Hayatımın en güzel dönemi olmalıydı emeklilik. Ev, kira derdimin olmaması gerekirdi. Ya da faturalarımı nasıl ödeyeceğime dair kaygılarımın... İş hayatım boyunca vergilerimi düzenli ödedim. Elime geçmeden devletin kasasına geçen vergilerimi. Dev şirketlere sunulan vergi affı bize hiç bir zaman sunulmadı mesela.
Eğer bir ülke için ekonomi artık beka sorunu olmaya başlamışsa tabiki tasarruf yapılmalı. Gerçi ekonomi beka sorunu hiç bir zaman olmamalı ya neyse...
Tasarrufa okuldaki temizlik görevlilerini almakla başlamak nasıl bir zihniyettir bilemedim. O çocuklar hastalanınca ortaya çıkacak masraflara ne demeli? Ya da okul servislerinin iptali. O çocuk okula gidemiyecek. O zaman ülkemin eğitim sorunları baslamayacak mı?
Bu tasarrufun bileti neden sadece halka kesiliyor? Yada saraya uğramıyor? İtibardan tasarruf olmalı bence. Ben bileyim ki beni yöneten insanlar da tasarruf yapıyor. Mesela özel uçakların sayısı azalıyor, dakikalık saray masrafları asgari ücrete denk gelmiyor.
Emekli emekli olduktan sonra çalıştığında maaşı kesilmiyor. Ama sayın devlet büyüklerimiz huzur hakkı almaya devam ediyor.
Tasarruf yapılacaksa devletin en tepesinden başlamalı. Herkes taşın altına elini koymalı. İşte ben o zaman tasarrufun gerçekten şart olduğuna inanabileyim.
Mesela Diyanetin gideri bir Sağlık Bakanlığı'nın ya da Milli Eğitim Bakanlığı'nından fazla olmamalı.
Siz devlet büyüklerimiz bu kadar enflasyon yüksekken TÜİK verilerine göre maaş zammı yapmamalısınız mesela. Yada bu TÜİK verileri size neden uğramıyor...
Emekli devletin aynadaki kendi görüntüsüdür. Siz son zamanlarda aynadaki görüntünüze hiç baktınız mı ?
Toplumun bu kadar cinnet halinde olmasının en büyük sebeplerinden birisi tabiki ekonomik sıkıntılardır. TV dizilerinde hep zengin, mafya tipi karakterler ve kolay para kazanmanın yollarının gösterilmesini subliminal mesaj olarak halk algılamıyor mu zannediyorsunuz?
Hani bizim değerlerimiz,örf ve adetlerimiz?
Benim anlayamadığım ülkemin bu kadar bereketli toprakları varken, yeraltı ve yer üstü kaynaklarımız bu kadar zenginken neden ben hala ekonomik sorunlar yaşıyorum. Çalışırken daha maaşım elime geçmeden vergimi öderken neden ultra kazanan şirketler vergilerini ödemiyor yada onlara vergi affı geliyor?
Benim halkım işe girmeden önce sağlık raporundan tutun da tecrübesi, hizmet dökümanı didik didik araştırılırken neden yabancı uyruklu ve kim olduğu belli olmayan kişiler sorgusuz sualsiz işe alınıyor?
Ya da çiftçime destek vermek gerekirken ekemediği tarlasına neden iki yıl sonra el konulmak isteniyor?
Bilim adamları geleceğin savaş nedeni olarak su ve gıdayı gösteriyor. Yani otoyol ve inşaat değil...
Bu politikanın yanlış olduğunu anlamak için ekonomist olmaya gerek yok. Gerçi sayenizde hepimiz ekonomist olduk ya neyse...
Bu yazımı okuyan siz değerli okuyucularım lütfen BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE adlı kitabı okuyun. Bir ülkenin yeniden varolmasını o kadar güzel anlatıyor ki.
Kötü giden ekonomi beka sorunudur, dışa bağımlılıktır, çocuklarımızın sırtına borç bırakmaktır.
Bizce tasarrufun faturası sadece halka kesilmemeli. Çünkü enflasyonu yükselten halk değil, ülkede aşırı harcama yapan % 10 luk kesimidir. Onlar bu dönemde servetlerine servet kattılar. Dolayısıyla deli gibi harcıyorlar. Neden acaba?
Sözün kısası saygı görmek istiyorsan saygı göstermelisiniz, inanmamızı ve güvenmemizi istiyorsan iyi örnek olmak zorundasınız. Bu halk asla aya köprü kursanız ve buna inanmasını beklerseniz inanmaz. Sadece bekler, bekler, bekler...
M. Kemal ATATÜRK'ÜN dediği gibi;
"Bizim halkımız, menfaatleri birbirinden ayrılır sınıflar halinde değil tam aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine gerekli olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada dinleyicilerim çiftçilerdir, sanatkârlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi diğerinin muarızı olabilir?"
Buradan da anlaşılacağı üzere bir olmalıyız, birlikte olmalıyız. Yoksa bu savaşın galibi değil mağlubu oluruz...
Yorum Yazın