Kahramanımız bölgenin en güzel sahil kentlerinden birinde yaşıyor.
Sıvı mamulleri ticareti ile uğraşan iş adamının babası yıllar önce güneydoğu illerinin birinden gelerek sıvacılığa başlamış.
Aile ilk gelinen kentte imalatını yaptıkları sıvı mamulleri ile adını duyurmuş.
Yıllar sonra işlerini geliştirerek 45 dakika uzaklıktaki şehre giderek yaşamlarını orada sürdürmeye karar vermişler.
. . .
İşletmenin başında yer alan ailenin iki numaralı ferdi yıllar süren evliliğinin ardından kendisini yasak bir ilişkinin pençesinde bulmuş.
Bugünlerde aramızda savaş rüzgârları esen komşu bir ülkeye ait etnik kökenli güzel kadının ağına düşen kahramanımız evini, yuvasını ve çocuklarını yüz üstü bırakmakta tereddüt göstermemiş.
Ailenin ilk geldiği kentte sevgilisine ev tutan iş adamı gündüz şehir dışındaki iş yerinde, gece de kilometrelerce uzaktaki sevgilisinin evinde gününü gün ediyormuş.
Sevgilisine bulunduğu kentte süper lüks bir ev donattıktan sonra, bir de iş yeri açan kahramanımız alet, edevat ve tüm teçhizatı şahsi çekleri ile satın alarak büyük bir jest yapmış.
İş adamının sevgilisinin baş döndüren bir güzelliğe sahip olduğu söyleniyor.
Güzelliğini iş adamını kendisine bağlamakla değil, kötü emellerine alet olmak içinde kullanıyormuş.
Kuvvetli söylentilere göre, güzel sevgili komşu ülkeden Türkiye’ye üst düzey bürokrat ve iş adamlarını farklı yollardan ülkemize getiriyor, farklı pasaport ve farklı uçak biletleri ile istenilen ülkelere gönderiyormuş.
Genç kadın ve iş adamı sevgilisi bu yolla yedi göbek sülalelerine yetecek kadar para kazandıklarını söylüyorlarmış.
Buna göre, komşu ülke vatandaşları iş adamının naylon kayınvalidesinin yazlık evinde bir süre tatil yaptıktan sonra yurt dışına gönderiliyormuş.
Resmi makamlardan destek aldıklarını söyleyen iş adamı ve esrarengiz sevgilinin dediği ne kadar doğrudur bilinmez, yaptıkları işin ülke çıkarları uğruna gerçekleştiğini söylüyorlarmış.
Onların yalancısıyız...
. . .
Bu ülkede duyulan hiç bir şeye şaşırmamak gerekiyor...
Yetkililerden biri açıklık getirsin ya da doğrulasın diye sabırla bekliyoruz...
Sahi, bu garabet karşısında siz ne diyorsunuz?
. . .
NOT: Neden isim vermeden yazdım, açıklayayım: Günümüz Türkiye'sinde 'hırsıza hırsız' denilmeyecek acuze bir dönemden geçiyoruz. Allah başımızdan eksik etmesin yargı mensupları (hepsi değil,) elinizdeki doğru bilgiye, belgeye aldırış etmeden,Demoklesin kılıcını üzerimizde salladıkları için böyle davranmaya mecbur kaldık. Dileğimiz odur ki; birileri çıkıp 'bu olayda söz edilen kişiler biziz'desinler ve yargı nezdinde cezalandırılmamızı isteyerek kendilerini deşifre etsinler. Kamuoyu da hırlı ile hırsızı tanıma fırsatı bulsun. (ae)
Dost Düşman Bilsin ki; 'Üstünlerin Hukukunun Tüm İhtişamı ile Hüküm Sürdüğü' bu ülkede aldığımız cezaları şeref madalyası olarak göğsümüzde gezdiriyoruz, bundan da kıvanç duyuyoruz. (ae)