Korona salgını tüm hızıyla devam ediyor. Salgını kısmen de olsa kontrol altına alan Çin ve İran örneği göstermektedir ki, salgın sanıldığı gibi uzun ömürlü olmayacak. İki-üç ay sonra bitmese de kontrol altına alınmış olacaktır. Ancak virüsünn akciğerlerdeki etkisi gitse bile ruhsal hayatta ve ekonomik hayattaki etkileri belli ki uzun sürecek.
Salgının, ülkelerin ekonomilerini ne ölçüde sarsacağını, özellikle hangi sektörlerin bundan büyük zarar göreceğini tam olarak söylemem mümkün değil, çünkü alanın uzmanı değilim. Ancak insanların psikolojilerinde bırakacağı hasarı şimdiden öngörebiliyorum. Çünkü toplumda travma oluşturan bu pandemi, diğer toplumsal travmalardan farklı olarak daha şimdiden derin izler bırakmaya başladı.
Korono’nin toplumun ruh sağlığı üzerinde bıraktığı büyük hasarın ana nedenlerinden biri evde tıkalı kalmaları değil, belirsizliktir.
Nereden çıktığı, ve ne olduğu konusunda da bilim adamları arasında tam bir fikir birliği yok. Ne olduğu bilinmeyince korunma yolları da, önleyici korunma şekilleri de, daha da önemlisi virüsü yok edecek ilaç da henüz bulunamadı. Ve ne zaman bulunacağı da henüz belli değil. Her şey normale dönse bile dünyayı nelerin beklediği, insanların hayatlarını nasıl etkileyeceği belli değil. İşten çıkarılan işçi bir daha işe alınacak mı, kepek indiren esnaf iş yerini bir daha açabilecek mi? Virüs yakınlarımızdan kimlerin ölümüne neden olacak? Kısaca insanlar geleceklerine yönelik hiçbir şeyi net göremiyorlar. Ve ne yapacaklarını da bilmiyorlar.
Sağlık Bakanı, toplumda oluşan bu belirsizliği gidermek için büyük bir gayret içinde olsa da Covid-19 adı verilen pandeminin doğası buna tam da izin vermiyor. İnsanlar, iki haftayı sabırla geçirdiler, ama vaka sayısı ve ölümler artıkça belirsizlik baskısı daha da artıyor.
İnsan zihnini en çok korkutan şeylerin başında belirsizlik gelir. Gece karanlıktan korkmamızın nedeni karanlığın kendisi değil, karanlıkta çevremizin belirsizliğidir. Hiçbir şeyden emin değiliz, güvenliğimiz tehlikededir. Bundan dolayıdır ki belirsizlikte panik atak, depresyon, anksiyete sıklıkla yaşanır, bu ise sağlıklı düşünmeyi engeller. İnsanların marketleri yağmalaması, makarnaları stoklaması, günde elli defa elini yıkaması vb hiçbiri aslında normal bir davranış değil, belirsizlikten kaynaklanan panik atakların sonucudur.
Belirsizlikten herkes aynı derecede rahatsız olmaz. Özellikle mükemmeliyetçi ve kaygılı kişilerin belirsizliğe tahammül etmeleri daha da zordur. Ayrıca hayatının her dakikasını kendi kontrolü altında tutmak isteyen kişiler için de belirsizlik durumu daha büyük sıkıntılara neden olur.
Peki Korona’nın getirdiği belirsizliğe karşı ruh sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?
Öncelikle Korona’dan dolayı büyük bir riskin var olduğunu kabul edin. Ancak ne bütün düşüncelerinizi işgal edecek kadar abartın ne de “bir şey olmaz” denecek seviyede kulak ardı edin.
İkinci olarak böylesi toplumsal bir pandemi atmosferinde kaygı duymanın, stres yaşamanın normal olduğunu kabul etmeliyiz. Bu, sizin bir zayıflığınız değil, insani bir durumdur. Yani kaygılandığımız için kaygılanmayın. Unutmayalım kaygı ve stres sağlıklı insanların doğal tepkileridir. Çünkü bunların insana verilmesinin nedeni tehlikelere karşı önlem almak ve daha duyarlı olmaktır. Burada önemli olan kaygılanmamak değil, bu kaygıyı doğru bir şekilde yönlendirmektir.
Üçüncü olarak, kendinizi psikolojik yorgunluğa bırakmamak için elinizden geleni yapın. Kaza ve travma sonrası bilinci açık tutmak için nasıl çaba sarf etmek gerekiyorsa, bu günlerde kendinizi psikolojik olarak bırakmamanız için de özel bir çaba harcayın.
Günlük belirli bir program dâhilinde bir zihinsel veya bedensel bir uğraşlarınız olsun. Özellikle kişisel gelişiminize yardım edecek kitaplar, videolar, sporlar yapmanız sizi belirsizlik duygusundan kurtaracaktır. Ailecek etkinlikler yapmanız, oyunlar oynamanız da önemlidir.
Korona, solunum yoluyla ve temasla bulaşırsa da, onu besleyen korku ve kaygıdır. Onun için mümkünse haber izlemeyi minimum seviyeye indirin, korona ile ilgili paylaşımlar yapmayın, sayıları takip etmeyin.
Tüm bunların yanında, kainatta hiçbir şeyin tesadüfü olmadığını, her şey Allah’ın ilmi dairesinde cereyan ettiğini bilelim ve O’nun Rubibiyetine teslim olalım..