Bir önceki köşe yazımda da açıkladığım gibi, kriz dönemlerinde maddi ve manevi en çok etkilenen kişi aileyi geçindirmek zorunda olan erkektir. Ancak bununla beraber ailenin tüm bireyleri de bu yeni durumdan olumsuz bir şekilde etkilenir.
Eğer bu yeni değişime karşı bilinçli bir tutum geliştirilmezse, aile içindeki bunalımın şiddeti bir kısır döngü gibi sürekli devam eder.
1-) Öncelikle erkeğin bu stresli durum sırasında kendini iyi tanıyor olması, bu durumun suçlusunun kendisi olmadığını bilmesi çok önemlidir. Kişi işini de kaybetse, ekonomik özgürlüklerinin boyutları da değişse, bu mümkün olduğunca onun kendine güvenini ve motivasyonunu engellememelidir
2-) Ayrıca erkeğin şunu da bilmesi gerekir: Kriz dönemleri geçicidir ve mutlaka belirli bir zaman sonra birçok şey tekrar rayına oturacaktır. Çünkü zaman hiç kimse için -olumlu veya olumsuz- tek çizgi halinde devam etmiyor.
3-) Maalesef birçok erkek, bozulan ekonomik durumunu hayat arkadaşına ve çocuklarına açıklamaktan kaçınır. Bunu bazen, ailesini üzmemek için iyi niyetle yapar, bazen de ‘erkeklik ve babalık gururu incinmesin’ diye yapar.
4-) Kriz dönemlerinde hemen kaygıya kapılıp tüketim alışkanlıklarını aniden değiştirmek ciddi sorunlara neden olabilir. Harcamaları tamamen kesmek yerine, planlamak, tüketim alışkanlıklarını değiştirmek daha olumlu sonuç verecektir.
5-) Diğer aile üyelerinin yapması gereken şey ise, başta işini kaybeden veya ekonomik krizde olan babalarının/eşlerinin başarısızlık ve yetersizlik duygularının pekişmesine izin vermemeleridir. Özellikle ailenin içinde bulunduğu ekonomik krizin nedeni olarak onu suçlamamalıdırlar. Tam tersine, onu motive etmelidirler.
6-) Çalışan eş, genellikle erkektir, ekonomik olarak aileyi geçindiremediğinde kendisini başarısız hisseder ve agresifleşir, sabır eşiği düşer. Eşine ve çocuklarına karşı normalden daha sert bir davranış içine girer. Bu durumda yapılması gereken öncelikle onu anlamaya çalışmaktır.
Kadın, eğer empati kurarak eşinin ne hissettiğini anlayamazsa, kocasının davranışlarındaki ani değişikliğe karşı aynı sertlikte tepkisel davranışlarda bulunabilir. Eşinin kendisine karşı değiştiğini, hatta eskisi gibi sevmediğini düşünür. Bu da ilişkileri daha çok yaralar.
Kocanın olumsuz yönde değişen davranışları olacaktır. Ama bu, eşini eskiye oranla daha az sevdiği anlamına gelmez. Bunun nedeni, krizden dolayı iç dünyasındaki çalkantılardır. Yara alan erkeklik gururunu bilinçaltı savunma sistemleriyle korumaya çalışmasıdır.
Sadece bunun anlaşılması bile ona karşı daha sabırlı ve anlayışlı olmayı sağlayabilir.
Eğer bu yeni değişime karşı bilinçli bir tutum geliştirilmezse, aile içindeki bunalımın şiddeti bir kısır döngü gibi sürekli devam eder.
Dolayısıyla bu durumu en az hasarla atlatabilmek için, hatta krizi fırsata çevirmek, aile bağlarını daha da güçlendirmek için herkese düşen görevler vardır.
1-) Öncelikle erkeğin bu stresli durum sırasında kendini iyi tanıyor olması, bu durumun suçlusunun kendisi olmadığını bilmesi çok önemlidir. Kişi işini de kaybetse, ekonomik özgürlüklerinin boyutları da değişse, bu mümkün olduğunca onun kendine güvenini ve motivasyonunu engellememelidir
2-) Ayrıca erkeğin şunu da bilmesi gerekir: Kriz dönemleri geçicidir ve mutlaka belirli bir zaman sonra birçok şey tekrar rayına oturacaktır. Çünkü zaman hiç kimse için -olumlu veya olumsuz- tek çizgi halinde devam etmiyor.
Ayrıca hayatta sürekli inişler ve çıkışlar olacaktır. Yeter ki, kişi bu süreci kabullenip, sabırla ailesi içinde dayanışma duygularını güçlendirecek bir tutum içine girsin. Bu konuda Kur’an’da Allah şöyle der: "Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır." (İnşirah, 94/5) Bundan hareketle Anadolu kültüründe sıkıntılı günlerin geçici olduğunu ifade etmek için"Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah vardır"sözü sıkılıkla kullanılır.
3-) Maalesef birçok erkek, bozulan ekonomik durumunu hayat arkadaşına ve çocuklarına açıklamaktan kaçınır. Bunu bazen, ailesini üzmemek için iyi niyetle yapar, bazen de ‘erkeklik ve babalık gururu incinmesin’ diye yapar.
Oysaki erkeğe düşen görev; çocuklarına yaşlarına uygun olarak kendi ekonomik durumunu açıkça anlatması, tutumlu ve anlayışlı olma kavramlarını öğretmesi durumu kolaylaştıracaktır. Karı-kocanın bu süreçte etkin/açık/doğru iletişim içerisinde olması çok önemlidir.
Emin olun, aile bireyleri gerçeği bilseler, ne kadar acı olursa olsun, eşlerine veya babalarına karşı daha anlayışlı olacaklardır.
4-) Kriz dönemlerinde hemen kaygıya kapılıp tüketim alışkanlıklarını aniden değiştirmek ciddi sorunlara neden olabilir. Harcamaları tamamen kesmek yerine, planlamak, tüketim alışkanlıklarını değiştirmek daha olumlu sonuç verecektir.
5-) Diğer aile üyelerinin yapması gereken şey ise, başta işini kaybeden veya ekonomik krizde olan babalarının/eşlerinin başarısızlık ve yetersizlik duygularının pekişmesine izin vermemeleridir. Özellikle ailenin içinde bulunduğu ekonomik krizin nedeni olarak onu suçlamamalıdırlar. Tam tersine, onu motive etmelidirler.
6-) Çalışan eş, genellikle erkektir, ekonomik olarak aileyi geçindiremediğinde kendisini başarısız hisseder ve agresifleşir, sabır eşiği düşer. Eşine ve çocuklarına karşı normalden daha sert bir davranış içine girer. Bu durumda yapılması gereken öncelikle onu anlamaya çalışmaktır.
Kadın, eğer empati kurarak eşinin ne hissettiğini anlayamazsa, kocasının davranışlarındaki ani değişikliğe karşı aynı sertlikte tepkisel davranışlarda bulunabilir. Eşinin kendisine karşı değiştiğini, hatta eskisi gibi sevmediğini düşünür. Bu da ilişkileri daha çok yaralar.
Kocanın olumsuz yönde değişen davranışları olacaktır. Ama bu, eşini eskiye oranla daha az sevdiği anlamına gelmez. Bunun nedeni, krizden dolayı iç dünyasındaki çalkantılardır. Yara alan erkeklik gururunu bilinçaltı savunma sistemleriyle korumaya çalışmasıdır.
Sadece bunun anlaşılması bile ona karşı daha sabırlı ve anlayışlı olmayı sağlayabilir.
Kendimizi kontrol ettiğimiz ve yeni durumlara uyum sağlamayı başardığımız sürece sorun olmayacaktır.