Dış dünya'ya verdiğimiz her tepki, pozitif ya da negatif olsun bilinçaltımızdan geliyor.
Bilinçaltımız hayatımızın ilk yıllarında edindiğimiz tecrübelerden oluşuyor. Aslında hepimizin içinde bir hayvan var, korktuğu zaman bizi yönlendiren, sinirlendiğinde gerçek duyguların önüne geçen, kontrol edilmezse çok tehlikeli olabilen, ama özünde bize güç veren ve bilinçaltımıza sahip olan bir hayvan bu.
Bu hayvanı kocaman bir fil olarak düşünelim; güçlü, dev, asla unutmayan ve hatta kinci...
Bu filin tek amacı hayatta kalmak.
Bilincimizin bu dev fili yöneten minik bir insan olduğunu düşünelim.
FİL GÜCÜNDE BİLİNÇALTIMIZ, İNSAN ZEKASINDA BİLİNCİMİZ.
Biz buyuz!
Peki bir insan güç kullanarak üzerinde oturduğu bu fili yönetebilir mi ? Tabiki hayır!
Tehlike hissettiğinde kendini kapatan ya da vahşileşen ama her zaman güvende hissettiği yere koşan bu fil, sırtında oturan insana güvenmeli ki birlikte hareket edebilsinler.
Bu güven olmazsa, çatışma varsa fil yani bilinçaltı, büyüme çağında bazı travmalar yaşamışsa ve tepesindeki insan yani bilinç filin travmalarını görmezden gelip onu sadece gitmek istediği yere sürüklemek için tepesinde tepiniyorsa, işte o zaman yaralı bir filin üstünde şımarıkça emirler veren,bir karakter çıkar ortaya
Tepkiselliğinin vahşiliğinde rasyonelliğini yok eden bu insan kendini sabote eder, neyi,niye yaptığını ya da niye öyle tepki verdiğini bilmeden, aklı olmasına rağmen kullanmadan, aynı hataları, değişik olaylarda defalarca tekrar ederek yaşar.
EVEEEETTTTT....FİLMİSİNİZ İNSAN MI KARAR SİZİNNNNN????