Savaşın ayak seslerinin adım adım ülkemize yaklaştığı bir dönemden geçiyoruz. Savaş ; ürkütücü,can yakıcı,soğuk, iliklerimize kadar hissetiğimiz bir acı ... Savaşın bir tanımı var mı bilmiyorum ama tek bildiğim masumların acı çektiği öldüğü ve kanın keyfi olarak akıtıldığı bir ortam .
Ülkemizde savaş yok, bomba yok,yıkılan binalar,ölen insanlar yok ama ekonomi yangın yeri!
Elimizi attığımız her ürün yeni bombalanmış savaş alanındaki gibi alev alev el yakıyor.
Ukrayna ve Rusya Karadenizin diğer tarafında savaşırken biz burada tabiri caizse 3 kuruşla yaşamanın savaşını veriyoruz.
Televizyon ekranlarında sosyal medyada ülkemizdeki maddi ve manevi korku panik ve kaosun izlerini her an görebiliyoruz. İyide bizde savaş yok bizim paramızın değeri neden savaşan ülkelerin hala altında ?
Olmayan bir savaşın içinde cebimizdeki para ile imtihan ediliyoruz. Ekmek kuyrukları,yağ kuyrukları, akaryakıt kuyrukları...
Ekonomi kan ağlıyor . Elektrik faturaları doğalgaz faturaları su ve telefon faturaları ve sırtımıza kambur olan vergilerin altında eziliyoruz. Ay sonu geldiğinde herkes (eksi) hanede...
Kıtlık kapıda, biz şaşkınlık ve panik halinde sadece sağa sola koşturup sosyal medeyadan zamları kınamakla yetiniyoruz.
Yanlış ekonomik politikalar her geçen gün bizi fakirleştiriyor, cebimizdekini eritip yok ediyor. Yönetim çöküşü göremiyor yada görmezden geliyor... Her ikisinde de vatandaşın beli gün be gün büklüyor .
Bir vatandaş marketleri müzeye benzetmişti;'bakıyoruz seyrediyoruz ve alamadan çıkıyoruz!'
Asıl savaşı kendi ülkemizde kendi topraklarımıza karşı veriyoruz. Dört bir yanı verimli topraklarla çevrili tüm dünyanın gıpta ettiği tarım cennnetinde yaşıyoruz.
Ama üretemiyoruz... Çiftçi kendi haline terkedilmiş ona biçilen kaderi yaşamaya mahkum edilmiş.
Coğrafya derslerimizde; 'Tarımda kendi kendine yetebilen bir ülke' olduğumuz anlatıldı bize öyleydikte... Ama toprağı nasıl korumamız gerektiği anlatılamamış olacakki şimdi üretim için bir karış toprak arıyoruz.
Çünkü üretecek toprak bırakmadık. Rant uğruna topraklarımızı betonlara kurban ettik. Yollar yapıldı, köprüler kuruldu diye sevinirken topraklarımızın elimizden gidişine engel olamadık. Şimdi yiycek ekmeği bulamadığımızda ne köprüleri nede yoları yiyebiliriz. Görüntüye dalıp aslolan toprağı, vatanı unutttuk, unutturulduk.
Şimdilerde savaş bölgesinde gümrükte takılı kalan gemilerin gelmesi için el avuç açıyoruz.
Gaflet uykusundaydık, uyandık ama geç kaldık.
Toprağını taşa çeviren bir millet fakirleşemeye mahkumdur. O yüzdendir ki betonları yıkıp toprakaları geri almanın vaktirdir şimdi!
Unutmayalımki Toprak Vatandır, Vatan Topraktır...
Tüm yazdıklarınıza katılmakla birlikte insanoğlu şu an da amigdala (ilkel benlik ) kurtulmadığı sürece bu savaşlar ego çıkarları olduğu sürece devam edecek filler tepişince her zaman çiménler ezilir