Saldırganlar Ülkü Ocaklı mıydı | Kimler Azmettirdi?
Bu satırların yazarına 20 Aralık 2019 günü 'Sarıçam Merkezli' her yönüyle kahpelik kokan bir saldırı düzenlendi.
Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay'a yönelik eleştirisel haberlerimiz ardı arkası kesilmeden sürüyordu. Süreçte, "Mustafa Çay Dosyası açılıyor" başlıklı duyurunun üzerinden henüz 10 gün geçmeden saldırı gerçekleşti.
O gün, erken saatlerde evimin önünde beklemeye başlayan üç kişi tarafından, işe gitmek üzere dışarı çıktığımdan itibaren takibe alndım. Ara sokaklardan çıkıldı, ana yollara geçildi. Üç saldırganın bulunduğu araç takipten hiç kopmadı.
Özal Bulvarı üzerindeki bir noktada aracımı park ettiğim anda saldırdılar. Kısa bir arbedenin ardından olay yerinden kaçarak uzaklaştılar.
Çağrımız üzerine olay yerine intikal eden polis ekibi kamera kayıtlarını incelemeye aldı, tutanak tutuldu, saldırganlar aranmaya başlandı,
Turgay Tutkal, Volkan Uysun ve Mehmet Mert Akıllıca, hadisenin gerçekleştiği tarihin 3’üncü günü emniyete giderek teslim oldular. Bu durum akıllarda soru işaretleri yarattı. "Bu üç günde neyin garantisini almış olabilirlerdi?”.
SARIÇAM BELEDİYE BAŞKANI
BİLAL ULUDAĞ DEVREDE
Başkan Bilal Uludağ'ın, Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay ile son derece samimi ilişkiler içinde olduğu herkes tarafından biliniyor. Öyle ki, Mustafa Çay'ın yargılandığı Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesinde tanık olarak dinlenilmesi istenen gazetemiz Editörü Azmi Ertan' dan Çay'ın lehine ifadesini değiştirmesini isteyen Uludağ, daha sonraki günlerde de gözaltına alınan üç saldırgan hakkındaki şikayetten vazgeçmemizi ısrarla talep eden kişiydi. Uludağ her iki durumda da üstlendiği aracı rolü ile dikkat çekiyordu.
Turgay Tutkal, Volkan Uysun ve Mehmet Mert Akıllıca Sarıçam Ülkü Ocakları mensubu idiler. Ceyhan ve Sarıçam Ülkü Ocakları yöneticilerinin inkarına rağmen, üç saldırganın siyasi kimliği bağlantıyı tüm çıplaklığı ile açığa çıkarıyordu.
Üç saldırgan olaydan üç gün sonra savcılığa giderek teslim oldu. Bu esnada da Sarıçam Belediye Başkanı Bilal Uludağ’da Turgut Özal Bulvarında bulunan Venedik Kafeye davet ederek konuşmak istediğini söyledi. Yanında MHP’li eski bir meclis üyesi de vardı. Başkan Uludağ kısa bir sohbetten sonra saldırganlar hakkındaki şikayetimden vazgeçmemi istedi. Kabul etmedim.
Karşı tarafın avukatlık masrafını
Sarıçam Belediyesi mi ödedi?
Sonraki süreçte ülkü ocaklı saldırganlar hakkında kamu davası açıldı. Saldırganlar önceden ezberledikleri cümleyi papağan gibi hep bir ağızdan tekrar ettiler. Karayolunda üstlerine araç sürdüğüm ve küfür ettiğim şeklinde bir dizi yalanı utanmadan sıkılmadan ifade ettiler.. Hakim, savcının 'suçtan kurtulmak için yalan söylüyorlar' mütalaasına rağmen duruşmayı para cezası ile sonlandırdı.
İfade etmek isterim ki, saldırganlar mahkemeyi bir şekilde kandırmış olabilirler, ancak kamu vicdanında mahkum olmuşlardır. Çünkü bu olayı kimin adına yaptıkları açık seçik ortadadır.
Şu olay bile hadisenin odak noktasını vurgulamaya yetmektedir:
"Beni mahkeme sürecinde temsil eden vekilime ödenmesi gereken avukatlık ücretini Sarıçam Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü Avukat Gülşah Görür’ün verdiğine ilişkin ifadeler doğru ise, bu başlıbaşına yeterli kanıt değil midir?"
Bildiğimiz kadar Avukat Görür, özü sözü bir ve de mesleki haysiyeti eksiksiz bir hukukçudur. Olayın canlı bir şahidi varken, inkara yönelerek şahsiyetinden ödün vermesi düşünülebilir mi?
Bir sonraki yazıda:
Ülkü Ocakları Suç Örgütü Olarak mı Kullanılıyor?