Abone ol
'Teşbihte hata olmaz.' Bahçenizde bir havuz var ve havuza pis su akıyor. Siz havuzu temizlemek istiyorsunuz.
Havuza ilk olarak ilaç atıyorsunuz.
Sonra ilave olarak temiz su bağlıyorsunuz.
Fakat havuz bir türlü istediğiniz gibi temizlenmiyor.
Aklınıza havuza akan pis suyu kesmek geliyor.
Pis suyu kesiyorsunuz.
Havuza sadece temiz su akıyor.
Zamanla havuz temizleniyor.
Bedenimizi de böyle düşünebiliriz.
Eğer bir rahatsızlığımız var ise.
Bedenimize aldığımız yanlış yiyecek maddelerini bırakır, doğruları tüketebilirsek bir süre sonra rahatladığımızı iyileştiğimizi anlayabiliriz.
İnsanlara sorarım: Arabanız var mı?
"Var abi."
-Arabanızda hangi yakıtı kullanıyorsunuz?
"Süper benzin veya motorin kullanıyorum."
Aldığım cevapların üzerine;
-Depodaki benzin bitince bu defa depoyu motorinle doldurun.
-Aracınızda motorin kullanıyorsanız depodaki motorin bitince bu defa benzin ile doldurun.
"Olur mu abi?"
-Neden olmasın?
"Motor bozulur."
Bakın, 'arabanızı ne güzel düşünüyorsunuz, iş kendi bedeninize gelince hiç düşünmüyor, rastgele yiyor içiyorsunuz' deyince, "anladım, haklısınız" şeklinde cevaplar alıyorum.
Evet, aracımız alınan ilk yanlış yakıtta hemen bozulurken bedenimiz daha dayanıklı, hemen bozulmuyor fakat zamanla hücreler ve organlar zarar görüyorlar ve buna bağlı olarakta, halsizlik, bitkinlik ve yorgunluk gibi sağlık sıkıntıları da ortaya çıkabiliyor.
Nedenlerine gelince:
Yanlış yiyecekleri vücudun artık kabul etmemesi.
Kanda toksin ve oksitlerin birikmesi.
Besin maddeleri eksikliği.
Pasta, börek, çörek, poğaça, bisküvi gibi buğday ürünleri.
Gazlı, şekerli ve nescafe gibi içecekler.
Tatlılar.
Süt ürünleri.
Kan şekeri ve kan yağlarının yükselmesi.
Bedenin şeker üretme sisteminin zarar görmesi, yani vücudun yeteri kadar şeker üretememesi.
İnsanlarla birebir görüşüldüğünde hangi yiyeceklerin ve içeceklerin halsizlik, bitkinlik, yorgunluğa neden olduğu daha iyi anlaşılabiliyor.
Genel anlamda, tükettikleri yiyecek-içecek maddelerinden zarar görebilecekleri insanların akıllarına gelmiyor.
Gerçek yaşamdan örnekler:
Örnek-1: Bay 50 yaşlarında kilosu yok, olması gereken kilodan daha az kilosu var.
Köyde yaşıyor ve anlatıyor.
"Eczanedeki bütün ilaçları bilirim."
-Siz eczacı mısınız?
"Hayır!"
-Eczanede mi çalışıyorsunuz?
"Hayır!"
-Peki, eczanedeki bütün ilaçları nasıl biliyorsunuz?
"Rahatsızım, iyileşemiyorum, iyileşebilmek için denemediğim ilaç kalmadı."
-Size rahatsızlığınızın sebebini söyleyeyim mi?
"Söyleyin tabi, merak ettim, nedir benim rahatsızlığımın sebebi?"
-Sizin rahatsızlığınızın nedeni, dut ağacının altına bağladığınız inek.
"İnek nasıl olur da benim rahatsızlığımın nedeni olur?"
-Şu şekilde oluyor, sizin her öğününüzde süt, yoğurt, ayran ve peynir eksik olmuyor, bunların yanında ekmek de tüketiyorsunuz. Bedeniniz artık bu yiyecekleri kabul etmiyor, siz de sağlık problemleri yaşıyorsunuz, bir süre bu yiyeceklerden uzak durun, farkı görün
Örnek-2: Bay 50 yaşında rahatsız, iyileşmek istiyor, kendisinden istenilen tahlilleri yaptırıyor, "bir şeyiniz yok" deniyor.
Bay, "bana sen iyisin dediler ama ben çok kötüyüm, artık ne yapacağımı da bilemiyorum" deyince, "bana yiyeceklerini söyleyebilir misin" diye sordum. Yoğurdu sevdiğini ve çok fazla tükettiğini öğrendim. "Bir süre yoğurt yeme, iyileşirsen ne mutlu, iyileşemezsen artık başının çaresine bak" dedim.
Bay, "bu andan itibaren yoğurdu ve süt ürünlerini bıraktım" dedi. Bir süre sonra da rahatladığını, iyileştiğini söyledi, teşekkür etti.
Örnek-3: Bay 40 yaşlarında, köyde yaşıyor, pamuk üreticisi.
Onun pamuk tarlasını kontrol edeceğiz.
İlk tarlayı birlikte kontrol ettik.
Üretici, "bir tarlam daha var orayı da kontrol edebilir misiniz?" diye sordu.
"Olur kontrol edelim" deyince.
"Kusura bakmayın ben sizinle gelemeyeceğim, çünkü iyi değilim, ayakta durmakta zorlanıyorum."
"Dün doktora gittim, doktor yokmuş, yarın tekrar gideceğim."
"Param var, tarlam var ama sağlığım yerinde değil, halsizim, bitkinim, yorgunum, moralim de hiç iyi değil" dedi.
Bay'a; peki o zaman, siz şu ağacın gölgesine oturun dinlenin, beni bekleyin, size söyleyeceklerimi bir ay yapın, eğer iyileşmezseniz istediğiniz yere gidin başınızın çaresine bakın" dedim.
Pamuk tarlasını kontrol ettik. Ağacın gölgesinde bizi bekleyen bayın yanına tekrar geldik. Bay'a, "yediklerinizi içtiklerinizi anlatabilir misiniz" diye sordum.
Anlattı: Pekmez, kaymak, tavuk eti ve ekmek.
Bay'a, "öncelikle bu yiyecekleri bırakmalısınız, çünkü, vücudunuz artık bu yiyecekleri kabul etmiyor bu nedenle de siz rahatsızlıklar yaşıyorsunuz" dedim.
-Sebze olarak ne yetiştiriyorsunuz?
"Domates, bamya, biber, börülce, maydanoz, nane, kabak, patlıcan, marul."
- Çok güzel. Bunların dışında sebze pazarlarında bulabileceğiniz başka bitkileri de ilave ederek salata ve zeytinyağlı sebze yemekleri yapabilirsiniz.
-Günde 3-5 litre su içmelisiniz.
"Kolaymış, bunları yapacağım" dedi.
15 gün sonra kendisini tekrar ziyarete gittiğimizde.
"Kilo verdim, gücüm kuvvetim tekrar yerine geldi, Allah senden razı olsun."
"Bir geldin, hem pamuğumu, hem de beni kurtardın" dedi.
Bay'ı altı ay sonra gördüğümde çok şaşırmıştım, bir insan nasıl bu kadar değişebilir?
Yüzünün rengi açılmış, daha da zayıflamış, normal kilosuna gelmiş, son derece enerjik görünüyordu.
Öğrenmek!.. İnanmak!..Yapmak!.. Başarının sırrı burada!..
Örnek-4: Bay üniversiteden yeni mezun olmuş, iş hayatına başlamış, yorgunluktan şikayetçi tabi ki rahatsızlığına çözüm arıyor.
İlk olarak yeme içme alışkanlıklarını sordum.
Sonuç hep aynı; rahatsızlıkların kaynağı yiyecek içecek maddeleri.
Bay, elbette iyileşmek istiyor, gittiği sağlık kuruluşu vitamin hapları veriyor.
Yirmili yaşlarında olan birinin vitamin haplarına ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
Vitamin haplarını ben de kullandım, faydasını gördüğümü söyleyemem.
Bazılarının çok kısa süreli, iyi hissettirici etkisi olabiliyor fakat saman alevi gibi hızlı bir şekilde etkisi kayboluyor.
Sağlıksız olan yiyecek içecek maddeleri bırakılır ve gerçek yiyecekler yenilmeye başlanıldığında ortada sorun kalmıyor. Bu kadar basit ve etkili bir yöntem.
Fakat bunu kaç kişi biliyor ve uyguluyor?
İnsanlar, tükettikleri maddelerin kendilerini rahatsız ettiğini anlamıyorlar.
Şeker içeriği yüksek olan maddeler kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olurlar.
Kan şekeri yükselince insülin salınımı artar, bu defa kan şekeri düşer tekrar açlık hissedilir.
Şeker içeriği yüksek olan maddelerden mümkün olduğunca uzak durmakta fayda var.
Yağ içeriği yüksek olan gerçek yiyecekler kan şekerini hızlı arttırmazlar ve uzun süreli enerji verirler.
Bir iş yerinde çalışıyor ve gün içerisinde enerjinizin azaldığını hissettiğinizde bu tür yağlı yiyecekleri tüketebilirseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
Badem, ceviz, fındık, yer fıstığı, antepfıstığı, kabak çekirdeği, ay çekirdeği, kaju, avokado, susam, çörek otu, keten tohumu, zeytin.
Size kendimden örnek vereyim.
Kahvaltımda sadece zeytin ve antepfıstığı yedim.
Kendimi çok iyi hissettim.
Miktar ne kadar? Bedeniniz size söyleyecektir.
On onbeş adet zeytin, bir o kadar da antepfıstığı yeterli olabiliyor.
Seyahattayım, araba kullanıyorum, acıkma duygusu hissedince yanımda bulunan kavrulmuş bademlerden birkaç tane yedim, kendimi bir anda enerjik ve mutlu hissetmeye başladım.
Yolda mola verdiğim bir yerde sadece bir dilim baklava yiyince, bir anda dengelerim değişti ve rahatsız oldum. Badem doğal bir yiyecekti bana çok iyi geldi, oysa baklava ise insan uydurması bir madde, içerisinde ne var bilemezsiniz.
Fakat, beden bunu çok iyi ayırt edebiliyor, yanlış bir yiyeceğe anında tepki veriyor.
Yağlı yiyeceklerde, karbonhidrat, yağ, protein mineral maddeler, lif gibi vücudun ihtiyaç duyduğu besinler bulunur.
Bu yiyecekleri çiğ, kavrulmuş, kaynatılmış olarak tüketebilirsiniz.
Hangi yöntem size iyi gelirse bedeniniz söyleyecektir.
Bunun için, üç farklı şekilde tüketilerek hangisi daha iyi geliyor öğrenilebilinir.
Örnek: Fındık çiğ, yerfıstığı kaynamış olarak tükettiğimde bana daha iyi geldiğini anladım.
Bazı insanlar, 'ben vejeteryanım' der, et yemezler.
Oysa, bu insanların en önemli yiyeceklerinin başında kırmızı et gelmektedir.
Bir yiyeceğin tadı çok güzel olabilir fakat bedendeki etkisi ise çok kötü olabilir, rahatsızlık verebilir.
Bir yiyecek birine iyi gelebilir, o insan size tavsiye edilebilir, ama sizde rahatsız edici bir etkisi olabilir. Eğer bir rahatsızlığınız varsa, iyileşmek istiyorsanız gerçek yiyecekleri tek olarak tüketin, size iyi gelip gelmediğini öğrenin.
Bu arada sizi rahatsız eden yiyecek maddelerini de bırakmalısınız…
Bir ortamda sağlık hakkında konuşurken aramızdan biri:
"Cemalettin bey, bu kadar dikkat etmeye ne gerek var, çok çok iki yıl daha fazla yaşayacağız, buna değmez" dedi.
- Önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşanılan anı sağlıklı yaşayabilmek daha önemli.
Eğer rahatsızsanız, acı çekiyorsanız, kendinizi bir an olsun iyi hissedebilmek insanı mutlu ediyor. Bunu ancak acı çekenler anlayabilir.
İnsan hayatında belli bir sürenin (beş-elli gün) hiçbir önemi yok.
Bu süre içerisinde, tüketilen yanlış yiyecek maddeleri bırakılır, doğrular tüketilirse iyileşme olabilir.
İyileşmeyi öğrendikten ve yaşadıktan sonra, artık biliyorsunuz, karar sizin.
Yorum Yazın