Abone ol
Hasta olan ve çözüm yolları arayan birinin arayışları diğer insanları ilgilendirmiyor.
Hastanın halinden anlayan ve yardımcı olmak isteyenler olabiliyor bu insanlar yaşadıkları tecrübelerle yardımcı olmak istiyorlar, bu defa da hastalar dinlemiyor veya söylenenleri yapmak istemiyorlar.
Elbette kendi tercihleri, beden ve karar kendilerinin..
Hastalığa neden olan faktörler anlaşılırsa tedavi daha başarılı olabilir.
Bunun için hastanın yeme içme alışkanlıkları, çalıştığı ortam ve yaşam alanlarının durumlarının öğrenilmesinde fayda var.
80 yaşını geçen bir doktor, "kendime yüz yaşına kadar ömür biçtim, çocukluğumda organlarıma zarar vermiş olabilirim, yoksa kendime yüzyirmi yaşına kadar ömür biçebilirdim" diyebiliyor.
Bu söylemden de anlaşıldığı gibi sağlığa daha doğumdan itibaren dikkat etmek gerekiyor.
Anneler bebeklerini en az iki yıl emzirmelidirler.
İki yaşından sonra da çocuklarını kendi hazırlayacakları doğal yiyeceklerle beslemeleri çocukların sağlığı açısından iyi olur.
Biz ise öyle mi yapıyoruz?
Çocukları şeker ve asit içeriği yüksek olan yiyecek içecek maddelerine alıştırıyoruz.
Bunlardan biri de göz sağlığı, göz bozulmaları.
Çocukların dişleri çıktığında kendi hazırladıkları yemekleri çocuklarına veriyorlardı.
Mayasız tam buğday ekmeği, kendi yaptıkları bulgur, kurutulmuş sebzeler, bakliyatlar, mevsiminde yetişen sebzeler, meyveler.
Çocukluk dönemimizde sabah evden çıkar, akşama kadar doğal ortamlarda bulduğumuz meyvelerden yer, sürekli hareket halinde olurduk.
Günümüzde bir insan hasta olduğunda, hastalığa neden olarak, genetik denilebiliyor.
Çocuklar anne sütünü almasınlar, doğal besinler nedir bilmesinler ama besin değeri olmayan şeker ve asit oranı yüksek yiyecek içecek maddelerini çok iyi bilsinler, arkadaşları ile dışarıda hareketli oyunlar oynamasınlar, odalarında bilgisayarın, televizyonun başında hareketsiz kalsınlar.
Tüm bu olumsuzluklara karşı beden dayanır mı elbette dayanamaz, günün birinde vücudun herhangi bir yerinde rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
Rahatsızlıklar başlayınca ne yaparsınız?
"Ne yapayım hastalığım genetikmiş" der kaderinize razı olursunuz.
Gözlük kullanan 10 yaşlarındaki bir çocuğun doktor olan annesine sordum:
-Oğlunuz bu yaşlarda gözlük kullanıyor, bir çocuğun gözlerini ancak yediği şekerler bozar. deyince,
Başka bir örnek, 20 yaşlarında bir genç, gözleri 8.5 derece miyop.
Doktor gencin atalarını tanımıyor.
Eğer, genetik derseniz, çocukların gözleri erken yaşlarda bozulmaya devam edecek, başka hastalıklar da ortaya çıkabilecektir.
50 yaşını geçmiş bir Bay ile konuşuyoruz
Bay’a sordum: Bugünlerde tatlı tüketiminiz nasıl?
-Gözlerinizden rahatsız olmanızın nedeni yediğiniz tatlılar.
Bay 60 yaşlarında yurt dışında yaşıyor; "Gözlerim, kan şekerimin yüksekliğinden dolayı kapandı, görmez oldu, doktora gittim, doktor bir şey demedi, ben bunun üzerine her türlü yiyeceği bıraktım, sadece sebze ve salata yedim bir süre sonra gözlerim yeniden görmeye başladı, aynı doktora tekrar gittim, gözlerimin gördüğünü söyleyince, doktor şaşırdı" dedi.
"Keşke bir kolum olmasaydı da gözlerim görseydi" dedi.
Bay: Evet bizim evde reçel eksik olmaz, reçelimizi kendimiz yaparız.
-Süt ürünleri ile aranız nasıl?
- Şeker hastası mısınız?
Köydeki bir evde un, ekmek, bulgur da eksik olmaz.
Burada ilave edeyim, köylerde eskiden taş değirmeninde öğütülen tam buğday unları olur ekmekler bu unlardan yapılırdı.
Günümüzde köylerdeki insanlarda silindir unu denilen buğdayın %30-40 faydalı kısmı ayrıştırılmış unları satın alıyorlar, bu unlardan ekmekler yapıyorlar.
Bu nasıl oluyor? Şeker ve asitler kılcal damarların tıkanmasına, kurumasına neden oluyor, damarlar tıkanınca, kuruyunca gözler iyi beslenmiyor ve artık görme özelliklerini kaybediyor.
Kısacası, alınan yanlış yiyecek maddeleri insanlarda farklı rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Gözlerin sağlığı için:
Şunları da yapabilirsiniz;
Bunları yapabilirseniz.
Kendimden örnekler,
Bir süre sadece sebze yedim.
Eğer iyileşme yaşanıldıysa aynı yönteme devam etmekte yarar var.
Bir günün sabahında, görmem istediğim kadar iyi değildi.
Doğruları bilmek yetmez, sağlık için sürekli yapmak lazım.
Gözlerde katarak gelişebiliyor.
Hastalıkların nedenleri bilinemediğinde genetik deniliyor. Evet, genetik olabilir fakat genetikle hiç ilgisi olmayan rahatsızlıklar var.
Bu rahatsızlıkların nedenleri yenilen içilenler ve çevresel faktörlerden kaynaklanır.
İnsan bedeninde gelişen o kadar çok hastalık var ki, kim hangisine yakalanırsa, dikkatini oraya veriyor. İyileşebilmek için çözüm yolları arıyor.
Hasta olan ve çözüm yolları arayan birinin arayışları diğer insanları ilgilendirmiyor.
Çünkü aynı rahatsızlığı yaşamayanlar hastanın halinden anlamıyorlar.
Hastanın halinden anlayan ve yardımcı olmak isteyenler olabiliyor bu insanlar yaşadıkları tecrübelerle yardımcı olmak istiyorlar, bu defa da hastalar dinlemiyor veya söylenenleri yapmak istemiyorlar.
Elbette kendi tercihleri, beden ve karar kendilerinin..
Hastalığa neden olan faktörler anlaşılırsa tedavi daha başarılı olabilir.
Bu nedenle önce rahatsızlığa neden olan faktörler ortaya çıkarılmalıdır.
Bunun için hastanın yeme içme alışkanlıkları, çalıştığı ortam ve yaşam alanlarının durumlarının öğrenilmesinde fayda var.
80 yaşını geçen bir doktor, "kendime yüz yaşına kadar ömür biçtim, çocukluğumda organlarıma zarar vermiş olabilirim, yoksa kendime yüzyirmi yaşına kadar ömür biçebilirdim" diyebiliyor.
Bu söylemden de anlaşıldığı gibi sağlığa daha doğumdan itibaren dikkat etmek gerekiyor.
Tabi ki doğumdan itibaren en önemli iş, annelere, babalara düşüyor.
Anneler bebeklerini en az iki yıl emzirmelidirler.
Sütüm gelmiyor dememeleri, kendilerine iyi bakabilirlerse sütlerinin çocukları için yeterli olabileceğini bilmeleri gerekir.
İki yaşından sonra da çocuklarını kendi hazırlayacakları doğal yiyeceklerle beslemeleri çocukların sağlığı açısından iyi olur.
Biz ise öyle mi yapıyoruz?
Hayır, daha bebek döneminde birileri tarafından hazırlanmış maddeleri bebeklere, çocuklara vererek onların sağlıklarını da riske atıyoruz.
Çocukları şeker ve asit içeriği yüksek olan yiyecek içecek maddelerine alıştırıyoruz.
Vücut başlangıçta bu yiyeceklere karşı mücadelesini yapıyor fakat günün birinde artık pes ediyor. Bu nedenle de hastalıklar çok erken, daha çocuk yaşlarda görülmeye başlıyabiliyor…
Bunlardan biri de göz sağlığı, göz bozulmaları.
Bizim çocukluk dönemimizde hiçbir arkadaşımızın gözleri bozuk değildi.
Çünkü, anneler, çocuklarını yemek yemeye başlayana kadar emziriyorlardı.
Çocukların dişleri çıktığında kendi hazırladıkları yemekleri çocuklarına veriyorlardı.
Evdeki yiyecekler kendi tarlalarından geliyor dışarından gelen bir başka yiyecek ise mevsimlik sebzeler ve meyveler oluyordu.
Mayasız tam buğday ekmeği, kendi yaptıkları bulgur, kurutulmuş sebzeler, bakliyatlar, mevsiminde yetişen sebzeler, meyveler.
İmkanlar dahilinde yemeklere konulan kırmızı etler.
Köyde doğal ortamlarda yetişen kümes hayvanları.
En önemlisi de işlenmeyen alanlarda kendiliğinden yetişen mevsimlik doğal taze bitkiler.
Çocukluk dönemimizde sabah evden çıkar, akşama kadar doğal ortamlarda bulduğumuz meyvelerden yer, sürekli hareket halinde olurduk.
hepimiz sağlıklıydık, gözlerimizde herhangi bir sağlık problemi ve gözlük kullanan bir arkadaşımız bulunmuyordu.
Günümüzde bir insan hasta olduğunda, hastalığa neden olarak, genetik denilebiliyor.
Günümüzün birçok hastalığı geçmişte yoktu demek ki genetik değildi.
O halde günümüz hastalıklarına neden genetik deniliyor?!.
Çocuklar anne sütünü almasınlar, doğal besinler nedir bilmesinler ama besin değeri olmayan şeker ve asit oranı yüksek yiyecek içecek maddelerini çok iyi bilsinler, arkadaşları ile dışarıda hareketli oyunlar oynamasınlar, odalarında bilgisayarın, televizyonun başında hareketsiz kalsınlar.
Tüm bu olumsuzluklara karşı beden dayanır mı elbette dayanamaz, günün birinde vücudun herhangi bir yerinde rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
Rahatsızlıklar başlayınca ne yaparsınız?
Elbette, doktorlara sağlık kuruluşlarına gidersiniz, size hastalığınızın nedeni olarak genetik denilirse artık bir şey yapamazsınız.
"Ne yapayım hastalığım genetikmiş" der kaderinize razı olursunuz.
Böyle bir durum kabullenildiğinde iyileşmek artık zor olur.
Oysa, iyileşebilmek için doğruları öğrenerek mücadele edilmelidir.
Çocuk yaşta gözlüklü olanlara, "şekeri çok mu yiyorsun" diye sorarım.
Aldığım cevap, genellikle, "evet" olur.
Gözlük kullanan 10 yaşlarındaki bir çocuğun doktor olan annesine sordum:
-Çocuğunuz çok mu şeker yiyor?
"Evet, nasıl bildiniz?"
-Oğlunuz bu yaşlarda gözlük kullanıyor, bir çocuğun gözlerini ancak yediği şekerler bozar. deyince,
Bayan, "Oğlumun babası da doktor, Onun gözleri de bozuk, O da gözlük kullanıyor, çocuğun gözlerinin bozulmasına genetik" dedi.
Başka bir örnek, 20 yaşlarında bir genç, gözleri 8.5 derece miyop.
Gittiği doktor gencin gözlerinin bozulmasına genetik demiş.
Doktor gencin atalarını tanımıyor.
Gencin atalarında gözü bozulan ve gözlük kullanan kimse yoktu.
Gence, "Atalarının gözleri bozuk değil, iyiydi. Sen, şimdi söyle bakayım en fazla ne yiyor ne içiyorsun."
Cevap: Cips, kola, çikolata, dondurma.
Cevap: Cips, kola, çikolata, dondurma.
"Sebze yiyor musun" diye sorunca, aldığım cevap, "Sebze sevmem, sebze yemem."
Buyurun, böyle bir durumda göz bozulmasına, genetik deyin bakalım.
Eğer, genetik derseniz, çocukların gözleri erken yaşlarda bozulmaya devam edecek, başka hastalıklar da ortaya çıkabilecektir.
50 yaşını geçmiş bir Bay ile konuşuyoruz
Bay, "Bugünlerde gözlerimden rahatsızım, görmem kötüleşti."
Bay’a sordum: Bugünlerde tatlı tüketiminiz nasıl?
"Canım tatlı yiyecekleri çok istiyor ben de dayanamıyorum canım çektikçe yiyorum" dedi.
-Gözlerinizden rahatsız olmanızın nedeni yediğiniz tatlılar.
"Kan şekerinizi baktırmanızda yarar var" dedim
Bay 60 yaşlarında yurt dışında yaşıyor; "Gözlerim, kan şekerimin yüksekliğinden dolayı kapandı, görmez oldu, doktora gittim, doktor bir şey demedi, ben bunun üzerine her türlü yiyeceği bıraktım, sadece sebze ve salata yedim bir süre sonra gözlerim yeniden görmeye başladı, aynı doktora tekrar gittim, gözlerimin gördüğünü söyleyince, doktor şaşırdı" dedi.
Bir köy kahvesinde köyde yaşayan 50 yaşında bir bay ile konuşuyoruz.
Bay, "İyi göremiyorum, doktorlara gittim. Doktorlar, göz damarlarımın kurumuş olduğunu, artık göremeyeceğimi söylediler."
"Keşke bir kolum olmasaydı da gözlerim görseydi" dedi.
Bay’a sordum: "Çok mu şeker yiyorsunuz?"
(İnsanların söylediği hastalığa göre sorular sorarım.)
Bay: Evet bizim evde reçel eksik olmaz, reçelimizi kendimiz yaparız.
"Hanım çok güzel reçeller yapar"
-Süt ürünleri ile aranız nasıl?
"Süt, yoğurt, peynir, ayran bizde eksik olmaz."
- Şeker hastası mısınız?
"Evet, şeker hastasıyım."
Köydeki bir evde un, ekmek, bulgur da eksik olmaz.
Burada ilave edeyim, köylerde eskiden taş değirmeninde öğütülen tam buğday unları olur ekmekler bu unlardan yapılırdı.
Günümüzde köylerdeki insanlarda silindir unu denilen buğdayın %30-40 faydalı kısmı ayrıştırılmış unları satın alıyorlar, bu unlardan ekmekler yapıyorlar.
Sonuç, şeker ve asit ağırlıklı yemek içmek, Bay'ı şeker hastası yapmış, gözler görmez olmuş.
Bu nasıl oluyor? Şeker ve asitler kılcal damarların tıkanmasına, kurumasına neden oluyor, damarlar tıkanınca, kuruyunca gözler iyi beslenmiyor ve artık görme özelliklerini kaybediyor.
Kısacası, alınan yanlış yiyecek maddeleri insanlarda farklı rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Bir insanın şeker hastası olması şart değil, eğer, şekeri fazla tüketiyorsa, gözler şekerlerden olumsuz etkileniyor, gözler bozulabiliyor.
Gözlerin sağlığı için:
İdeal kan PH, şeker ve LDL değeri.
Damar tıkanmasını önleyecek oranda HDL değeri.
Oksitlerden (serbest radikal), toksinlerden ari besin yönünden zengin temiz kan.
Şeker ve asit ağırlıklı yiyecek içecek maddelerinden uzak durmak.
Yapraklı sebzeler.Yemeği yapılan sebzeler.(Yaşanılan bölgede kolay bulunan bitkiler)
Antioksidan özelliği yüksek meyveler. Özellikle erik grubu meyveler.
Bakliyatlar, ve su gözlerin sağlıklı olması için önemlidir.
İşin özü, topraktan ve sudan gelen, koruyucu, katkı maddeleri katılmamış, taze ve bozulabilir olma özelliği olan yiyeceklerle beslenmek.
Şunları da yapabilirsiniz;
Elinize bir kağıt kalem alın.
Yediklerinizi ve içtiklerinizi eksiksiz olarak kağıda yazın.
Direk olarak topraktan gelmeyen olanların üzerini çizin.
Listenize topraktan ve sudan gelen yiyecekleri dahil edin.
Bunları yapabilirseniz.
Gözleriniz henüz sağlıklı ise onların bozulmasını önlemiş olabilirsiniz.
Gözlerinizden şikayetiniz varsa, bir süre sonra gözlerinizin daha iyi olduğunu anlarsınız.
Gözleriniz numaralı ise derecesi artmaz hatta gerileyebilir de.
Bunları yapmakla bir şey kaybetmezsiniz, kazanma şansınız daha yüksek olacaktır.
Unutmayalım!..İnsana en doğru bilgiyi kendi bedeni söyler!..
Kendimden örnekler,
Gözlerim iyi değildi, göz doktoruna gittim.
'Doktor da aynısını söyledi, gözlerin iyi değil' dedi.
Bir süre sadece sebze yedim.
Çiğ ve pişmiş sebze, yani salata ve sebze yemeği.
Gözlerimin iyileştiğini fark ettim.
Sonra tekrar göz doktoruma gittim.
Doktor bu defa bana, "Siz ne yaptınız böyle, gözleriniz iyi olmuş" dedi.
Eğer iyileşme yaşanıldıysa aynı yönteme devam etmekte yarar var.
Yöntem bırakıldığında tekrar kötüleşme başlayabilir.
Bir günün sabahında, görmem istediğim kadar iyi değildi.
O gün, akşama kadar bir şey yemedim.
Aynı günün akşamı gözlerim o kadar güzel görüyordu ki.
"Böyle güzel görme uğruna bir şey yememeye, aç kalmaya razıyım" dedim.
Doğruları bilmek yetmez, sağlık için sürekli yapmak lazım.
Gözlerde katarak gelişebiliyor.
Katarak göz merceğinin kapanması ve gözlerin artık görmemesi demek.
Nedenleri aşağıdakiler olabilir.
Güneş ışığı.
Yüksek tansiyon.
Şeker hastalığı.
Kilo.
LDL yüksekliği
Kan PH değerinin normal değerinden düşük olması.Asit karakteri taşıması.
Sigara.
Alkol.
Uzun süreli ilaç kullanımları.
Kanda artan oksitler, toksinler.
Ateşte yanmış etler.
Şeker ve asit oranı yüksek maddelerin uzun süre tüketimleri.
Enfeksiyonlar.
Travmalar.
Böbrek yetersizliği.
Dikkat edildiği takdirde gözlerde katarak oluşmaz.
Günümüzde katarak sadece ameliyatla ile alınıyor.
Gözlerin tekrar görmesi sağlanıyor.
Yorum Yazın