Facebook'taki sayfalarımızda, "Kamuya ait ana okullarında mal mülk edinenler... Satın aldığı evinin, sıfır kilometre arabasının taksidini okul kasasından karşılayanlar... Evinin dekorasyonu bedavaya çıkaranlar...Okul muhasebesini naylon faturalara boğanlar....İki elim yakanızda olacak.. Devlet malını yemek nasılmış göreceksiniz" şeklinde adrese teslim ince mesajlar vermiştim.
Sözlerimin kimleri işaret ettiğini Adana Milli Eğitim camiasında bilmeyen yok!
Devletin emanet ettiği eğitim yuvalarını soyup soğana çevirenlerin kimler olduğunu biliyorlar ama, kirli çamaşırları ortaya dökmek kimsenin işine gelmiyor.
Bir yemeğe, bir çaya, bir kahveye, bir güler yüze ve de bir anlamlı bakışa teslim olmayan kaç irade sahibi yönetici varsa beri gelsin.
Öyle ana okulu müdürleri var ki, kılığını, kıyafetini, gezdiği, yiyip içtiği mekanları görseniz aklınız yerinden oynar.
. . .
Geçtiğimiz bir kaç yıl önce eşinden ayrılarak özgür hayatı tercih eden bir okul müdiresi kısa süre önce kiralık oturduğu evden çıkarak Turgut Özal Bulvarı üzerinde, yeni yapılmakta olan bir camii yanında lüks bir daire alır. Aynı zaman dilimi içinde, bir zamanlar benzin parasını karşılayamadığı için sattığı arabanın yerine gıcır gıcırını edinir.
Dairenin fiyatının 200 bin, arabanın ise 44 bin lira satış bedelli olduğuna ilişkin ciddi duyumlar var.
Müdürlük fonksiyonları yeterince gelişmemiş olduğu dilden dile dolaşan bu kişi, sendikasını iktidarın rotasına çevirdiğinden beri bir eli yağda bir eli balda yaşıyor. 2 yıllık ön lisans mezunu iken üniversite tamamlama sınavlarını 7 yılda geçebilen hanımefendiye, kamuoyunda büyük gürültüye neden olan', 'puanlama' sonunda, sıkı durun tam tamına 85 not verildi.
Aynı kişiden bahsediyorum; Seyhan ilçesindeki bir ana okulunda görev yaparken kolları sıvamış, okulunu okkalı bir bakım onarımdan (!) geçirmişti. Çevre düzenlemesi, iç dekorasyon, oyun parkı derken ortaya okkalı bir masraf çıkmıştı.
Müdire hanımın evine giden gelen çok olur... Ziyaret edenler küçük dillerini yutmuşlardı. Müdire hanım, mutfağını, banyosunu, perde ve döşemelerini süper kalite yenilemiş, okul ve evden oluşan devasa masrafı tek elden, yani ana okulunun kasasından karşılamıştı.
Olağan zamanlamalarda teftişe gelen müfettişler 'nedir bu faturanın hali' diyecekleri yerde, yemeklerini yedikten, kahvelerini içip, müdire hanımın baygın gözlerine teslim olduktan sonra 'tebrik ederiz' deyip gitmişlerdi.
Görev yaptığı okullarda 'kırtasiye organizasyonu' ile ün yapan bu kişi bir dönem işten çıkarttığı ücretli personelin SGK'ya yaptığı şikayet ile gündeme gelmişti.
Dosyanın ne şekilde kapandığı bugün dahi esrarını koruyor.
. . .
Başka bir 'hortumcu' ise 'puanlama sisteminin azizliğine uğrayanlardan.'
Görev yaptığı son güne kadar, 100 bin liraya ulaşan kasa açığını naylon faturalarla kapatma telaşında olan bu hanımefendinin müdürlük görevi elinden alınmasına rağmen bir başka okula tayin edilmedi. Makam odasından çıkarmak da akıllara gelmedi. O da bu avantajı iyi değerlendirdi, harıl harıl naylon fatura topladı.
Müdire hanımın son günlerde stresten çıkıp, bol tebessümlü halini görenler 'sonunda kara deliği kapattı' yorumunda bulundular.
Ana okulları deniz yemeyen domuz...
İlk, orta ve liseler gibi ciddiyetle denetlenmedikleri için çiftlik olarak görülüyorlar.
Servisçilerden rüşvet alanlar, kırtasiyecileri haraca bağlayanlar, velilerden büyük paralar toplayan, ancak kadrosuz görevlilere düşük ücret verip farkını cebe atanlar...
Çobansız köyde değneksiz yaşayanların isim listesi hayli uzun.
. . .
Hepsi böyle değil tabi..
İşini düzgün ve dürüstçe yapanlar da var. Haklarını yemeyelim. Onları bu konumdan ayrı tutuyoruz. Amacımız eğitim yuvasında görev aşkı ile çalışanların şevkini kırmak değil.
Sadece gözünü para hırsı ile karartmış kişilerde değil, bazı denetim elemanlarının da bu işte vebali var. İşler layıkı ile yapılsa bozuk düzen kimsenin iştahını kabartmayacak.
Adana Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar'ı bu konuda radikal adımlar atmaya, kan emici asalakları ortaya çıkarmaya çağırıyoruz.
Anaokullarının kasasını kendi cebi gibi gören hangi okul idarecisi varsa tez elden ayıklanmalı, ibreti alem için yaftalanmalı.
İl Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar ve Maarif Müfettişleri Başkanı Ersan Yaşkeçeli, çözün bu işi... Sapla samanı ayırın, bunu yapın ki bize gerek kalmasın!
Sözlerimin kimleri işaret ettiğini Adana Milli Eğitim camiasında bilmeyen yok!
Devletin emanet ettiği eğitim yuvalarını soyup soğana çevirenlerin kimler olduğunu biliyorlar ama, kirli çamaşırları ortaya dökmek kimsenin işine gelmiyor.
Bir yemeğe, bir çaya, bir kahveye, bir güler yüze ve de bir anlamlı bakışa teslim olmayan kaç irade sahibi yönetici varsa beri gelsin.
Öyle ana okulu müdürleri var ki, kılığını, kıyafetini, gezdiği, yiyip içtiği mekanları görseniz aklınız yerinden oynar.
. . .
Geçtiğimiz bir kaç yıl önce eşinden ayrılarak özgür hayatı tercih eden bir okul müdiresi kısa süre önce kiralık oturduğu evden çıkarak Turgut Özal Bulvarı üzerinde, yeni yapılmakta olan bir camii yanında lüks bir daire alır. Aynı zaman dilimi içinde, bir zamanlar benzin parasını karşılayamadığı için sattığı arabanın yerine gıcır gıcırını edinir.
Dairenin fiyatının 200 bin, arabanın ise 44 bin lira satış bedelli olduğuna ilişkin ciddi duyumlar var.
Müdürlük fonksiyonları yeterince gelişmemiş olduğu dilden dile dolaşan bu kişi, sendikasını iktidarın rotasına çevirdiğinden beri bir eli yağda bir eli balda yaşıyor. 2 yıllık ön lisans mezunu iken üniversite tamamlama sınavlarını 7 yılda geçebilen hanımefendiye, kamuoyunda büyük gürültüye neden olan', 'puanlama' sonunda, sıkı durun tam tamına 85 not verildi.
Aynı kişiden bahsediyorum; Seyhan ilçesindeki bir ana okulunda görev yaparken kolları sıvamış, okulunu okkalı bir bakım onarımdan (!) geçirmişti. Çevre düzenlemesi, iç dekorasyon, oyun parkı derken ortaya okkalı bir masraf çıkmıştı.
Müdire hanımın evine giden gelen çok olur... Ziyaret edenler küçük dillerini yutmuşlardı. Müdire hanım, mutfağını, banyosunu, perde ve döşemelerini süper kalite yenilemiş, okul ve evden oluşan devasa masrafı tek elden, yani ana okulunun kasasından karşılamıştı.
Olağan zamanlamalarda teftişe gelen müfettişler 'nedir bu faturanın hali' diyecekleri yerde, yemeklerini yedikten, kahvelerini içip, müdire hanımın baygın gözlerine teslim olduktan sonra 'tebrik ederiz' deyip gitmişlerdi.
Görev yaptığı okullarda 'kırtasiye organizasyonu' ile ün yapan bu kişi bir dönem işten çıkarttığı ücretli personelin SGK'ya yaptığı şikayet ile gündeme gelmişti.
Dosyanın ne şekilde kapandığı bugün dahi esrarını koruyor.
. . .
Başka bir 'hortumcu' ise 'puanlama sisteminin azizliğine uğrayanlardan.'
Görev yaptığı son güne kadar, 100 bin liraya ulaşan kasa açığını naylon faturalarla kapatma telaşında olan bu hanımefendinin müdürlük görevi elinden alınmasına rağmen bir başka okula tayin edilmedi. Makam odasından çıkarmak da akıllara gelmedi. O da bu avantajı iyi değerlendirdi, harıl harıl naylon fatura topladı.
Müdire hanımın son günlerde stresten çıkıp, bol tebessümlü halini görenler 'sonunda kara deliği kapattı' yorumunda bulundular.
Ana okulları deniz yemeyen domuz...
İlk, orta ve liseler gibi ciddiyetle denetlenmedikleri için çiftlik olarak görülüyorlar.
Servisçilerden rüşvet alanlar, kırtasiyecileri haraca bağlayanlar, velilerden büyük paralar toplayan, ancak kadrosuz görevlilere düşük ücret verip farkını cebe atanlar...
Çobansız köyde değneksiz yaşayanların isim listesi hayli uzun.
. . .
Hepsi böyle değil tabi..
İşini düzgün ve dürüstçe yapanlar da var. Haklarını yemeyelim. Onları bu konumdan ayrı tutuyoruz. Amacımız eğitim yuvasında görev aşkı ile çalışanların şevkini kırmak değil.
Sadece gözünü para hırsı ile karartmış kişilerde değil, bazı denetim elemanlarının da bu işte vebali var. İşler layıkı ile yapılsa bozuk düzen kimsenin iştahını kabartmayacak.
Adana Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar'ı bu konuda radikal adımlar atmaya, kan emici asalakları ortaya çıkarmaya çağırıyoruz.
Anaokullarının kasasını kendi cebi gibi gören hangi okul idarecisi varsa tez elden ayıklanmalı, ibreti alem için yaftalanmalı.
İl Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar ve Maarif Müfettişleri Başkanı Ersan Yaşkeçeli, çözün bu işi... Sapla samanı ayırın, bunu yapın ki bize gerek kalmasın!