iyzico-destek
Adana
DOLAR36.6099
EURO39.9726
ALTIN3460.1
Orhan ERGEZER

Orhan ERGEZER

Mail: orhanergezer@adanahaber.net

Küresel Finansal Hegamonya ve Çağdaş Kölelik Düzeni

Dünya ekonomisi, görünen aktörlerden çok, perdenin arkasındaki finans mühendisleri tarafından yönetiliyor. Kimileri buna “serbest piyasa” diyor, kimileri ise “küreselleşme.” Ancak işin özüne indiğinizde, bu sistemin gelişmiş ülkelerin mutlak kontrolünde olduğu, az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların ise bir tür ekonomik esaret altında tutulduğu açıktır. Peki, bu mekanizma nasıl işliyor? Kim, nasıl para basıyor, kim bu parayı nasıl aklıyor ve dünya neden bilimsel ilerleme yerine savaş ekonomisine mahkûm ediliyor?

KARA PARANIN MEŞRULAŞTIRILMASI VE KÜRESEL AKTÖRLER

Bugün dünya piyasalarındaki en büyük sorunlardan biri, kayıt dışı servet transferleri ve bu transferlerin uluslararası finans merkezleri aracılığıyla meşrulaştırılmasıdır. Parasal genişleme politikaları, yani sınırsız para basma yetkisine sahip merkez bankaları, bu çarkın görünen yüzüdür. Ancak işin özüne indiğinizde, basılan paraların birebir reel ekonomiye yansımadığını, bunun yerine spekülatif finans sisteminde dolaştırıldığını görürsünüz.

Batılı güçler, sınırsız para üretme yetkisini kullanarak küresel ekonomide kontrolü ele alırken, az gelişmiş ülkelerdeki yolsuzluk mekanizmaları ve kayıtdışı ekonomi sayesinde bu paraları aklamaktadırlar. Bunun için düşük denetimli bölgeler (offshore bankalar), uluslararası fonlar ve çokuluslu şirketler kullanılır. Peki, bu para ne için kullanılıyor?

KÜRESEL GÜÇLER SİLAHLANIYOR, KOLONİLER BİLİMSEL ALANDA GERİLİYOR

Sermaye akışlarını takip ettiğinizde, kayıt dışı servetlerin büyük bir kısmının silahlanmaya aktarıldığını görürsünüz. Bugün ABD, Avrupa ve Çin gibi büyük güçler, savunma bütçelerini sürekli artırarak dünyayı kontrollü savaşlarla yönetmektedir.

Ancak burada kritik nokta şudur: Savaş ekonomisinin sürdürülebilirliği için, belirli ülkelerin bilimsel ilerleme kaydedememesi gerekmektedir.

Koloni halkları, sürekli olarak tüketici olarak kalmalı; yenilikçi sanayi devrimleri yapmamalı, bağımsız teknoloji üretmemeli ve bilimde ilerleme sağlamamalıdır. Çünkü bir ülke bağımsız teknoloji ürettiğinde, küresel sistemin kontrolünden çıkmaya başlar. İşte tam da bu noktada devreye IMF, Dünya Bankası ve uluslararası finans kurumları girer. Bu kuruluşlar, “kalkınma yardımları” adı altında ülkelere finansal bağımlılık aşılar ve bilim-teknoloji yatırımlarını değil, altyapı projeleri veya borç ekonomisini teşvik ederler.

ARZ EKONOMİSİ VE FİNANSAL SÖMÜRGE SİSTEMİ

Burada bir diğer kritik nokta da 'Arz Ekonomisi' kavramıdır. Normalde arz ekonomisi, sermaye yatırımını teşvik eden ve vergi indirimleriyle büyümeyi hedefleyen bir modeldir. Ancak küresel güçler bu modeli, koloniler için farklı bir biçimde uygulamaktadır:

Gerçek sermaye yatırımı yerine, kısa vadeli spekülatif sermaye akışları teşvik edilir.

Sanayi yerine, borçlandırmaya dayalı ekonomik büyüme desteklenir.

Bilgi üretimi yerine, düşük maliyetli iş gücüyle montaj ekonomisi geliştirilir.

Bu sistemin temel amacı, koloni halklarını kendi parasal genişleme politikalarına bağımlı hale getirmektir. Örneğin, ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırdığında, küresel piyasalarda dolaşan sıcak para anında merkez ülkelere geri döner ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri krize sürüklenir. Böylece ekonomik bağımlılık, merkez ülkelerin elinde bir silah olarak kalmaya devam eder.

ÇAĞDAŞ KÖLELİK VE TEKNOLOJİK GERİLEME

Geleneksel kölelik, zorla çalıştırmayı içerirken, çağdaş kölelik ise sistematik ekonomik bağımlılıkla şekillenir. Bugün Afrika’nın en zengin maden yataklarına sahip ülkelerinin neden aşırı yoksulluk içinde yaşadığını hiç düşündünüz mü? Ya da neden bazı ülkeler, devasa doğal kaynaklarına rağmen daima borçlu kalmaktadır?

Çünkü küresel finansal hegemonya, onların bilgi ve teknoloji üretmesini engellemek üzerine kuruludur. Bunun için medya, eğitim sistemi ve sosyal politikalar üzerinden bilim dışı eğilimler yaygınlaştırılır, toplumlar manipüle edilir ve uzun vadede tüketici sınıfı yaratılır.

Bilim ve teknolojiye yatırım yapmayan ülkeler, daima montaj sanayisine mahkûm edilir. Bugün gelişmekte olan ülkelerin çoğu, temel bileşenleri dışarıdan almak zorunda oldukları için tam anlamıyla sanayileşmiş sayılmazlar.

BU KÖLELİĞE MEYDAN OKUMAK MÜMKÜN MÜ?

Peki, bu düzeni değiştirmek mümkün mü? Evet, ancak bunun için bilinçli bir ekonomik bağımsızlık politikası geliştirmek gerekir.

▪️Gerçek anlamda sanayileşme ve yerli üretime dayalı bir ekonomik model benimsemek

▪️Eğitimi, bilim ve teknolojiye odaklı hale getirmek, beyin göçünü tersine çevirmek

▪️Finansal bağımsızlığı artırmak için uluslararası para sistemlerinden ve spekülatif fonlardan kopabilmek

▪️Stratejik sektörlerde devlet destekli Ar-Ge yatırımlarını artırmak

Ancak bunu başarmak, sadece ekonomik değil, politik ve kültürel bir dönüşümü de gerektirir. Aksi takdirde, çağdaş kölelik düzeni, "serbest piyasa" adı altında varlığını sürdürecek ve insanlık, finansal hegemonların kontrolünde birer ekonomik piyon olmaya devam edecektir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
TEST-DENEME