Adli makamlardan belgeli, ispatlı, hatta mahkeme kararlı yayınlarımıza şaşılacak ölçüde yanıtlar aldığımız oluyor.
Öyle anlar yaşıyoruz ki, 'Nerde bu devlet, Nerde adalet?' diyesimiz geliyor.
. . .
Geçen yıl, yaptığımız bir haber sonrası büromuz iki kişi tarafından saldırıya uğradı. Büro malzemelerimize zarar verildi. Saldırganlar ellerini kollarını sallayarak geldikleri gibi rahatça çekip gittiler.
Olayın intikali ile birlikte durumu vakit geçirmeden emniyet makamlarına ilettik.
Bir grup polis olay yerine gelerek parmak izi incelemesi yaptı. Yan dairede bulunan sürücü kursunun güvenlik kameralarından görüntüler alındı. Daha sonra emniyet müdürlüğüne davet edilerek ifademize başvuruldu.
Yayınladığımız bir haberin üzerinden kısa bir müddet sonrasında gerçekleşen olay nedeni ile dönemin 'bir kamu il müdüründen' şüphelendiğimi, adını geçirmek suretiyle ifade vermek istediğimi belirtmeme rağmen bu talep ısrarlı şekilde kabul görmedi. Üstüne üstlük bir de akıl vermeye kalktılar.
İfademin eksik alındığına ilişkin şikayetimi daha sonra Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek'e ilettim. "İfadenize karışmaya ne hakları var" dedi. Buna rağmen bir arpa boyu yol alınamadı.
Bu gelişmeler yaşanırken, büro saldırısından kısa süre önce evimin önünde 1 hafta müddetle nöbet tutulduğunu, denk gelmediğim için bir şey yapamadıklarını, bizzat kurgunun içinde yer alan kişiler tarafından öğrendim.
Belli bir siyasi oluşumun içinde yer alan bir başka kişi bu süreçte benimle irtibata geçerek, görevin 'azmettirici' tarafından ilk olarak kendisine teklif edildiğini ancak, verilen sözler tutulmayınca vazgeçildiğini anlattı. Aynı kişi, resmi makamlara bu yönde ifade verebileceğini söylemesine rağmen Adana polisi buna da itibar etmedi.
Son çare olarak durum Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan'a da iletildi.
'Yoğun gündeminden olsa gerek' Başsavcı Yeldan'dan da haber alamadık.
. . .
Çalışma ofisimize yapılan saldırının ana sebebi olan o haberden ötürü Adana Valiliğinin istediği görüntü cd'sinin adı bizde saklı bir çalışan tarafından 'can alıcı bölümünün'silindiğini öğrendim.
Haberden ötürü aleyhimize açılan dava sürecinde ilginç anlar yaşadık. Olayın tarafı iki kadından biri ile bizzat görüştüğümde, haberimizin doğruluğunu -yanımdaki kişinin şahitliğinde- itiraf etmesine, mahkeme aşamasında lehimize şahitlik yaparak doğruları söyleyeceğine söz vermesine rağmen, daha sonra kurum personelinden bir yetkili tarafından baskı altına alınarak aleyhimize döndürüldüğüne tanık oldum.
. . .
Şimdilik bu kadarla yetinelim. Devamını sonraya bırakalım.