15 Temmuz sonrası ülkemiz zor bir sürece girdi. Millet olarak büyük bir psikolojik travma yaşadık. OHAL ilan edilerek FETÖ mensuplarının tespit ve tasfiyesine başlandı. Soruşturmalar derinleştikçe bu örgütü ne kadar derin ve hain emeller peşinde olduğu da delilleriyle ortaya çıkıyor. Vatikan menşeli, ABD ve Avrupa destekli Hıristiyan misyonerler…
Maalesef AKP bu oluşuma en çok desteği veren iktidar oldu. Cemil Çiçek bu durumu açık bir şekilde ifade etti, bunların devlete sızmasında 1970'lerden beri herkesin günahı olduğunu belirterek, "Belki bizim günahımız yüzde 90 ama unutmayın yüzde 1 de zehirlemek için yeterli" dedi.
Peki, yüzde 1 ile yüzde 90'ın vebali de bir midir? Bunlar için "ne istedilerse verdik" diyen AKP bu destekle bunlara meşruiyet de kazandırmış oldu. AKP’liler dahi cemaat kisvesi altındaki bu oluşumda yer almakta bir beis görmedi.
Bu örgütün ne olduğu daha en başından belliydi. Hoşgörü, dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı… Hepsinin ucu nedense hep İslam’ı bozmaya ve değiştirmeye çıkıyordu. Hoşgörü diyerek gayrimüslimlerden Müslümanlara tahammül göstermeleri isteniyor, daha baştan İslam ve Müslümanlara vahşi, barbar imajı yapıştırılıyordu.
Dinler bahçesi zırvalarıyla yurdun dört bir tarafı kilise ve havralarla doldurulmaya çalışıldı. İslam’ın emirlerini tam olarak yerine getiremeyen Müslümanlara tövbe edip, ibadetlere teşvik etmek yerine Hıristiyanlık adres olarak gösterildi. Hutbelerden "Allah katında tek din İslam'dır" Ayet-i Kerimesi çıkarıldı. İmamlardan çok papazları, hahamları görür olduk.
Aslında örgüt içimize sokulmuş bir Truva atıydı. Harekete geçmek için uygun zamanı kolluyordu. Nitekim bu hainlerin bir kısmını 15 Temmuz’da gördük. Hiç umulmayan yerlerde sırtımızdan vurulduk. Henüz yakalanamayan veya deşifre olmamış hainlerin pusuya yattıklarından da kimsenin şüphesi olmasın! Tahminimiz ve temennimiz odur ki devletimiz sonuna kadar bu operasyonlara devam eder ve bunların kökünü kazır.
FETÖ'nün hedefi paralel devletten çok fazlasıydı. Nihai hedefi paralel din (İslam) kurmaktı. Paralel İslam yolunda adımlar atılırken ses çıkarmayanlar bu hedefin ön basamağı olan paralel devlet yapılanması ortaya çıkınca tepki vermeye başladılar.
Paralel İslam planı sadece Türkiye ile de sınırlı değildi. Türkiye'de başarılı olsalardı en kısa sürede Orta Doğu, Arap ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere bütün İslam dünyasına bulaştırılmak istenen imha edici bir virüstü. İslam'ı tahrif etmek için önce devleti ele geçirmek gerekiyordu. Bu sebeple görev cemaat kisvesi altındaki bu hainlere verildi. Amaç sadece devleti ele geçirmek olsa idi planın esas sahipleri -bunları kullanmaksızın- bu işi kendileri de doğrudan yaparlardı. Ancak onlar şunu çok iyi biliyorlar ki İslam'ı yok etmedikçe bu imanlı milleti yok edemezler. Vatan sevgisinin imandan olduğunun şuurunda olan milletimize hükmedemezler!
PKK'ya artık sadece askeri operasyonlar değil FETÖ operasyonlarının benzeri de yapılmaya başlandı. Ancak bunlar yetersiz. FETÖ ile PKK’nın ne farkı var? İçimizdeki bölücülerde her kim olurlarsa olsunlar tespit edilip tasfiye edilmelidirler. Bunlara ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel… Destek verenlerin tamamının üzerine gidilip en şedid şekilde cezalandırılmalıdır. Cemaat kisvesi altında İslam maskesi takan FETÖ'nün nasıl ki İslam'la alakası yoksa Kürt maskesi takan PKK'nın da Kürtlerle hiçbir alakası yoktur. Bunlara destek verenler bunu görmelidir! Bu saatten sonra bilmiyordum, anlamadım diyenler hiçbir şekilde inandırıcı olmayacaktır!
Ancak devletimiz daha en önemli adımı atmadı. Bu terör kuklalarını kullanan kuklacıları bilip zikretmesine rağmen dişe dokunur bir icraat göremedik. Bunları dost ve müttefik tanımından düşman tanımına almak şöyle dursun stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçildi. Ne zaman düşman ülkelere rest çekiliyormuş gibi olsa hemen akabinde onların istediği fazlası ile verildi. 15 Temmuz sonrası hırslarından deliye dönüp kinlerini kusan bu devletlere hadleri bildirilmelidir!
Devlet olmak, diplomatik ilişkilerin olması her şeyi kabullenmek demek değildir! Biz müstemleke değiliz! Düşman ülkelere böyle yapılırken Suriye ile aramıza sınır boyunca duvarlar çekiyoruz. Avrupa’da duvarlar yıkılırken biz Müslüman kardeşlerimizle aramıza duvarlar örüyoruz. Husumet yanlış yere yönlendiriliyor, şirazeyi düzeltin!
Kur’an-ı Kerimin rehberliğinde hareket etmek bizleri felaha erdirecektir.
"İşte siz (müminler) o kimselersiniz ki, kâfirleri seversiniz. Halbuki onlar sizi sevmezler. Siz kitapların hepsine iman edersiniz. Onlar ise ancak sizinle karşılaştıkları zaman 'İman ettik' derler. Tenhada başbaşa kaldıkları vakit ise, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uclarını ısırırlar. Rasûlüm, de ki: "- Kininizle ölün, mahvolun." Gerçekten Allah kalblerin kin ve hasedlerini tamamıyla bilicidir." (Âl-iİmrân Suresi 119. Ayet-i Kerime)
"Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır." (Âl-iİmrân Suresi 120. Ayet-i Kerime)
Maalesef AKP bu oluşuma en çok desteği veren iktidar oldu. Cemil Çiçek bu durumu açık bir şekilde ifade etti, bunların devlete sızmasında 1970'lerden beri herkesin günahı olduğunu belirterek, "Belki bizim günahımız yüzde 90 ama unutmayın yüzde 1 de zehirlemek için yeterli" dedi.
Peki, yüzde 1 ile yüzde 90'ın vebali de bir midir? Bunlar için "ne istedilerse verdik" diyen AKP bu destekle bunlara meşruiyet de kazandırmış oldu. AKP’liler dahi cemaat kisvesi altındaki bu oluşumda yer almakta bir beis görmedi.
Bu örgütün ne olduğu daha en başından belliydi. Hoşgörü, dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı… Hepsinin ucu nedense hep İslam’ı bozmaya ve değiştirmeye çıkıyordu. Hoşgörü diyerek gayrimüslimlerden Müslümanlara tahammül göstermeleri isteniyor, daha baştan İslam ve Müslümanlara vahşi, barbar imajı yapıştırılıyordu.
Dinler bahçesi zırvalarıyla yurdun dört bir tarafı kilise ve havralarla doldurulmaya çalışıldı. İslam’ın emirlerini tam olarak yerine getiremeyen Müslümanlara tövbe edip, ibadetlere teşvik etmek yerine Hıristiyanlık adres olarak gösterildi. Hutbelerden "Allah katında tek din İslam'dır" Ayet-i Kerimesi çıkarıldı. İmamlardan çok papazları, hahamları görür olduk.
Aslında örgüt içimize sokulmuş bir Truva atıydı. Harekete geçmek için uygun zamanı kolluyordu. Nitekim bu hainlerin bir kısmını 15 Temmuz’da gördük. Hiç umulmayan yerlerde sırtımızdan vurulduk. Henüz yakalanamayan veya deşifre olmamış hainlerin pusuya yattıklarından da kimsenin şüphesi olmasın! Tahminimiz ve temennimiz odur ki devletimiz sonuna kadar bu operasyonlara devam eder ve bunların kökünü kazır.
FETÖ'nün hedefi paralel devletten çok fazlasıydı. Nihai hedefi paralel din (İslam) kurmaktı. Paralel İslam yolunda adımlar atılırken ses çıkarmayanlar bu hedefin ön basamağı olan paralel devlet yapılanması ortaya çıkınca tepki vermeye başladılar.
Paralel İslam planı sadece Türkiye ile de sınırlı değildi. Türkiye'de başarılı olsalardı en kısa sürede Orta Doğu, Arap ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere bütün İslam dünyasına bulaştırılmak istenen imha edici bir virüstü. İslam'ı tahrif etmek için önce devleti ele geçirmek gerekiyordu. Bu sebeple görev cemaat kisvesi altındaki bu hainlere verildi. Amaç sadece devleti ele geçirmek olsa idi planın esas sahipleri -bunları kullanmaksızın- bu işi kendileri de doğrudan yaparlardı. Ancak onlar şunu çok iyi biliyorlar ki İslam'ı yok etmedikçe bu imanlı milleti yok edemezler. Vatan sevgisinin imandan olduğunun şuurunda olan milletimize hükmedemezler!
PKK'ya artık sadece askeri operasyonlar değil FETÖ operasyonlarının benzeri de yapılmaya başlandı. Ancak bunlar yetersiz. FETÖ ile PKK’nın ne farkı var? İçimizdeki bölücülerde her kim olurlarsa olsunlar tespit edilip tasfiye edilmelidirler. Bunlara ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel… Destek verenlerin tamamının üzerine gidilip en şedid şekilde cezalandırılmalıdır. Cemaat kisvesi altında İslam maskesi takan FETÖ'nün nasıl ki İslam'la alakası yoksa Kürt maskesi takan PKK'nın da Kürtlerle hiçbir alakası yoktur. Bunlara destek verenler bunu görmelidir! Bu saatten sonra bilmiyordum, anlamadım diyenler hiçbir şekilde inandırıcı olmayacaktır!
Ancak devletimiz daha en önemli adımı atmadı. Bu terör kuklalarını kullanan kuklacıları bilip zikretmesine rağmen dişe dokunur bir icraat göremedik. Bunları dost ve müttefik tanımından düşman tanımına almak şöyle dursun stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçildi. Ne zaman düşman ülkelere rest çekiliyormuş gibi olsa hemen akabinde onların istediği fazlası ile verildi. 15 Temmuz sonrası hırslarından deliye dönüp kinlerini kusan bu devletlere hadleri bildirilmelidir!
Devlet olmak, diplomatik ilişkilerin olması her şeyi kabullenmek demek değildir! Biz müstemleke değiliz! Düşman ülkelere böyle yapılırken Suriye ile aramıza sınır boyunca duvarlar çekiyoruz. Avrupa’da duvarlar yıkılırken biz Müslüman kardeşlerimizle aramıza duvarlar örüyoruz. Husumet yanlış yere yönlendiriliyor, şirazeyi düzeltin!
Kur’an-ı Kerimin rehberliğinde hareket etmek bizleri felaha erdirecektir.
"Ey müminler! Din kardeşlerinizden başkasını (kâfir ve münafıkları) dost edinmeyin: Onlar size fenalık yapmakta, fesad çıkarmakta kusur etmezler ve sıkıntaya girmenizi arzu ederler. Onların size karşı olan kin ve düşmanlıkları ağızlarından meydana dökülmüştür. Kalblerinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Onların düşmanlıklarına dâir âyetleri açıkladık, eğer düşünür ve anlarsanız..." (Âl-iİmrân Suresi 118. Ayet-i Kerime)
"İşte siz (müminler) o kimselersiniz ki, kâfirleri seversiniz. Halbuki onlar sizi sevmezler. Siz kitapların hepsine iman edersiniz. Onlar ise ancak sizinle karşılaştıkları zaman 'İman ettik' derler. Tenhada başbaşa kaldıkları vakit ise, size olan kinlerinden ötürü parmaklarının uclarını ısırırlar. Rasûlüm, de ki: "- Kininizle ölün, mahvolun." Gerçekten Allah kalblerin kin ve hasedlerini tamamıyla bilicidir." (Âl-iİmrân Suresi 119. Ayet-i Kerime)
"Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır." (Âl-iİmrân Suresi 120. Ayet-i Kerime)