim:
Bu davanın geçmişte kalan bir mensubu olarak ifade etmek gerekir ki, MHP ve ülkücü kuruluşların genetik kodlarında gayr-ı meşruluk yoktur, farklı fikirlerdeki insanlara karşı tahammülsüzlük, tehdit, saldırı, iftira, sahtekarlık, rejim düşmanları ile işbirliği, tetikçilik, arkadan vurma gibi vatan-millet düşmanlığı yer almaz.
Sorun ülkü davasında değil, bu davanın hasbelkader bir noktasında öne çıkmış, yetki almış ve kendisini komutan, partililerini de kamikaze köle olarak gören bir zihniyet ve bu zihniyete geçit veren yöneticiler değil midir?
1- Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a,
2- Gazeteci Orhan Uğuroğlu’na,
3- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evinin basılma girişimine,
4- Öner Kardeşler’e silahlı saldırıya,
ve daha onlarca, yüzlerce saldırı, 'bu mukaddes davaya' karşı ayıp olmuyor mu, yakışıyor mu?
***
Partili bir baş danışman, Selçuk Özdağ ve Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’nun saldırıya uğramasıyla ilgili gelen tepkiler üzerine, "Üç yumruk için ortalığı ayağa kaldırıyorlar" diyor,
Selçuk Özdağ’a yapılan saldırının soruşturmasını yürüten Savcı Alpaslan tufan organize şekilde tehdit ediliyor,
Ve en önemlisi, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın "Bu hareketin delisi çoktur, talimat filan dinlemezler" sözü ile aba altından sopa gösteriliyor.
***
Gelelim; MHP’nin Kurucusu Merhum Alpaslan Türkeş’in oğlu, Türk Devlet ve toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) Genel Başkanı Tuğrul Türkeş, konuyla ilgili saptamasına;
“Kısır popülizme, pratikte hiçbir karşılık üretemeyen kaba sloganlara ve salt hamasetten beslenmeye muhtaç bir milliyetçilik şablonunun dünya genelinde alan kazandığı aşikardır.”
***
İlaveten,
Ak parti sayesinde kamuda bir yere gelen ne kadar liyakatsiz varsa, bunların halka karşı nefret uyandıran eylemleri elbette ki iktidara fatura edilecektir. (Bu konuya tekrar geleceğiz)
***
Sandık sonuçları üstüne konuşuyorduk değil mi?
Ne güzel söylemiş alimlerin padişahı..
"Edep sahibi yediği tokadın sahibini aramaz, sebebini arar"
Sizce?
harekatin merkezi sarıçamdır.