Karantina günlerim!
Değerli okuyucular adanahaber.net'te bana ayrılan köşede niyetim normalde gezi ve deniz hikayeleri yazmaktı. Fakat Paris dönüşünde karantinaya alındığım için buradan burası ile ilgili yazmak istiyorum.
Uzun ve yorucu 5, 5 ay deniz seferinden sonra izin sürem geldi. Normal şartlar altında 16 Mart'ta Türkiye'de olmam gerekiyordu.
Ancak korona virüsü sebebiyle işler bir anda kötüye sardı. Sabah saatlerinde Fransa Nantes'ten Paris' e sorunsuz şekilde uçtuk. Fakat Paris' e geldiğimizde THY ofisi önünde karmaşa hakimdi. Ofisdeki siyahi bayana sorduğumuzda başkonsoloslukla iletişime geçmemiz istendi. Zorlukla konsolosluk numarasına ulaşabildik.
Acil durum hattı numarası ve mail yoluyla bir form doldurmamız istendi. Bu formda Fransa'da ne amaçla bulunduğumuz, uçuş bilgileri ve kişisel bilgiler yer alıyordu. Bilgilerimizin alındı teyidinden sonra havaalanında beklemememiz söylendi, yakında olan bir otele yerleştik.
Otelde 1 metre kuralı vardi ve restaurant kısmını kullanmaya izin vermiyorlardı. Fransa olağanüstü hal ilan etmiş ve otel harici çoğu yer kapalıydı. Havaalanı marketinden aldığımız konserve salata ve üzümlü keklerimizi yedikten sonra dinlenmeye çekildik. Otel de kimlerin kaldığı belli olmadığı için maske ve eldiveni sürekli kullanmak zorundaydık, çünkü bindiğimiz taksi, havalimanında oturduğumuz koltuklar, kullandığımız lavabolar, metro v.b her yerde virüs olabilirdi. Gece konakladıktan sonra sabah erken saatte telefonum çaldı. Gün içerisinde uçuşun olacağını konsolosluk bildirdi. Hemen havalimanına gitmemiz söylendi. Hızlı kahvaltının ardından havalimanına doğru hareket ettik. Yolda kimsecikler yoktu. Fakat havalimanı THY ofisi kalabalık ve sinirli insanlarla doluydu.
Bilet satış ofisinde konsolosluk görevlileri de çok seri şekilde çalışıyorlardı. Bir gün önce kayıtları alınan kişilerin isimleri okunuyor ve isimleri okunanlar Türkiye'de karantina kuralını kabul ettiğine dair dilekçeyi imzaladıkdan sonra biletleri kesiliyordu.
Bizim uçuşumuz bir gün önce olduğu için hiç bir ücret ödemeden yeni bilet kesilmiş ve hemen check in yaptırmamız gerektiği söylendi. Biletleri olmayanlardan 150 Euro gibi ücret talep ettiler.
Ofis de 1 metre kuralı vardı. Fakat kimse uymuyordu. Virüs o bölümde çok rahat şekilde çoğu kişiye bulaşabilirdi. Uçuş saatine baktığımda uçuş çoktan geçmişti. Özel düzenlenmiş uçak olduğunu ve bizi beklediği söylendi.
Pasaport ve vize kontrolünden sonra uçağa doğru hızlı adımlarla gittik. Uçağa binmeden önce pasaportlarımız alındı ve henüz teslim edilmedi. Uçak girişinde beyaz giyinmiş, eldiven, maske ve gözlüklü 3 sağlık personeli bizi karşıladı. Ateşimiz ölçüldü. Uçak girişinde maske ve eldiven kullanan kabin görevlileri maske dağıttılar ve uçuş boyunca çıkartmamamız gerektiği söylendi.
İlk koltuk benimdi ve yanımda bizleri girişte kontrol eden doktor vardı. Yol boyunca hocayla sohbet ettik. Uçuş esnasında da ateşimiz ölçüldü. Bu esnada bir yolcunun ateşlendiği bilgisi geldi. Onu inişte ambulans bekliyordu.
İnişte bizim için bir hazırlık yapıldığı belliydi. Uçakta bir süre bekletildik. Valizlerimiz piste indirildi. Otobüsler hazırdı. Havalimanına giriş yapmadan direk otobüse bindirildik ve yurda gitmek üzere yola çıktık. Polisler eşliğinde yola devam ediyorduk. Fakat son otobüsdeki sosyal medyaya ve haberlere yansıyan transit yolcunun durumundan dolayı tüm konvoy beklemek zorunda kaldı.
Uzun bekleyişin ardından Başakşehir Kanuni Sultan Süleyman Erkek öğrenci yurduna geldik. Yurda geldiğimizde bizleri beyaz kıyafetli bir sürü insan karşıladı. Yurdun giriş kısmında bir salona aldılar. Yine tek tek isimle çağırdılar. Bilgilerimizi aldılar. Oda numaralarını verdiler. Sonra odamıza çıktık. Önce odalarda biraz karışıklık oldu ama sonra yavaş yavaş her şey düzeldi. Çünkü yurt müdürünün anlattıklarına göre kısa sürede yurt hazırlanmış ve öğrencileri bizim için çıkarmışlardı. Onlar adına gerçekten çok üzgünüm. Ama emanet aldığım odalarını çok temiz ve düzenli teslim edeceğime söz verebilirim.
Her birey dört kişilik odada tek kalıyordu. Yurt normal standartların üstünde, otel konforunu aratmayan nitelikteydi. Çalışma odası, yatak odası, wc, banyo ve buzdolabı ile donatılmıştı. Öğrencilik yıllarımda böyle yurtlar olsaydı kesin evde değilde yurtta kalırdım. Umreden gelenlerin yurt olayından sonra tedbir almış olmalılar ki, her koridorda polisler bekliyordu. Polisler gerçekten çok iyi ve kibarlardı.
O gün yorgunlukla nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum. Komşu odalardaki arkadaşlarım genel olarak Paris' ten gelen öğrenci yada çalışanlardan oluşuyordu. Az bildiğim Fransızcayı onlar sayesinde kapıdan kapıya yaptığımız pratiklerde geliştiriyorum.
Karantinada üçüncü gün dolmak üzereyken çay servisi olacağını duyuru yapmaları koridorda alkış tufanına neden oldu. Bende gerçekten çayı bu kadar özlediğimi hatırlamıyorum. Allah yokluğunu vermesin, çoğu şey yoklukta daha da bir değer kazanıyor.
Kapı altından atılan duyuru kağıdında karantina süresi boyunca Istanbul'da tanıdığı olanlar kapalı olmak koşulu ile giysi, yiyecek, kişisel ihtiyaç malzemeleri vb. tedarik edilebileceği yazıyordu. Ayrıca market ihtiyacı içinde görevli konulması bizleri çok memnun etti. Yemek, temizlik vb ihtiyaçları Belediye, Kızılay, Afad, Valilik, Milli Eğitim ve Yurt müdürlüğü sağlamaktadır. Yine karantina hakkında bilinen ve bilinmeyenleri anlatmaya çalışacağım. Umarım bu virüs dünyamızı kısa sürede terk eder. Sağlıcakla kalın...
Yorum Yazın