Evlilik, sadece kadın ve erkek iki insanın bir araya gelmesi değildir. İki ailenin de çeşitli boyutlarda birbiriyle bağlandığı sosyal, kültürel, dini, psikolojik ve biyolojik boyutları olan bir kurumdur. Ayrıca çevre ve akraba ilişkilerini ve bunların beklentilerini, gelenek ve teamüller de içine alan bir olgudur evlilik.
Buna rağmen genç erkeklerin büyük bir kısmı evlenirken akılcı bir düşünce biçimiyle tüm bu ritüelleri ve gerçekleri göz ardı eder, hatta gereksiz görüp anlam veremez ve daha da önemlisi maddi-manevi bir yük olarak algılarlar. Bu konuda çoğunlukla haklı da olabilirler. Ancak genç kızlar, fıtratları gereği evliliğe daha duygusal anlam yüklerler, çevrenin, geleneklerin ve medyanın da etkisiyle evlilik ritüellerini gereğinden fazla önemserler. Bunun için de tüm düğün geleneklerinin eksiksiz yapılmasını arzu ederler.
Buna özellikle kız tarafının, evlilik merasimlerinin şaşalı ve görkemli geçmesini istemelerini de eklediğimiz de aileler arasındaki beklenti uçurumu iyice açılmış olur. Çünkü kültürümüzde kıza ve düğüne verilen önem, yapılan masraf, gösterilen tutum, bir anlamda kıza ve ailesine verilen değer olarak algılanmaktadır. Değişmesi gereken bu anlayıştan dolayı, kız tarafı taleplerini yükseltmekte ve bunda ısrar etmektedir.
Erkek ve kadın, kız tarafı ve erkek tarafı arasındaki anlayış ve algılayış farklılıklarından kaynaklanan bu zıtlık, bazen her iki tarafın abartmasıyla çiftler arasında gereğinden fazla bir gerilime neden olur. Çiftler ve aileleri arasında daha evlenmeden tartışma, zıtlaşma, kutuplaşma tohumları atılmış olunur.
Şimdi sorunuzun cevabına geçebiliriz
-Problem çözmede birinci adım, her zaman problemin ne olduğunu çok iyi netleştirmektir. Özelikle ikili ilişkilerde bunu netleştirmeden, sadece tahminler, zanlar, varsayımlar ve şahsi algılar üzerinden hareket etmek her zaman hüsranla sonuçlanır.
Bunun için siz de önce karşı tarafın ne istediğini anlamaya çalışın. Yani talep ve ısrarlarının görünmeyen nedenini öğrenmeye gayret edin. Mesela istedikleri gerçekten çevreye karşı kızlarının itibarını korumak veya kızlarını memnun etmek mi? Veya sadece düğün eğlencesi mi? Yoksa gerçekten kadınlı-erkekli bir eğlence mi? Bunları belki doğrudan sorduğunuz sorularla öğrenemezsiniz, ama dolaylı sorularla asıl amaçlarını anlarsınız.
Eğer gerçek amaçları ilk üç madde ise, bunu nasıl yerine getirebileceğiniz üzerinde düşünün. Mesela nasıl davranırsanız da kız tarafı yakın akraba çevresine karşı kendilerine ve kızlara değer verilmiş hissederler?
-Doğrudan karşı çıkmak yerine, yukarıda anlattığımız sosyo-kültürel etkenler çerçevesinde kız tarafını ve ailesini anlamaya çalışın. Gerçekten anladığınızı da onlara söyleyin. Çevrenin beklentilerini, anne-baba olarak kızlarına eğlenceli bir tören yapmak istediklerini, evlatlarını mutlu görmek istediklerini anladığınızı ve bu duygularına saygı gösterdiğinizi söyleyin. Sonra da kendi gerekçelerinizi anlatın ve onların da sizi anlamalarını isteyin.
Eminim, siz samimi bir niyetle onları anlar, duygularına ayna olursanız ve saygı duyarsanız, onlar da aynı şekilde sizi anlayacaklardır.
-Evlilik ilişkilerinde sorunların büyük bir kısmı tarafların kendilerini kavli leyin ile (yumuşak bir uslupla) anlatamamasından kaynaklanır. Duygusal tepkilerle konuşulduğu için, kişi hem derdini anlatamaz hem de karşı tarafta direnme ve karşı çıkma duygusunu doğurur. Bunun için kendinizi doğru bir biçimde ifade edin. Mümkünse araya başkasını koymadan yüz yüze, kayınpeder ve validenizin gözlerine bakarak konuşun.
-Kız tarafının sizce uygun olmayan taleplerine 'hayır!' diyerek karşı çıkmak yerine, alternatifler götürün. Eminim alternatifler içinden birisini kabul edeceklerdir.
-Evlilik, ister düğün öncesi süreçte, ister düğün sonrası ve evlilik süresince olsun, karşılıklı anlaşma ve akitler üzerine kurulur. Bir tarafın sürekli dayatması veya diğer tarafın sürekli kaçması ve istek ve talepleri kendi istediği çizgiye çekmesi evliliğin ruhuna aykırıdır. Sade evlilik değil, akrabalığın, birlikte çıkılan ebedi yolculuğun, dostluğun da ruhuna aykırıdır. Bunun için, konu üzerinde düğün aşamasına gelmeden bir anlaşma olmamışsa, her iki taraf orta yolu bulmaya çalışmalıdır. Bir adım karşı taraf geri çekilmeli, buna karşılık diğer tarafta da bir adım atmalıdır