Abone ol
Daha olayların sıcaklığı geçmedi; o sebeple belki de o günlerin içinde yaşadığımız için..
Daha olayların sıcaklığı geçmedi; o sebeple belki de o günlerin içinde yaşadığımız için meseleyi iyi tahlil edemiyoruz. Her kötülük iyi bir şeyin başlangıcı olur diye garip bir inancımız vardır, ki şerrin her şeyden evvel maddî olarak kaça patladığını bir türlü düşünemeyiz.
Meselenin gölgesi bu, lâkin aslını iyi düşünebildik mi? Hâlâ çeşitli komplo teorileri ile îzah etmeye çalışıyoruz ama mesele bu kadar basit değildir; çünkü insanlar hiçbir sûrette hayatları ile imtihan olmak istemezler. İşin içinde iktidar mensuplarının kellesi var mıydı, yok muydu?
Komplo teorilerinin doğru olduğunu kabul etsek bile kendi kazdığın çukura düşmek gibi bir ihtimâl de vardır! İçtimaî hâdiselerde bunu gözardı ettiniz mi kaybedersiniz; çünkü bu gibi hâdiselerin nasıl başlayacağı bellidir de, ne şekilde biteceğini programlamak imkânı yoktur! Çok düşük de olsa olası ihtimaller insanın kellesini bir anda götürüverir de farkında bile olamazsınız!
Dünya ihtilâller ve darbeler tarihinde bunun istemediğiniz kadar örneği vardır! Rusya'da Menşevikliğin Bolşevikliğe, İran'da çoşkun Türk milliyetçiliğin köktendinciliğe dönüşeceğini kimse hesap edemezdi! Dünya bu iki hâdisenin de sonucunu maalesef tahmin edememiştir!
1000 yıllık Selçuklu-Osmanlı tarihinde ortadoksiye (sünni İslâm) dayalı bir kalkışma, ayaklanma ve darbe teşebbüsü olmadığı gibi, heterodoksi halk ayaklanmalarının da ne din ile ne de İslâm’la ilgili olduğu ispat edilememiştir. Bu konudaki, iddiâ ve düşünceler sonradan uydurulan şeylerdir.
31 Mart'a kadar ordu isyanlarında hiçbir şekilde 'İslâmi slogan' duyamazsınız! Bizde 'İslâm'ın siyasi, bir umde olarak kullanılması 'Hasta adam' devri tarikatlarının çarpıklıklardır. İşte 15 Temmuz'u ancak böyle mandacı bir zihniyete bağlayabilirsiniz ki, kesinlikle 'Hanedan'ı o cepheye dâhil edemezsiniz!
Meselenin gölgesi bu, lâkin aslını iyi düşünebildik mi? Hâlâ çeşitli komplo teorileri ile îzah etmeye çalışıyoruz ama mesele bu kadar basit değildir; çünkü insanlar hiçbir sûrette hayatları ile imtihan olmak istemezler. İşin içinde iktidar mensuplarının kellesi var mıydı, yok muydu?
Komplo teorilerinin doğru olduğunu kabul etsek bile kendi kazdığın çukura düşmek gibi bir ihtimâl de vardır! İçtimaî hâdiselerde bunu gözardı ettiniz mi kaybedersiniz; çünkü bu gibi hâdiselerin nasıl başlayacağı bellidir de, ne şekilde biteceğini programlamak imkânı yoktur! Çok düşük de olsa olası ihtimaller insanın kellesini bir anda götürüverir de farkında bile olamazsınız!
Dünya ihtilâller ve darbeler tarihinde bunun istemediğiniz kadar örneği vardır! Rusya'da Menşevikliğin Bolşevikliğe, İran'da çoşkun Türk milliyetçiliğin köktendinciliğe dönüşeceğini kimse hesap edemezdi! Dünya bu iki hâdisenin de sonucunu maalesef tahmin edememiştir!
15 Temmuz'u kalın gözlükle görmek ve böylece sonuçlar çıkarmak gerekmektedir! Zanlıları korumak ve onlara arka çıkmak bile meseleyi anlamamak demektir! Elbette zanlı suçlu demek değildir, bu ayırımını siyasi söylemle değil sorgulamalar ve yargı ile yapmak demokrasinin vazgeçilmez uygulamasıdır! Hattâ bu sorgulamalarda aşırılıklar ve haksızlıklar da olabilir; çünkü demokrasi, sorgulama, bilgi-belge toplama, kısaca hukuk bir sosyal bilim konusudur.
Böyle çalışmalardan aritmetik gibi kesin sonuçlar alamazsınız; zaten böyle bir şey sözkonusu olsa 'yargılama'ya gerek kalmaz! O sebeble daha 15 Temmuz kalkışmasının sağlam sonuçlarının alındığını söylemek mümkün değildir! Dolayısiyle iktidar da muhalefet de havanda su döğmektedir!
Elbette düşünülmesi gereken önemli sorular vardır: 1) Tarihimizde benzer olaylar var mıdır? 2) Kalkışmanın iç ve dış boyutları nedir? 3) Ülkenin dış politikası ile ne kadar ilgisi vardır? 4) Bir tarihi hesaplaşma mı yapılmak istendi? 5) Küresel gücün direttiği yeni siyasi harita ile ne dereceye kadar alâkalıdır?
Bu soruları çoğaltabiliriz ama önce bunlar üzerinde derin derin düşünerek, kalkışmayı tartışma ortamından düşünce ortamına taşımak gerekmiyor mu?
Böyle çalışmalardan aritmetik gibi kesin sonuçlar alamazsınız; zaten böyle bir şey sözkonusu olsa 'yargılama'ya gerek kalmaz! O sebeble daha 15 Temmuz kalkışmasının sağlam sonuçlarının alındığını söylemek mümkün değildir! Dolayısiyle iktidar da muhalefet de havanda su döğmektedir!
Elbette düşünülmesi gereken önemli sorular vardır: 1) Tarihimizde benzer olaylar var mıdır? 2) Kalkışmanın iç ve dış boyutları nedir? 3) Ülkenin dış politikası ile ne kadar ilgisi vardır? 4) Bir tarihi hesaplaşma mı yapılmak istendi? 5) Küresel gücün direttiği yeni siyasi harita ile ne dereceye kadar alâkalıdır?
Bu soruları çoğaltabiliriz ama önce bunlar üzerinde derin derin düşünerek, kalkışmayı tartışma ortamından düşünce ortamına taşımak gerekmiyor mu?
Bize göre tarihimizde 15 Temmuz'a benzer bir hâdise yoktur; çünkü Selçuklu'dan Osmanlı'ya gelen 1000 yıllık tarihimizde böyle 'Din-İslâm'eksenli bir kalkışma gösteremezsiniz! İslâmiyetten önce de bizde din adamları ve büyükleri devlet adamı olmaz, böyle bir şeye heves bile etmezlerdi!
Hiçbir 'Kam'ın kumandan veya devlet adamı olduğu vaki değildir! Din eksenli devlet idaresi Türk kültürüne Araplar'dan geçmiştir; lâkin hiçbir şekilde asabiyete dönüşmemiştir! O sebeble Yavuz Selim'in kaptığı 'İslâm Halifeliği'nin de sosyal ve siyaset hayatımızda hiçbir değeri yoktur! Siz meselenin, bugün 'Neo-Osmanlıcılık' şeklinde tezahür ettiğine bakmayın, bu konuda aydınlarımız, kendiler çalıp kendiler oynamıştır ve hâlâ bu konumda görünen insanlar vardır!
Hiçbir 'Kam'ın kumandan veya devlet adamı olduğu vaki değildir! Din eksenli devlet idaresi Türk kültürüne Araplar'dan geçmiştir; lâkin hiçbir şekilde asabiyete dönüşmemiştir! O sebeble Yavuz Selim'in kaptığı 'İslâm Halifeliği'nin de sosyal ve siyaset hayatımızda hiçbir değeri yoktur! Siz meselenin, bugün 'Neo-Osmanlıcılık' şeklinde tezahür ettiğine bakmayın, bu konuda aydınlarımız, kendiler çalıp kendiler oynamıştır ve hâlâ bu konumda görünen insanlar vardır!
1000 yıllık Selçuklu-Osmanlı tarihinde ortadoksiye (sünni İslâm) dayalı bir kalkışma, ayaklanma ve darbe teşebbüsü olmadığı gibi, heterodoksi halk ayaklanmalarının da ne din ile ne de İslâm’la ilgili olduğu ispat edilememiştir. Bu konudaki, iddiâ ve düşünceler sonradan uydurulan şeylerdir.
31 Mart'a kadar ordu isyanlarında hiçbir şekilde 'İslâmi slogan' duyamazsınız! Bizde 'İslâm'ın siyasi, bir umde olarak kullanılması 'Hasta adam' devri tarikatlarının çarpıklıklardır. İşte 15 Temmuz'u ancak böyle mandacı bir zihniyete bağlayabilirsiniz ki, kesinlikle 'Hanedan'ı o cepheye dâhil edemezsiniz!
Elbette 15 Temmuz kalkışmasının hem iç hem de içle birlik hareket eden dış boyutu vardır! Bugün siyasi Kürtçülüğün, 'Cemaat' hareketi ile birlikte bir strateji uyguladıkları ispat edilmiştir. Marksist Kürtçülük ile İslâma dayalı Kürtçülüğün de hiçbir farkı yoktur.
Güney ve Güneydoğu'daki bölücülüğü komşularımız sınır ötesi ülkelerdeki hareketlerden de soyutlayamayız! Son operasyonlarda ortaya çıkan tünel, PYD-PKK birlikteliğini ziyadesiyle aydınlatmıştır! İnanmayan gider bakar, Halep burada değil ama arşın elimizde! Halep dedik de, buranın mahalle çatışmalarında Türklerle Araplar’ın karşısında sadece PYD-PKK unsurları bulunmakta, durum 12 Eylül öncesi Türkiye manzalarının kurtarılmış bölgelerini hatırlatmaktadır.
Güney ve Güneydoğu'daki bölücülüğü komşularımız sınır ötesi ülkelerdeki hareketlerden de soyutlayamayız! Son operasyonlarda ortaya çıkan tünel, PYD-PKK birlikteliğini ziyadesiyle aydınlatmıştır! İnanmayan gider bakar, Halep burada değil ama arşın elimizde! Halep dedik de, buranın mahalle çatışmalarında Türklerle Araplar’ın karşısında sadece PYD-PKK unsurları bulunmakta, durum 12 Eylül öncesi Türkiye manzalarının kurtarılmış bölgelerini hatırlatmaktadır.
Elbette Güney ve Güneydoğu olayları ile Irak ve Suriye meselelerini dış politikamız açısından birbirinden ayıramayız! Çünkü 1. Cihan Savaşı sonuçları göstermiştir ki, paylaşılan ülke sadece Türkiye'dir; bugün de görüyoruz ki bu paylaşım henüz bitmemiştir!
Gerçekte yıllardır devam eden sancılar cetvelle çizilen sınırlar ve ortaya çıkarılan küçük krallıklardır; şimdi ise Türkiye, Suriye, Irak hattâ İran ufalanmaya ve küçültülmeye çalışılmaktadır. 15 Temmuz ayaklanmasının İslâmi antetine bakılırsa bu hedeflerle ne derece örtüştüğü görülmektedir.
Gerçekte yıllardır devam eden sancılar cetvelle çizilen sınırlar ve ortaya çıkarılan küçük krallıklardır; şimdi ise Türkiye, Suriye, Irak hattâ İran ufalanmaya ve küçültülmeye çalışılmaktadır. 15 Temmuz ayaklanmasının İslâmi antetine bakılırsa bu hedeflerle ne derece örtüştüğü görülmektedir.
Ortadoğu'da mutlaka yeni bir dizayn ve hesaplaşma sahnelenmektedir; elbette hedef ve küçültülmek istenen Hiristiyanlık karşısındaki tek din İslâmiyet'tir. Farkında olsak da olmasak da tarih devam ediyor ve ahtapotlar yok edilmiş değildir!
Kurbanlar kimseyi alâkadar etmiyor; Vietnam ve Afganistan tecrübelerinden sonra 'nankör batı' bir kedisinin bile kanının akmasından yana değildir; varsın Müslümanlar birbirini boğazlasın!
15 Temmuz’un amacı da bu değil miydi? Bir zamanlar ülke insanından fitre ve zekât toplayan ve kendini hayır kurumu olarak gösteren bu zihniyetin kendilerine himmet edenlere silâh doğrultması ve uçaklarla bombalamasının hiç mi anlamı yok!
Elbette bunların savaşı iktidarla değil Türk insanı iledir; büyük savaşta da bunu görmedik mi? Demek savaş bitmiyor ve düşmanlığın stratejisi 'Devamlı Savaş' temeline oturtulmuştur!
Kurbanlar kimseyi alâkadar etmiyor; Vietnam ve Afganistan tecrübelerinden sonra 'nankör batı' bir kedisinin bile kanının akmasından yana değildir; varsın Müslümanlar birbirini boğazlasın!
15 Temmuz’un amacı da bu değil miydi? Bir zamanlar ülke insanından fitre ve zekât toplayan ve kendini hayır kurumu olarak gösteren bu zihniyetin kendilerine himmet edenlere silâh doğrultması ve uçaklarla bombalamasının hiç mi anlamı yok!
Elbette bunların savaşı iktidarla değil Türk insanı iledir; büyük savaşta da bunu görmedik mi? Demek savaş bitmiyor ve düşmanlığın stratejisi 'Devamlı Savaş' temeline oturtulmuştur!
Bütün bu ihânet odakları karşısında aklımızı başımıza almamız gerekiyor! Komşularımızdan hiç dostumuz yokmuş! Ne zaman oldu ki? Esad'ın oğlu Beşir'i dost sananlar kucaklarına alıp yatsınlar; bu diktatöre karşı yanlış politika takip edildiğini elbette konuşabiliriz, lâkin dost olduğunu nasıl söyleyebiliriz!
Babanın bir aptaldan canavar yarattığını kim unutmuştur? Bu şartlar altında mutlaka iktidarı denetleyecek ve gerektiğinde tenkid edeceğiz, bu bizim vatandaş olarak hakkımızdır! Lâkin öyle bir noktaya gelmiş, öyle bir köşeye sıkışmışız ki, geçmişte yapılan hatâları başa kalkmak artık doğru olmaktan çıkmıştır!
Özellikle ülkücüler AKP-PKK gibi anlamsız lâflar etmektedir, bunun tam tersi MHP-PKK denilse canınız sıkılmaz mı? Çok ilginçtir ki bu sözleri eşşek kadar adamlar söylüyor!
Yani kendimizi islâh ettik de AKP mi kaldı? İşte bakın her taraftan dökülüyoruz, kimi seçtiysek hırsızlık yapıyor ve normal süresini tamamlayamıyor! İnsan evvelâ kendinin sütten çıkmış bembeyaz adam olmadığının idrakinde olmalıdır.
Babanın bir aptaldan canavar yarattığını kim unutmuştur? Bu şartlar altında mutlaka iktidarı denetleyecek ve gerektiğinde tenkid edeceğiz, bu bizim vatandaş olarak hakkımızdır! Lâkin öyle bir noktaya gelmiş, öyle bir köşeye sıkışmışız ki, geçmişte yapılan hatâları başa kalkmak artık doğru olmaktan çıkmıştır!
Özellikle ülkücüler AKP-PKK gibi anlamsız lâflar etmektedir, bunun tam tersi MHP-PKK denilse canınız sıkılmaz mı? Çok ilginçtir ki bu sözleri eşşek kadar adamlar söylüyor!
Yani kendimizi islâh ettik de AKP mi kaldı? İşte bakın her taraftan dökülüyoruz, kimi seçtiysek hırsızlık yapıyor ve normal süresini tamamlayamıyor! İnsan evvelâ kendinin sütten çıkmış bembeyaz adam olmadığının idrakinde olmalıdır.
Hoşçakalın.
Yorum Yazın