AK Partiden aday gösterilmediği için ayrılmak zorunda kalarak 30 Mart 2014 seçimlerinde DP Ceyhan Belediye Başkan adayı olan Burhan Onuk, geçtiğimiz tarihlerde bir radyoda konuştu.
Burhan Onuk'un hedefinde Ekton Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erol Kahraman vardı. Onuk, bir zamanlar aynı çatı altında omuz omuza siyaset yaptığı Kahraman'ı kendisi hakkında 'kumpas' kurmakla suçladı.
Onuk, Kahraman'ın 'malum bir kadınla iş birliği yaparak', kendisinin içinde bulunduğu bir ortamda 'âlem yaptığına ilişkin görüntülerle' komplo planladığını söyledi.
Radyoculuğu öğretecek değilim. Konunun uzmanı onlar. Bununla birlikte eğer amaç gazetecilik yapmaksa 'karşı tarafa söz hakkı'nın yayıncılığın en mukaddes şartı ve kilit noktası olduğunu da bilmek gerekir.
Programın sunucuları hem meslektaşım, hem de kardeşten öte dostlarımdır. Bu ayrı bir şey.. Bir insanın gıyabında siyasi ve sosyal pozisyonunu zan altında bırakacak böyle bir iddia karşısında sessiz kalmak ayrı…
Denilebilir ki, "biz Erol Kahraman'ı programa davet ettik, o gelmedi."
Tut ki, çağırdın gelmedi. Adamın yeri belli…O gelmiyorsa randevu alır gidersin.. Randevu istedin vermedi mi, gittin de cevap mı alamadın? O zaman senden günah gitmiştir -etik değerler müstesna -tek taraflı da yazsan. Kimse seni mesul tutmaz da, tutamaz da…
ADANA HABER NET GAZETECİLİK YAPTI
Ceyhan’da Burhan Onuk - Erol Kahraman çekişmesi ile ilgilenen gazetecilerin yapmadığını yaptık, haberin dosdoğru kaynağına girdik.
Meslektaşlarımızın hepsini, ayrım yapmadan saygı duyuyor, istisnasız seviyoruz. Fakat, "Erol Kahraman Ceyhan'daki gazeteciler dururken Adana basınına demeç verdi" türünden sözleri, bu sözün sahibi ya da sahiplerine hiç yakıştıramıyoruz.
Bizden türlü nedenlerle yardım ya da destek isteyince farklı gözle bakanlar,
Olası bir ön yargıya açıklık getirmek adına- kaynağa ulaşma becerisini gösterdiğimiz zaman 'dış kapının mandalı' olarak değerlendirme yapıyorlarsa bu işte tuhaf bir durum yok mu ?
Üstelik, gazeteciliğin sınırlarını çizmek kimin haddine?
Birilerinin 'armut piş ağzıma düş' kabilinden, her şeyi ayağına beklediği bir ortamda 'karşı tarafında dinlenmesi gerektiğini' gösterdik, bunu gerçekleştirdik. Bunun için kendi adımıza müsterihiz.
Bu hazımsızlık niye?
Burhan Onuk'un tek taraflı yönelttiği bel altı iddialar, bizzat olayın muhatabı tarafından yalanlandı diye mi?
Bir kadının varlığından söz eden Burhan Onuk'un ağzından cımbızla laf alınıyor. Burhan Onuk, "Kadın bana geldi, bunları bunları söyledi diyor" Ortada kadın yok, o kadın kim bilen yok... Gerçekte böyle biri var mı, sorgulayan, peşine düşen yok.
Sarı çizmeli Mehmet Ağa!
Burhan Onuk üstelik bunu ne zaman söylüyor.
Olayın gerçekleştiği iddia edilen tarihten '10-11' ay sonra.
Sözleri inandırıcı değil. Böyle bir şey var idi ise neden bu kadar bekledi, neden suç ihbarında bulunmadı?
Bunca zaman sonra ona neden güvenip sözlerine inanalım?
Bol keseden atıp gündem yaratmak gibi bir niyeti varsa 'buna neden alet olayım?'
Biri çıksa da, "AK Partideki adaylık sürecinde yolundan çekilmemekle suçladığı Erol Kahraman’dan bu şekilde intikam aldı" dese ne olacak?
. . .
Somut deliller ortaya koymadan, altı boş suçlamalarda bulunmak ayıp, günah, her şeyden önce de suçtur. TCK'da -şikayet halinde -böylesi bir fiil 'suç uydurmak, iletişim araçlarını vasıta yaparak iftira ve hakaret etmek" başlığı altında değerlendirilebilir.
Onuk, Kahraman'ın 'malum bir kadınla iş birliği yaparak', kendisinin içinde bulunduğu bir ortamda 'âlem yaptığına ilişkin görüntülerle' komplo planladığını söyledi.
Radyoculuğu öğretecek değilim. Konunun uzmanı onlar. Bununla birlikte eğer amaç gazetecilik yapmaksa 'karşı tarafa söz hakkı'nın yayıncılığın en mukaddes şartı ve kilit noktası olduğunu da bilmek gerekir.
Programın sunucuları hem meslektaşım, hem de kardeşten öte dostlarımdır. Bu ayrı bir şey.. Bir insanın gıyabında siyasi ve sosyal pozisyonunu zan altında bırakacak böyle bir iddia karşısında sessiz kalmak ayrı…
Denilebilir ki, "biz Erol Kahraman'ı programa davet ettik, o gelmedi."
Tut ki, çağırdın gelmedi. Adamın yeri belli…O gelmiyorsa randevu alır gidersin.. Randevu istedin vermedi mi, gittin de cevap mı alamadın? O zaman senden günah gitmiştir -etik değerler müstesna -tek taraflı da yazsan. Kimse seni mesul tutmaz da, tutamaz da…
ADANA HABER NET GAZETECİLİK YAPTI
Ceyhan’da Burhan Onuk - Erol Kahraman çekişmesi ile ilgilenen gazetecilerin yapmadığını yaptık, haberin dosdoğru kaynağına girdik.
Meslektaşlarımızın hepsini, ayrım yapmadan saygı duyuyor, istisnasız seviyoruz. Fakat, "Erol Kahraman Ceyhan'daki gazeteciler dururken Adana basınına demeç verdi" türünden sözleri, bu sözün sahibi ya da sahiplerine hiç yakıştıramıyoruz.
Bizden türlü nedenlerle yardım ya da destek isteyince farklı gözle bakanlar,
Olası bir ön yargıya açıklık getirmek adına- kaynağa ulaşma becerisini gösterdiğimiz zaman 'dış kapının mandalı' olarak değerlendirme yapıyorlarsa bu işte tuhaf bir durum yok mu ?
Üstelik, gazeteciliğin sınırlarını çizmek kimin haddine?
Birilerinin 'armut piş ağzıma düş' kabilinden, her şeyi ayağına beklediği bir ortamda 'karşı tarafında dinlenmesi gerektiğini' gösterdik, bunu gerçekleştirdik. Bunun için kendi adımıza müsterihiz.
Bu hazımsızlık niye?
Burhan Onuk'un tek taraflı yönelttiği bel altı iddialar, bizzat olayın muhatabı tarafından yalanlandı diye mi?
Bir kadının varlığından söz eden Burhan Onuk'un ağzından cımbızla laf alınıyor. Burhan Onuk, "Kadın bana geldi, bunları bunları söyledi diyor" Ortada kadın yok, o kadın kim bilen yok... Gerçekte böyle biri var mı, sorgulayan, peşine düşen yok.
Sarı çizmeli Mehmet Ağa!
Burhan Onuk üstelik bunu ne zaman söylüyor.
Olayın gerçekleştiği iddia edilen tarihten '10-11' ay sonra.
Sözleri inandırıcı değil. Böyle bir şey var idi ise neden bu kadar bekledi, neden suç ihbarında bulunmadı?
Bunca zaman sonra ona neden güvenip sözlerine inanalım?
Bol keseden atıp gündem yaratmak gibi bir niyeti varsa 'buna neden alet olayım?'
Biri çıksa da, "AK Partideki adaylık sürecinde yolundan çekilmemekle suçladığı Erol Kahraman’dan bu şekilde intikam aldı" dese ne olacak?
. . .
Somut deliller ortaya koymadan, altı boş suçlamalarda bulunmak ayıp, günah, her şeyden önce de suçtur. TCK'da -şikayet halinde -böylesi bir fiil 'suç uydurmak, iletişim araçlarını vasıta yaparak iftira ve hakaret etmek" başlığı altında değerlendirilebilir.