Allah'la Benim Aramda (Bölüm:1)
Beyoğlu Ticaret Lisesinden arkadaşım Mehmet Kurban ile önce bizim eve gittik. Silahlarımızı gözden geçirdik. Gayrettepe'de Telefon Başmüdürlüğü'ne doğru yürüdük. İstanbul'un mart serinliğini iliklerimize kadar çekiyorduk. Belli belirsiz bir güneş vardı. Bulgaristan Başkonsolosluğunun önüne geldiğimizde bir görevlinin üstü çıplak şekilde balkonda güneşlendiğini gördük. Silahımızı bir anda çektik, ateş etmeye başladık.
Beyoğlu Ticaret Lisesinden arkadaşım Mehmet Kurban ile önce bizim eve gittik. Silahlarımızı gözden geçirdik. Gayrettepe'de Telefon Başmüdürlüğü'ne doğru yürüdük. İstanbul'un mart serinliğini iliklerimize kadar çekiyorduk. Belli belirsiz bir güneş vardı. Bulgaristan Başkonsolosluğunun önüne geldiğimizde bir görevlinin üstü çıplak şekilde balkonda güneşlendiğini gördük. Silahımızı bir anda çektik, ateş etmeye başladık.
Konsolosluk 1. Katibi olduğunu öğrendiğim kişi vurulmuştu, elektrik süpürgesinin halıyı emerek kaldırması gibi bir anda arkaya doğru fırladı.
O olaydan kısa süre sonra Bulgaristan Başkonsolosluğu buradaki faaliyetlerini sonlandırarak şimdiki yerine taşındı.
O olaydan kısa süre sonra Bulgaristan Başkonsolosluğu buradaki faaliyetlerini sonlandırarak şimdiki yerine taşındı.
Kaçmaya başladık…
Konsolosluk ile evim arasında 500 metreden biraz fazla bir mesafe vardı. Gidiş yolunun sol tarafında ağaçlıklar yer alıyordu, oradan gitmedik. Asfalt yolu tercih ettik. Arkamızdan ford consul marka sivil bir polis arabası yanımızdan hızla geçti. Rampa yolun başında durdular, silahlarını çekerek beklemeye başladılar.
Koşarken şarjörleri aceleyle dolduruyorduk. Polislerle karşılaştığımızda kıyasıya bir mücadele başladı. Karşımdaki polisi tek yumrukta yere düşürdüm. O esnada benimle birlikte olan arkadaşım Mehmet Kurban aradan sıyrıldı, hepimizi tarayarak kaçmaya başladı. Dona kalmıştım, ben de onlarla birlikte isabet alabilir, ölebilirdim. Şaşkınlığımdan yararlanan polisler üzerime atılarak kıskıvrak yakaladı.
Ellerimden kelepçelenerek arabanın içine alındım. Yolun bir yanında beklemeye başladılar. Tek araba ile emniyete götürülmemi risk olarak gördükleri için destek ekibi çağırıldı. O yıllarda Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe'deydi. Birkaç dakika içinde olay yerine iki araba dolusu polis geldi. Beni ikinci bir arabaya aldılar. Üst yoklaması yapıldığında cebimden sadece 5 lira çıkmıştı, o parayı elinde tutan polis önden arkaya doğru kavislenerek yumruklamaya başladı.
Emniyet Müdürlüğüne evimin önünden geçerek ulaştık. Bu tabloyu ömrüm boyunca unutamam.
Polis müdürlüğüne vardığımızda arabadan hemen indirmediler. Polisler araçtan inmişler, beni tek başıma bırakmışlardı. Daha sonra yanıma sivil giyimli bir polis gelerek kelepçelerimi çözdü, sessiz sedasız kaçmamı söyleyerek yanımdan ayrıldı. Tereddüt içindeydim. Gitmek istemedim. Hayatımı kurtardığımı daha sonra öğrenecektim. Pol-der üyesi polislerin kendi aralarında aldıkları bir kararla beni kaçarken vuracaklarını duyduğumda irkilmiştim.
Daha sonra Sirkeci'deki 2. Şube Müdürlüğüne götürüldüm. 2. Şube Müdürü Cemil Gülmen ve Polis okulları Genel Müdürü Vedat Sokullu babamın işyerine sık sık gelip sohbet ederlerdi.
Olayın olduğu gece ben eve gelmeyince telaşa kapılan babam ilk olarak 2. Şube Müdürü Cemil Gülmen'e giderek kayıp olduğumu söyleyip, yardım istemiş. Cemil Gülmen'de, herşeyden haberdar olduğu halde böyle bir kaydın ellerinde olmadığını söylemiş.
Sirkeci'ye getirildiğimde saat 17.30 civarıydı. Mesailerini bitirip evlerine gitmeye hazırlanan polisler beni görür görmez kabanlarını askıya asarak karşılamaya hazırlandılar.
Buz gibi bir odaya alındım. Dört kişi el ve ayaklarımdan tutarak yere yatırdı. İri kıyım bir polis üstümü soyarak göğüs hizama tabure yerleştirip üzerime oturdu. Derin acılar içindeydim. Bir süre sonra vücudum uyuştu, hissetmemeye başladım. Üzerimdeki ağırlık tüy gibi gelmeye başlamıştı. Polislerden biri "lan bu adam militan, baksanıza gıkı bile çıkmıyor" dedi.
O dönemler şimdiki gibi değildi. Şimdi en çok 3 gün gözaltı süresinden sonra savcılık tarafından ek süre verilmediği sürece mahkemeye çıkartılma zorunluluğu var. Ben ise, ailem nerede olduğumu bilmeden 3 ay süre ile Adanalı Cemil Gülmen'in nezaretinde işkence gördüm.
GELECEK YAZIDA: Ekipler Amiri Cevat Yurdakul. Yusuf Arpacık, Alpaslan Alpaslan, Veli Can Oduncu, İsmail Hakkı Uysal’lı Cezaevi Günleri