Müslümanların yaşadığı zulümleri anlatmak, yazmak, her defasında en iyi ifade edecek kelimeyi bulmaya çalışmak, bu cümlelerin içinde hep “kan ve gözyaşı”, “kadın ve çocuklar”, “dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar” kelimelerinin geçmesi, mecburen hep aynı cümlelerin kurulması… Zulüm bitmedikçe aynı şeyleri tekrar tekrar yazmaktan, söylemekten ne olursa olsun vazgeçmemek… Her şey zalime zulmünü haykırmak, mazlumların bir araya gelmesini sağlamak ve “insan” olanları uyandırmak için…
Yine Müslümanlar için mübarek günler yine zulüm; Filistin…
Alıştık demek istemiyorum, şaşırmıyoruz demek istiyorum. Çünkü İslam düşmanları için hangi gün, hangi saat hiç fark etmiyor, hatta mübarek sayılan gün ve gecelerde saldırılar yapmak veya saldırılarının dozunu arttırmak onlara ayrı bir haz veriyor. Aynı psikopatların yaptıkları kötülüklerden haz duyması gibi…
Filistin’in dört bir yanı yangın yeri, sayısı anbean artan şehitlerimiz ve yaralılarımız var. Rabbim şehitlerimize rahmet eylesin, mekanları cennet, ruhları şad olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın koruyucusu olan bu kardeşlerimin Rabbim her daim yar ve yardımcısı olsun…
Yaşananlar karşısında bütün dünya durmuş izliyor, en kabadayıları açıklama yapmakla meşgul. Üstelik açıklama yapan Müslüman liderler Filistinlilerin kurtuluşu için “Batıya” çağrı yapıyorlar. Ne acı ikisi bir araya gelemeyen Müslüman ülkelerin umudu kendilerini bu hale getiren “haçlılar”. Bu acziyet insanın canını daha bir acıtıyor. Batı ise bu çağrılara kahkaha ile gülüyor. Üstüne üstlük siyonistlere desteklerini açık bir dille pervasızca dile getirip resmi binalarını İsrail bayrakları ile süslüyorlar.
Amerika İsrail’in katliamını “meşru müdafaa” diye adlandırıyor. Meşru müdafaa olması için önce karşı taraftan size karşı bir saldırının gelmesi gerekir. Önce saldıran İsrail, bu saldırılara karşı korunmaya çalışan ise Filistinliler. Burada meşru müdafaa yapanlar Filistinlilerdir. Ancak uluslararası hukuk ve kavramları hakkında defalarca yazmış ve bunların zulmün ve sömürünün bir aracı olarak istenildiği gibi kullanıldığını ifade etmiştik. Batı’nın bu açıklaması sadece bunlara yeni bir örnek teşkil ediyor.
Filistin’in bu hale gelmesinde normalleşme adı altında İsrail ile barış çubukları tüttüren Müslüman ülkelerin vebalini yedi cedleri ödeyebilecek mi acaba? Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul edip elçiliğini taşıması ile domino taşı etkisine dönüşen bu süreçte bu taşlardan biri olmayı kabul eden bu ülkelerin mutluluk ve iş birliği pozlarının acı meyvesini hep birlikte görmekteyiz. Bu ülkeler siyonizmin bu yaklaşımının kendilerini de er veya geç vuracağını unutup da “saf”lık göstermesinler. Siyonizm planını kurmuş hepinizi tek tek ele geçirmek için Truva atı misali normalleşme anlaşmaları ile ülkelerinize çörekleniyor.
İsrail ile normalleşme sürecine giren ülkeleri iktidarımız her daim eleştiriyor ancak çuvaldızı biraz da kendimize dokunduralım. Peki normalleşme ile ülkeler arasında neler yapılıyor? Elçilikler-konsolosluklar açılıyor, ticari-siyasi-askeri vb. iş birliği anlaşmaları yapılıyor, askeri ortak tatbikatlar düzenleniyor. Türkiye AKP iktidarında bunların hepsini en üst düzeyde gerçekleştirdi. Konya semalarında İsrail jetleri ile birlikte ortak tatbikatlar yapıldı, İsrailli pilotlar Türkiye’de eğitildi, ticari ilişkilerde tarihi zirveye ulaşıldı, Mavi Marmara davası düşürülüp İsrail temize çıkarıldı, İsrail’in OECD üyeliğine kabul edilmesi sağlandı, NATO’da İsrail’e karşı veto kaldırıldı ve daimî ofis açması sağlandı böylece Doğu Akdeniz’de İsrail’in etkin olabilmesinin yolu açıldı… Diğer Müslüman ülkelerin yaptıkları “normalleşme” ise bizimkisi nedir? Yoksa kavramları eğip bükenleri eleştirirken biz de işimize geldiği yerde hemen kelimelere takla mı attıracağız?
Herkes tövbesini edip kendisine çeki düzen vermelidir vesselam. Müslüman ülkeler acziyetlerini ilan edercesine “Batı”yı anmaktan vazgeçip kendileri bir araya gelme dirayetine sahip olmalıdır. Bu birlik ve beraberliğin sağlam, hukuki ve bağlayıcı bir zemine oturması için de kendi uluslararası kuruluşlarımızın kurulması gerekmektedir.