Ahmet Duran Çağ, Gökhan Atılgan, Hakan Bülent Yardımcı, Hakan Denizli, Özcan Aladağ, Zeki Kızılkaya..
Paylaşımları, haberleri ya da köşe yazıları bahane edilerek, hedef haline getirilen eli sadece kalem tutan bu insanlar belli aralıklarla kahpece darp edildiler..
Böyle bir tablo Türk düşmanı bir örgüt eliyle yapılsaydı anlardım..
* * *
Ahmet Duran Çağ, ülkücü çizgide yayın yapan Turan Fm'in işletmecisiydi. Gazetecilerin kalemi, onun ise mikrofonu vardı.. Bir siyasetçi hakkında konuşmaya başlayınca, - dosta düşmana ibret olsun- diye susturuldu. Yaka paça ülkü ocağına getirildi.- İzahı mümkün olmayacak şekilde- sertçe eleştirdiği belediye başkanından 'başı eğik, mahzun" şekilde özür dilemek zorunda bırakıldı. Buruk ifadeli videosu Adana'da elden ele dolaştırıldı.
Hareketi kendisinde menkul sayan bazıları kendi evladına, hizmetkarına kıymaktan, ilaveten insanların gözü önünde utandırmaktan çekinmedi. Dönemin ülkücü yöneticilerinden Allah için tek ses çıktı mı?
Hani ülkü ocakları ilim irfan yuvasıydı? Yoksa bu haslet 80’li-90'lı yıllarda mı kaldı? Sağmacılar’da, Paşa Kapısı’nda, Mamak’ta boşuna mı çile dolduruldu?. Şimdiki nesil hayali düşman yaratıp vursun kırsın, işi mafya düzenine çevirsin. Gayrı meşru koşturanlar el üstünde tutulsun diye mi candan, sevenlerden, hayallerden vazgeçildi?
* * *
Hakan Bülent Yardımcı, Adana'nın saygın iş adamlarından biri olarak bilinir. Mağaza sahibi iken satın aldığı Ekspres Gazetesinin uzunca bir süre patronluğunu yaptı. Gazetesi 15 Temmuz sonrası talihsiz bir şekilde kapatıldı.. Dönemin MHP’li belediye başkanına muhalif yazıları ile tanınıyordu. Yardımcı’ya kaldırımda yürürken torunu yaşındaki bir genç aniden yaklaşıp yumruk atar atmaz ortadan kayboldu.
* * *
4-5 yıl kadar önce adliyenin karşısındaki ofisimize gelen çocuk yaştaki iki genç önce beni soruyor, olmadığımı görünce de, masa ve sandalyelere tekme atıp savuruyorlar.
Kameradan sekreterimizin yürekli davranışı ile arkalarına bakmadan kaçtıkları gayet net görülüyor. Olay yerine gelen polisler kamera kayıtlarına bakıp, parmak izi alıyor. İş ifade vermeye gelince, dönemin bir bürokratının azmettirme ihtimalinden bahsedince, "biz bu ismi ifadeye dahil edemeyiz" diyorlar.
‘Hadi (!) ondan vazgeçtik, saldırganlar yakalandı mı? Yakalanmasına teşebbüs bile edilmedi.
Sonraki günlerde azmettiricinin de, onun avukatının da, hatta ve hatta azmettiricinin ifadede adının geçmemesi için yırtınan başkomiserin de fetö terör örgütü ile bağlantılı olduğu ortaya çıkıyor.. Dosya alelacele kapatılıyor.
Emniyet müdürü değişince cesaretlendik, tabi ki boşuna.. Faili meçhule kaldırılan dosyayı yeniden açtırdık ya, İfadeyi istediğimiz gibi vermiş olmamıza rağmen bu kez de savcının duvarına tosladık.
* * *
Geçtiğimiz yıl ocak sonu-şubat başı gibi bir tarihte, üç tetikçi tarafından arkadan saldırmak suretiyle saldırıya uğradım. o tarihlerden itibaren en çok hangi fetöcü belediye başkanını yazdığım hatırdadır. Çay'cının azmettirdiği işte bu üç tetikçi saldırı olayından 3 gün kaçtıktan sonra teslim oldular. Geçen bu süre zarfında neyin garantisini aldılar, orası belli oldu. İkisi para cezası ile kurtuldu. Diğeri de ilahi adalete kurban gitti.
Bu çakalların kahpeliğini haberleştirince belli mihraklardan parmak sallamalar başladı. Dönemin Adana ülkü ocakları başkanı, hatta Sarıçam'ın avukat başkanı, kendilerini bu memleketin tapulu sahibi, kendileri dışında kalanları da köleymişcesine bir tavır içine girdiler, hak ettikleri cevabı da bizzat benden aldılar..
***
Gayrı meşruluğun da bile bir adabı, namusu, bir şerefi vardır değil mi; bir adama karısının ya da çocuklarının yanında saldırmak ayıbın da ötesinde büyük bir alçaklıktır..
Gökhan Atılgan’a karısı ile birlikte evine dönerken, arabasından indiği sırada 8 el ateş edildi. Kurşun yağmuruna tutulan Gökhan şu ana kadar, benim bildiğim en az 6 ameliyat geçirdi. İller arası gezerek şifa aramaya devam ediyor. Tetikçi yakalandı mı, tabi ki hayır.
***
Hakan Denizli, Özcan Aladağ, Zeki Kızılkaya ve varsa diğer unuttuğum meslektaşlarım.. Doğruyu, hakkı, birilerinin mağduriyetini dile getirdikleri için saldırıya uğradılar. Suçları, yerel yöneticileri kamu yararı güderek eleştirmekten ibaretti. Bedelini ağır şekilde öderken, hukuk camiası başta olmak üzere kimseden destek görmediler.
***
Tunca Toskay’a silah çekip kovalayan, Sadi Somuncuoğlu’nunun üzerine saldırıp korumalarını tokatlayan Cemal Enginyurt’un sırtını sıvazlarsanız, Yeraltı dünyasının cinayetleri ya da her türlü gayrı meşrulukları ile ünlenmiş kişileri okkalar, destekler, koruma altına alırsanız, Türklüğün yegane sigortası olan MHP gibi köklü bir partiye gönül vermiş samimi ülkücülerin yüzünü yere eğmiş olursunuz. Böylesi bir durumda tarih sizi asla affetmeyecektir.
Sözlerime Devlet Bahçeli'nin veciz bir sözü ile son vereyim:
"Ülkücüden mafya, mafyadan da ülkücü olmaz, olamaz.." Bu sözler 9 ışığın bence ilk şartı olmalıdır.