edas-yılbaşı
türk haberler
TÜRK SANAYİ REHBERİ
Adana
DOLAR34.7535
EURO36.5589
ALTIN2950.5
Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Mail: [email protected]

'Çocuğum Paylaşımcı Değil, Ne yapabilirim?'

Günümüzde duyarlı anne-babaların endişelerinden biri de çocuklarının belli yaşlarda paylaşımcı olmamasıdır.

Belli ki medyada çocuğun yaşı dikkate alınmadan, bu konu çerçevesinde yapılan uyarıcı, korkutucu konuşmalar ebeveynleri tedirgin ediyor. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da iyi niyetli, abartılı açıklamalar anne-babaları gereksiz bir endişeye sevk etmekle kalmıyor, aynı zaman da çocuğun ruhsal gelişimini de olumsuz etkiliyor.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, çocuğun paylaşımcı olması son derece önemlidir. Başta kendi psiko-sosyal gelişimi olmak üzere, kardeşleri ve akranları ile, daha da ileri de eşiyle  sağlıklı bir iletişimi kurabilmesi açısından paylaşımcı olması gerekir. 
Ancak çocuğun her yaşta paylaşımcı olmasının beklenilmesi doğru değildir. Daha da önemlisi çocuğu buna zorlamak onun psikolojisinin bozulmasına ve bencil olmasına neden olabilir.

Öncelikle şunların bilinmesi gerekir: Çocuklar, ancak iki yaşından sonra, yani altını kirletmeyi ve meme emmeyi bırakınca,  yürümeye  başlayınca kendilerini 'birey', kısmen 'bağımsız varlık' olarak görmeye başlarlar.

'Ben, benim, bana' gibi sahiplik bildiren kelimeleri bu dönemde sıklıkla kullanmalarının nedeni budur. 2-4 yaş arası  sahiplenme duyguları o kadar güçlenir ki, sadece kendilerine  ait olan şeylere değil, gördükleri, elleri  yetiştiği her şeye "bu benimdir" demeye başlar. Hatta bu eşyaları, bedenlerinin bir parçası zannederler. 

Sahiplenme duygusu, haliyle 'kaybetme korkusunu' da beraberinde getirir. Bu duygu içinde olan bir çocuk, sahip olduğu şeyleri bir başkasıyla paylaşmak istemez. Çünkü kaybolmasından korkar. Bu, bedeninin bir parçasının ondan çalınması gibi bir şeydir.

Bu duygunun şiddeti, çocuktan çocuğa değişebildiği gibi, bazılarında daha kısa sürer, bazılarında okul çağına kadar devam edebilir. Çünkü çocukların her biri, kendilerine özgü birer kişilikle doğarlar ve her biri gelişme aşamalarına aynı yaşta ulaşmaz. Özellikle kardeşi olmayan çocuklar paylaşma konusunda daha zor bir süreç yaşarlar. 

İşte bundan dolayıdır ki 2-4 yaş arası çocukların eşyalarını paylaşmak istememelerinin normal olduğunu bilmek gerekir. Daha da önemlisi bunun temel nedeninin de çocuğun 'kaybetmek' korkusuna, eşyalarının onların bir parçası olduğunu zannetmelerine dayandığını anlamaları gerekir ki, buna göre davransınlar ve eğitici önlem alabilsinler.

Bunu bilmeyen anneler, çocuklarını akranlarıyla oynarken eşyalarını paylaşmaya zorlarlar. Hatta bazen, kendileri oyuncağı zorla çocuğun elinden çekip alır ve arkadaşına verir. Bazıları ise, çocuğu akşam babasına şikâyet etmekle suçlar. Bu yolla çocuk asla paylaşmayı öğrenmez. Aksine daha da bencil,  geçimsiz,  bazen saldırgan ve uyumsuz bir çocukluk süreci geçirmelerine de sebep olur.

Peki, ne yapılmalıdır?
Öncelikle çocuğa paylaşmayı öğretmenin mümkün olduğunu ve bunun temel sorumluluğunun anne-babaya ait olduğunun bilinmesi gerekir. Şefkatli bir yol göstericilikle, çocuk sahip olduğu her şeyi paylaşma zevkine varabilir. 

Başta çocuğa, eşyalarının onun olduğu, kendi kontrolünde olduğu hissi verilmelidir. Daha sonra ise alıp vermek ve paylaşmak düşüncesine alıştırmak için oyunlar oynanır. Örneğin anne çocuğuna şunu diyebilir: "Şimdi birlikte araba/bebek oyunu oynayacağız. Bana hangisini vermek istersin? Biraz oynayıp tekrar sana geri vereceğim." Veya, "şimdi birlikte boya yapacağız. Boya kalemlerinden birisiyle boya yapıp, tekrar sana geri vereceğim. Hangi kalemini kullanabilirim?" Veya  "şimdi sen kırmızı kalemi bana ver, ben de sarı kalemi sana vereyim. Daha sonra tekrar değiştiririz" gibi paylaşımı destekleyen uygulamalar sıklıkla yapılmalıdır

Çocuk burada, öncelikle istenilen eşyanın kendisine ait olduğunun başkaları tarafından kabul edildiğini anlar, kontrolün kendisinde olduğunu bilir. Tekrar geri alacağına inandığı için de kaybetme korkusu yaşamaz. 

Veya çocuğa dönüşümlü  yapılan ve bir şey rolü üstlenilen oyunlar oynatılır. 'Tahterevalliye binme' (iki kişiyle oynanır); Yüksek olmayan bir basamakta yere atlama (sırayla atlamak kuraldır), Dört tekerlekli oyuncak araba-itmek ve itilmek; Evcilikte çay sofrası ev sahipleri ile konuklar; Top oyunları atma ve yuvarlama; Bir 'yapıştırma ekibi' kurmak yapıştırıcıyı, makası, boyaları ve kesilecek elişi kâğıtlarım, birlikte kocaman bir resim yapmak için paylaşmak (çocuk sayısı önemli değil) (M. Yavuz)

Bir başka yöntem ise, süre belirlemedir. Çocuk 3-4 yaşlarında ise, oyuncaklarını belirli bir süre içinde oynaması istenir. Yani bir oyuncakla oynaması için bir süre belirlenir, o süre bitince oyuncakları değiştirilir. 

Anne, çocukla ilgilenirken, oynarken ne kadar paylaşımcı olursa çocuk da o kadar paylaşımı öğrenecektir. Örneğin evde kardeşlere bir şey ikram edilirken, annenin eşit paylaşması, kardeşlerin oyuncaklarını birbiriyle paylaşmalarının sağlanması gibi.  

Paylaşım öğretilirken çocuğun benlik saygısının zedelenmemesi gerekir. "Sen, senin hakların ve senin özelin var ve ben bunlara saygı duyuyorum" mesajı verilmelidir. Örneğin çocuk bir  oyuncağını  kimseyle paylaşmak istemeyebilir. Demek ki bu oyuncak, çocuğun özelidir. Onun özeline saygı duymak,  anlayışlı olup, çocuğu zorlamamak gerekir. Bu durumda arkadaşı gelmeden, ona en sevdiği oyuncağı veya başkasının dokunmasını istemediği oyuncağı sorulur ve o oyuncak arkadaşı gelmeden kaldırılır.

Tüm bunlar sabır ve anne şefkati ile  tekrar edilirse, çocuk belirli bir zaman sonra paylaşmanın zevkine varacaktır. 
https://www.facebook.com/Prof.Dr.Sabri.Eyigun
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
TEST-DENEME