Mor Cepken..
"Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" diyor şair Ataol Behramoğlu…Yaşanmışlığın hikayesidir tecrübe dedikleri şey…
Geçenlerde sosyal medyada gezinirken bir paylaşım dikkatimi çekti. 'Mor Çatı' başlıklı yazıya göre Yörük kızlarının çeyizine ilk önce mor cepken konulurmuş. Kenarları sarı sim ve simgelerle işlenmiş yelek biçiminde mor renkli bir giysi olan bu mor cepken evlilikte yeri zamanı geldiğinde yörük kadınının erkeğine karşı kullandığı bir boşanma özgürlüğünün simgesiymiş. 'Mor çatı' adı da oradan gelmekteymiş.
Evli yörük kadını ihanete uğrayınca ya da kocası tarafından aşağılanıp şiddete uğramışsa Mor cepkeni giyip herkesin görebileceği bir yere otururmuş. Bu hareket "ben bu adamı boşadım" demekmiş. Boşadığı kocası evinden dışarı çıkamaz, kahveye gidemez, kimse yüzüne bakmazmış.
Erkek bir şekilde ödün verip karısının gönlünü alıp mor cepkeni çıkartamazsa kimse ona kız vermez ömür boyu dul kalırmış. Göçebe olarak yaşayan yörük kadınına tanınan hakka ve özgürlüğe bugün bile gıpte etmemek elde değil doğrusu. Kadına uygulanacak olan şiddet, aldatma ya da psikolojik baskıya karşı toplum geleneği olarak gelişmiş müthiş bir otokontrol sistemidir bu gelenek…
Okulumuz İngilizce öğretmeni olan Meltem Poyraz arkadaşımın bu paylaşımını okuduktan sonra acaba mor cepken geleneği günümüzde uygulanamaz mı, ya da günümüze uyarlanamaz mı diye düşündüm.
Mahalle kültüründen sıyrılmış bireysel yaşamaya ve varolmaya alışmış ve duyarsızlaşmış bugünkü yaşam planında mor cepken geleneği pek uygulanası görünmüyor kanımca. Günümüzde kadın mor bir cepken giyip toplum içinde arzı endam etse bile toplumun duyarlılık göstereceğine dolayısı ile de erkeğin forsundan ödün vereceğine kanaatim yok maalesef. Çünkü kadının en büyük düşmanı yine bir kadın
Bir kadına en büyük zararı yine bir kadın veriyor. Kadınlar arasında maalesef birlik yok. Sözgelimi kadın tacize uğramışsa bunu hemcinslerinden saklama yoluna gidiyor. Çünkü böyle bir durumda erkeklerden fazla kadınlar hemcinsini suçluyor.
Geçmişte böyle bir olaya şahit oldum. Olay şöyle gelişti…Evli ve çocukları olan bir kadın tacize uğradığını sözlü ve yazılı olarak ilgili mercilere iletti. Böyle bir durumda duyarlı bir kadın olarak, tacize uğrayan kadının yanında olmak ve o erkeği deşifre ederek aynı zamanda da tacizci erkekten uzak durmak gerekirken, bir çok kadın, tam tersini yapıp sanki pislik bulaşacakmış gibi tacize uğrayan kadından uzak durup bir de 'benim duruşum belli, bana tacizde bulunamaz' söylemleriyle ortada dolaştılar. O kadının yerinde biz de olabilirdik. Bu anlamda 'yazıklar olsun' diyorum. Kadınlar arasında böyle durumlarda asla birlik yok.
Böyle olunca taciz ve şiddet durumlarında günümüzde 'susmak' kadının yazgısı olmuş ne yazıkki. Erkekler böyle durumlarda kendi aralarında hemen birlik olabiliyorlar.
Duyarlı ve algıları açık bir insan olarak gözlemlediğim ya da şahit olduğum olaylar en az yaşamış kadar canımı acıtıyor ve riyakarlıklar midemi bulandırıyor. Sonuçta mor bir cepkenin toplumda oluşturduğu etkiyi ve birliği yaratamıyoruz ve kadınlar kendi aramızda mor bir cepken kadar bile olamıyoruz maalesef…
Yorum Yazın